Sarılmanın gücünden haberdar mısınız? Öyle bir etkisi var ki iki taraf için de büyülü. Önce uzun uzun konuşmak ama sonunda illaki sarılmak. Yatıştırıcı, huzuru çağıran, sakince düşünmeye alan açan bir deneyim. Sarılmak için hep başkalarına ihtiyacımız olduğunu düşünürüz, yanılıyoruz çünkü sarılmanın başka bir öznesi daha var: Kendimiz.
“Kendine Sarılmak Nasıldı?” Timaş Çocuk Psikoloji Kitaplığı’na dahil olan dokuzuncu kitap. Klinik Psikolog İrem Oturaklıoğlu Kaya’nın kalemi, Ayça Tuba Kaya’nın çizgileriyle aynada kendimize dönüyoruz. Kitabın sorduğu soru etrafında şekillenen bir hikayeyle karşılaşıyoruz, hikayenin sonuna dek sorup soruşturuyoruz. Kimi, neyi sorup soruşturuyoruz peki? Kendimizi, içimizi, kalbimizi, öncemizi, sonramızı, zihnimizi… Buna vesile olan bir çocuk kitabı yaratmak çok kıymetli.
Kitap bölümlerden oluşuyor. Önce okulun gözde ekibiyle tanışıyoruz. Bu gözde ekibin içinde gizemli bir ekip bulunuyor: Gizemli Olayları Sil Süpür Ekibi. Bu ekip ve ekip üyesi olarak ismini sık sık duyduğumuz Simla, gündelik hayat akarken oluşan küçük küçük gizemleri açığa çıkarmayı kendilerine amaç ediniyor. Fasulyesi büyümeyen Toprak’ın kendini daha iyi hissetmesi için neler yapabileceklerini konuşuyor bu ekip örneğin. Hem fasulyeyi büyütebilmek için kafa yoruyorlar hem fasulye büyüse de büyümese de Toprak’ın kendini daha iyi hissetmesi için. Gizemli Olayları Sil Süpür Ekibi’nin bu beyin fırtınası ya da adına toplantı diyebileceğimiz bu deneyim, çocukların kendi aralarında karar alma mekanizmaları geliştirebiliyor olmalarının da bir göstergesi. Toplanmak, tartışmak, karar almak, fikir geliştirmek sadece yetişkin becerileri değil. Hatta bu deneyimleri çoğu zaman çocuklar daha sağlıklı yaşatıyor çevrelerine. Hem hayal gücünün sonsuzluğunda süzülebiliyor olmaları hem tüm varsayımların en uzak kıyılarında konumlanan zihinleri onların yolunu birbirlerini gerçekten duyabildikleri toplantılara çıkarıyor.
Toprak’ın fasulyesi neden büyümüyormuş, Simla ve ekibi buna nasıl bir çare buldu?.. Bu soruların yanıtları kitapta saklı ama Toprak’ın endişesi, utancı, hayal kırıklığı vesilesiyle aynayı kendimize döndürmemiz için yazar araya giriyor bu macera sonunda ve şöyle soruyor: “Ağladığında sana iyi hissettiren şeyler neler? Sen Simla’nın yerinde olsaydın Toprak’a nasıl yardım ederdin?” Simla ve ekibinin her bir olayı çözüşünden sonra gelen bu sorular, okuru kurgudan birkaç dakikalığına çıkarıyor ve gerçeğe döndürüyor. Minik okur, genç okur, yetişkin okur birlikte okuyacaksa bu kitabı örneğin, ortaya harika bir tartışma ortamı çıkabilir. Ya da bir akşam zengin içerikli bir aile etkinliği. Bu açıdan Kendine Sarılmak Nasıldı? adlı bu kitap, sosyal duygusal yönümüzü sorgulayan bir etkinlik kitabı aynı zamanda.
Simla daha neler yaşayacak diye beklerken yaz yaklaştıkça Simla'nın sıkıldığını öğreniyoruz. Çocukların sıkılmasına izin verilmez genelde. Yani yetişkinler çocukların sıkılmasından korkar, çocuklara hemen yapılandırılmış planlar sunarlar. Simla için böyle olmuyor. Anne ve babası ona bir "yapılacaklar listesi" sunar ancak bu listede kurslar, eğitimler yoktur. Örneğin, listenin başını "Kar topu oyna." etkinliği çekiyor. Üstüne bir de sıcak çikolata... Oh! Sıcak çikolatadan hemen önce kar topu oynuyor Simla ve ekibi. Kahkahalar beyaz soğuğa karışırken Elif'in iç sesi konuşmaya başlıyor: "Sen kar topu oynamayı beceremiyorsun." İç sesimize ve kendimize nasıl yüklendiğimize dair ilk işaret Elif'ten gelmiş oluyor. Sonra yapılacaklar listesine göz atan ekip araya giriyor ve sonunda yine ayna bize dönüyor: "Senin içinde de başarısız ve yetersiz olduğunu söyleyen bir ses var mı? Bu sesi haklı buluyor musun?" Bir ara sıklıkla iç sesimi susturmayı deniyordum, hiç susmuyordu çünkü. Gerçekten çok çok çok zor bir beceri bence bu. Ömrümüz, kendimizle konuşarak geçiyor. Başkasıyla konuşmamayı tercih edebiliyoruz ama kendimizle bu tercihi yapmak mümkün değil gibi. Bu zorunlu birlikteliği daha çekilir kılmak kendimize vereceğimiz en kıymetli hediye şüphesiz. Şefkati başkasına gösterebiliyorsak neden kendimize gösteremeyelim? Kitabın bu noktasında sorduğum soru tam olarak buydu. Çünkü Simla, Toprak'ın imdadına hemen yetişti ve ekiptekilerle ona destek olmak için çok uğraştı. Toprak üzgünken onu endişelerinden uzaklaştırmak ve biraz olsun onu rahatlatmak için bazı cümleler kurdu, bazı sorular sordu. Kendimize neden bu ilk müdahaleleri yapmayalım? Elif'in iç sesiyle tüm bunları sorguladım.
Kitapta hikayesi anlatılan çocukların öz şefkatle nasıl buluşacakları, öz şefkatten ne anlayacakları, öz şefkatin hayatımızdaki varlığı ya da yokluğundan sizin ne anlayacağınız kitabı okuduktan sonraki süreciniz için saklı kalsın. Bu bir farkındalık hikayesi ve çok bölümlü, her bir hikaye birbirine bağlı aslında. Aradaki bağları örmek, keşfetmek daha önce hiç bu kadar gizemli olmamıştı.
Evrim Sayın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder