8 Mart 2024 Cuma

İbnü’l-Arabî'nin düşünce sistemine dair sohbetler

Ahmed Yüksel Özemre ile Son Sohbet, Necmettin Şahinler’in son kitabı. Kitap önemini, Ahmed Yüksel Özemre’nin vefatından önce irfan hazinesinden biz okurlara ve sevenlerine son kez ikramda bulunmasından kazanıyor.

Özemre fenni başarılarının yanında irfani boyutuyla gönüllerde taht kurmuş bir isim. Hacim olarak ince olmasına rağmen barındırdığı konu bakımından oldukça zengin bir eser. Özemre hasta yatağındayken dahi kendisine lütfedilmiş ilmi paylaşmanın derdinde. Ayrıca Özemre’ye dair de birçok bilgi birinci ağızdan okurlarla buluşturuluyor. Çevirdiği eserleri anlatırken bizi evrensel bir düşünme sistemine yönlendiriyor.

Özemre’nin sohbetlerini bir ders hüviyetine sokan ise sohbet esnasında İbn’ül Arabi’nin düşünce sisteminin irdelenmesi oluyor. Özemre, Şeyhül Ekber’in düşünce dünyasında yer alan kavramları tek tek ele alıyor ve sohbet formunda olduğu için sıkmadan, ayrıntılara boğmadan, ağır terimlere başvurmadan herkesin anlayabileceği bir dille izah ediyor.

Örneğin bir yerde Necmettin Şahinler “Varlık İlmi bakımından Allah ile Rabb arasında nasıl bir fark vardır?” şeklinde bir soru yöneltiyor. Özemre böylesine zor bir soruyu, herkesin anlayabileceği bir dilde şu şekilde yanıtlıyor:

Evladım, Rabb özel bir İsim yoluyla tecelli eden Hakk’dır. Halbuki Allah, İsimlere uygun olarak ândan âna değişmekten asla hâli kalmayan Hakk’dır. Rabb, özel bir İsim ve Sıfat aracılığıyla tayyün etmiş olan Hakk’ın özel bir vechesi olması hasebiyle bir sübûta hâizdir. Buradan da Rabb ile insan arasında çok hususi bir ilişki ortaya çıkmaktadır. O da şu ki insan, ne zaman Allah’a dua ve niyaz etse daima Rabb’ine yönelmek zorundadır. Rahatsız bir insan, Allah’a muğlak ve genel bir tarzda değil fakat Şâfî’nin sabit suretine dua eder. Aynı şekilde İlahi Rahmet’i talep eden bir günahkâr da Gafûr’a yalvarır. Bir şey elde etmek isteyen de Mu’tî ismine niyaz eder. Görülüyor ki bu veya diğer benzer İsimlerin her biri aracılığıyla çağırılan ve tazarrûda bulunulan Allah, özel bir sebeple yalvaran şahsın Rabb’idir. Aynı zamanda Rabb, kendisine yalvaran kimsenin ihtiyaç duyduğu şeyi kendisi aracılığıyla elde ettiği özel bir sıfat ile kayıtlandırılmış olan Zat’tır. Şu halde Rabb, bütün İlahi İsimlerden, Allah’a münacatta bulunduğu zaman insanı harekete geçiren mûcib için en uygun olan İsimdir. İşte bu sebepten ötürüdür ki, Kuran’daki Peygamber dualarına baktığımızda onların çoğunun “Rabb’im” hitabı ile başladığını görmekteyiz. Bu noktadan baktığımızda Rububiyet/Rabb’lık her bir ferdin Allah ile olan gerçek şahsi münasebetine delalet etmektedir.

Şimdi burayı biraz açabiliriz. Gördüğümüz gibi Özemre, bir paragraflık diyalogda dahi bir makale konusu sunmakta okurlara. İbn’ül Arabi düşüncesinde her şey bir mertebeye sahiptir. Rabb’lık da bir mertebedir. Her yaratılan ruh, bir İsmin hükmü altına girmiştir. Hükmü altına girdiği İsim, o yaratılanın Rabbi’dir. Rabb, terbiye eden ve himaye eden anlamlarına gelmektedir. Yani kişinin hükmü altına girdiği İsim, Rabbi olarak onu hem himaye eder hem de terbiye eder. Terbiye, kemalat içindir. Her kul, İsmi doğrultusunda kemal noktasına ilerler. Kafir de olsa bu böyledir. O da küfürde kemale erecektir. Ancak Özemre’nin söylediklerinde şu nokta yanlış anlaşılmamalı: Kişi dua ederken, Rabbim diye dua ettiğinde dua örneğin Şafi ismine ulaşır. Şafi ismi aracılığıyla şifa gelir. Yoksa kişi kendi kafasına göre bir Esma üzerinden belli sayılarda veya düzende istekte bulunamaz. Onun için mürşit izni gerekir. Ama hasta olduğunda dua ederken elbette “Sen Şafi olansın” minvalinde cümleler kurabilir. Özemre işin hakikat boyutunu ele almaktadır. Söyledikleri zahiri boyut değil, mana boyutudur.

Eser gerçekten de İbn’ül Arabi’nin düşünce sistemini anlamak için giriş mahiyeti niteliği taşımakta. Kavramları özümsemek için iyi bir rehber hüviyetinde. Sohbet formunda zuhura gelmesi de anlaşılırlığı daha da kolaylaştırmakta. Ayrıca bir arifin dizinin dibinde oturmuş da sohbetine nail olmuş hissi vermede. Bu kıymetli eserin her okuyucu için bol istifade sunacağını düşünüyorum.

Yasin Taçar
twitter.com/muharrirbey_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder