Uzun zamandır bir cümleye "pandemiyle birlikte..." diyerek başlamamıştım, başlayayım. Pandemiyle birlikte hayatımıza hızla giren bazı kavramlar var. Çünkü sağlığımızın ne kadar değerli olduğunun farkına zor zamanlarda varıyoruz, bu hiç değişmiyor. Nedir bu kavramlar? Fibromiyalji, rezilyans, psikosomatik ağrı, vagus sinir sistemi... Gribi görünce çorbayı, meyveyi hatırlayan insanoğlu, hangi baharatın neye iyi geldiğini araştırmaktan zevk alır hâle geldi. Beden ve ruh sağlığının birlikte hareket ettiğinin farkına vardı. Elbette insanın sağlığını düşünmesi ve bu yönde planlar oluşturması gayet doğal. Yediğimizin içtiğimizin ne olduğunu anlayamadığımız bir çağdayız ve sağlıklı kalmak, sağlıklı olmak için savaş veriyoruz, vermek zorundayız. Bunun için de başta kitaplar olmak üzere pek çok şeyden yararlanıyoruz. Podcast'ler, atölyeler de cabası. Haliyle dünya üzerinde alanında uzman, etkili bazı isimleri de tanımış oluyoruz. Avustralyalı ruh sağlığı uzmanı Anna Ferguson da bu isimlerden biri. Kendisi anksiyete üzerine önemli çalışmalar yapıyor ve ilgi çeken içerikler üretiyor.
Jung'un meşhur sözüdür: Yarası olmayan, şifacı olamaz. Esas iyileştirici güç yaranın kendisindedir. Sadece yaralı hekimler iyileştirebilir. Böyle demiş. Anna Ferguson da kendi yarasından yola çıkıyor. On yaşında lunaparkta geçirdiği hız treni kazası, bedeniyle zihni arasında sürüp giden savaşı fark etmesini sağlıyor on yıl sonra. Bağ kuramama hissi, yakasını bırakmayan karanlık düşünceler, uykusuz geceler ve kim olduğuyla ya da kime dönüşeceğiyle ilgili soru işaretleri artık bir zemine oturmaya başlıyor. Psikoloji eğitiminden sonra durmuyor; klinik anksiyete uzmanı, sağlık ve beslenme koçu, nefes koçu, bütünleyici somatik travma terapisti unvanlarını da kazanıyor. Bedenle barışmadan mental sağlığın kazanılmayacağına inanıyor ve bilgi birikimini artık bir kitapla Türk okurlarına da aktarıyor: Vagus Sinirine Reset At.
Ferguson okura önce merkezi ve çevresel (somatik, otonom) sinir sistemlerinin ne olduğunu anlatıyor. Bu sistemlerin nasıl işlediği, nelerden beslenip neler karşısında reaksiyon gösterdiklerini açıklıyor. Regüle olmuş bir sinir sistemi, direnç gösterebilen, dayanıklı bir sistemken; disregüle olan bir sinir sistemiyse hassas dengenin bozulması anlamına geliyor. Peki disregüle haldeki sinir sisteminde neler yaşanıyor? Kısaca: aşırı ya da az tepki vermek, duyusal hassasiyet, tükenmişlik hissi, hafıza sorunları, sindirim sorunları, gevşemede zorlanma, alerji ya da intoleransla ilgili sıkıntılar, baş ağrıları, migrenler, terleme, baş dönmesi, vertigo, mide bulantısı, insomnia (uykusuzluk, uykuya dalmada ve uykuyu sürdürmede güçlük), huzursuzluk, asabiyet. Sinir sisteminin bu reaksiyonları göstermesine sebep olan pek çok şey var. Onları da kısaca şöyle özetleyebiliriz: Yanlış nefes alma alışkanlığı, bağırsak sağlığında bozulma ve bakterilerin aşırı çoğalması, işlenmiş gıdalar, aşırı stres, yeteri kadar uyumamak, alkol ve madde kullanımı, çevresel toksinler. Fergosun bundan sonra insanın kendi beğenine uyum sağlaması konusuna değiniyor. Burada bedeni ve zihni geri kazanmak için meraklı olmak, ciddi bir gayret göstermek elzem. Fiziksel varlığımızın öneminden anlam arayışına kadar süren bu yolculukta özgüven, insanın dayanak noktası: "Özgüven kişisel büyümenin ve gelişimin temel ilkesidir ve bağlarımızı yeniden yeşertebilmemiz üzerinde önemli bir rol oynamaktadır. Özgüven eksikliği ise sosyalleşme sırasında güven duygumuzu olumsuz etkiler, ilişkilerimizi mahveder, bizi güvensizlik, terk edilme ve reddedilme korkularıyla baş başa bırakır."
Mental sağlık hizmetlerinin değişen yapısına da kafayı takmış olan Ferguson, konuşma terapisini bir yara bandı olarak görüyor, yani çözüm olmaktan uzak... Somatik terapiyi ise fiziksel gerginliği azaltmak, duyguları regüle etmek, güvenlik ve özfarkındalık noktasında değerli buluyor. Bunun için de beden çalışmaları öneriyor ve bunu aşama aşama kaydediyor. Birinci aşamada temel sağlamlaştırma yapılıyor: Güvende olma duygusunu kavramak, objektif bir gözlemci olarak sağlam bir temel inşa etmek, duygularla yeniden etkileşime geçip sağlam bir temel inşa etmek, temel ihtiyaçları karşılamak, koruma egzersizleri yapmak, bedenden yararlanmak, öz kaynakları regüle etmek. Burada okurun en ilgisini çeken konulardan biri kayıt tutmak olacaktır, yani yazmak. Ruhumda neler olurken bedenim nasıl tepki gösteriyor. Günlük ruh halim nasıl, hangi durumlarda endişeli oluyorum, gibi. Bedene yoğunlaşılan diğer aşamada kafanın yanlarının, alın ve ensenin, kalp ve midenin, göğüs kafesinin ortasının ve kafatasının tabanının nasıl kullanılması gerektiği anlatılıyor. Bu aşamada yapılanlar: özgüven sayesinde güçlü bir beden-zihin bağlantısı geliştirme, beden farkındalığını anlama, bilinçli hareketlerle, onarıcı yoga çalışmalarıyla, denge egzersizleriyle vücudu, somatik rahatlamayla vücudu geri kazanma. Kitapta pek çok egzersiz yöntemi detaylı biçimde anlatılıyor. Günümüzün bilgiye hızlı ulaşmak isteyen okuru için güzel hizmet. Ferguson'a göre üçüncü aşama, insanın süper gücünü keşfettiği ve kullanmaya başladığı aşama. Burada vagus siniri artık stresi alt etme yolunda bir müttefik. Bilinçli hareketler ve egzersizler de öyle. En önemlisi de uygulamaları birer pratik haline getirmek ve yaşam tarzında önemli, kalıcı değişiklikler yapmak.
"Size önerim, kişisel ihtiyaçlarınıza ve isteklerinize her zaman kulak vermeniz ve onlara hak ettikleri ilgiyi göstermenizdir" diyor Ferguson ve tüm anlattıklarının bir ritüel olarak yaşamda yer bulması gerektiğinin altını şöyle çiziyor: "Unutmayın, ritüellerinizin hayatınızı zorlaştırmasını değil, sizi güçlendirmesini ve enerji vermesini isteriz. Bu ritüeller konfora ve güven duygusuna ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda size gereken alanı sağlamalı ve fakat bunu yaparken bir yandan da sinir sisteminizin güçlenmeye devam edebilmesi ve daha dayanıklı hale gelmesi için sizi biraz zorlamalıdır."
Vagus Sinirine Reset At; son yıllarda sık duyduğumuz somatik deneyimlerin hayatımızda neleri değiştirebileceğine dair şaşırtıcı bir kitap.
Yağız Gönüler
x.com/ekmekvemushaf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder