Rûken Kızıler’in sunuşu ve Enis Batur’un önsözünden anlıyoruz ki bu kitaptaki mektuplar bini aşkın mektup arasından ve Enis Batur tarafından seçilmiş ancak içerik açısından tamamen Rûken Kızıler’in inisiyatifine bırakılmış. Burada itiraz hakkımı kullanıyorum. Enis Batur’un ona gönderilen mektuplar arasından müstakil olarak seçip kitap hâlinde bastırdığı üç yazarın mektupları var: Ece Ayhan, İlhan Berk ve Bilge Karasu. Bu kitapta tekrar Ece Ayhan ve İlhan Berk’ten seçme mektuplar yayımlanmış ve bu mektuplar kitaba göre yüksek hacimli yer kaplıyor. Bilge Karasu alınmamış ancak bu iki yazarın yerine, Batur’a mektup yazan 687 yazar-sanatçı-bilim insanından ikisi veya üçü eklenebilirdi. Mesela bu kitapta, Enis Batur’un zamanında mektuplaştığına emin olduğum dostu Samih Rifat, Oruç Aruoba, Yaşar Kemal, Turgut Uyar hatta İsmet Özel, Attilâ İlhan ve Sadık Yalsızuçanlar gibi kimseler yok. Bu kanıya, Enis Batur’un kitaplarını çok sıkı takip edip kimlerle irtibatlı olduğunu bilenler rahatlıkla varabilir. Batur’un mektuplaştığı kişiler çok ayrı dünya görüşüne sahip kişiler. Mesela kitapta Küçük İskender de var Murat Belge de var Nuri Pakdil de var. Yani Enis Bey biraz daha kişi ekleseydi daha renkli ve geniş bir kitap ortaya çıkabilirdi.
Mektupların bir kısmı hem kişisel hem de edebî olarak çok önemli noktalar barındırıyor. Şu dikkatimi çekti: Enis Batur daha yirmili yaşlarının başında (tarih olarak ilk mektup Yusuf Atılgan’a, Enis Batur 21 yaşındayken) ‘koca koca’ yazarlarla mektuplaşıyor ve onlardan cevap alıyor. Yusuf Atılgan, Leylâ Erbil, Abidin Dino, Behçet Necatigil ve birçok yazar Batur’la ‘dengiymişçesine’ yazışıyor ve onu bazı konular hakkında ikna etmeye çalışıyor. Bu tabiî ki Enis Bey’in atılganlığını ve kendine güvenini gösterir ama bu büyük yazarların cevapları, zamanın yazar/şair/ressamlarının ‘edebî ciddiyet’ine de kanıt oluşturur. Şimdiki ortamda genç bir yazar/şair, tanınmış 40 yaş veya 50 yaş üstü bir yazara e-mail gönderse, bırakın cevaplanmayı, gönderdiği iletinin okunacağını bile sanmıyorum. (Belki de istisnalar hâlâ yaşıyordur) Batur’un mektuplarını ayırırken seçmeyi bu şekilde yapmasının şöyle bir önemi var aslında: Kendisini eleştiren mektuplar da mevcut kitapta. (Batur, bu kitaptaki mektuplara daha özel nitelikli mektuplar diyor, diğer bini aşkın mektuba nazaran) Mesela, Leylâ Erbil’i bir yazısında ‘Tahirîlik’le suçlayan(!) Enis Batur’a Erbil, mektubunda uzun uzun karşı çıkıyor ve deyim yerindeyse Batur’u epey hırpalıyor. Bu hırpalamayı yaparken, Kemal Tahir’i ve hayatını iyi bilen kişilerin zaten vâkıf olduğu ama birçok kişinin pek bilmediği, Kemal Tahir’e karşı zamanında oluşturulan ‘edebî ve ebedi ret hâli’ni de sağlam bir şekilde eleştiriyor ve bilmeyenlere de bir özet geçiyor. Buraya kısa iki parça alabiliriz: “…Roman denince, Kemal Tahir’i anmak bu ölçüde korkutuyor mu yoksa Türkiyeli yazarları? Bunu şöyle de söyleyebiliriz, Kemal Tahir adı neden böylesine korkunç geliyor kimilerine; bir düşmanlığı, bir aşağılık duygusunu, bir nefreti yerinden kımıldatıyor bu ad? Düşünsene roman deyince Halide Edib’den, Yakup Kadri’den, Yaşar Kemal’den, hatta A. İlhan’dan, A. Ağaoğlu’ndan, Füruzan’dan korkmadan söz açacağız, onların üzerine sayfalar dolusu yazabileceğiz kimse korkmayacak da, Kemal Tahir denince küplere binilecek! Hesap sorulacak! Yasaklamadır bunun adı. Sansürdür, baskı grupları yaratmaktır ki zaten iktidardaki ağabeylerimiz de yıllarca bunu becermişler, adamın işlerini yirmi yıla yakın okurdan uzak tutmuşlardır.”, “…Ayrıca, ben kendisini tanıdım da; (hikâyelerime, romanıma gösterdiği ciddi ilgi, beğeni dışında) efendiliğine, mertliğine, çelebiliğine, olaylara bakışındaki yansızlığına derin saygı beslerim. Bir yığın şöhret(!) tanıdım ve tanımaktayım –köylüsü ile bürokratı, küçük burjuvası, aristokratı ile –sınıflarının tüm pisliklerini: kalleşliklerini, kararsızlıklarını, kimden yana olmanın kârlı olacağını hesaplayan bir sepet dolusu adam, K. Tahir gibi –sözcüğüm her anlamıyla söylüyorum- dürüstüne rastlamadım. Bu yüzden de senin tavrını ezberci ve kolaycı buldum, istersen bu konuyu yeniden düşün?”
Bazı yazarların mektuplarını öğreticiliği yönünden, edebiyat konuşulması açısından (her ne kadar bu kitapta olmamalıydı desem de, mesela İlhan Berk, sonra Leylâ Erbil ve Nermi Uygur) öne çıkarıyorum. Birkaç yazarı da üslûpları açısından öne çıkarmak veya farklılığına dikkat çekmek istiyorum. Öyle ki İlhan Berk, Ece Ayhan, Küçük İskender, zaman zaman Feyyaz Kayacan mektubun o samimi ve içten dilinden çıkıp sanki bir metin kurar gibi yazmışlar mektuplarını. Mektup zor anlaşılır mı? Özellikle metinleri zor anlaşılan bu isimlerin mektupları da çok farklı değil.
Bazı yazarların ise sadece birer tane mektubu mevcut. Hatta bunlardan da bir kısmı kartpostal boyutunda metinler. Bunlar kitaba ne katmış? Çok olumlu konuşamayacağım bu açıdan. Keşke, mutlaka yine bu 33 kişi olsaydı da kitabın hacmini artırma yoluna gidilseydi. Bu sayede aynı yazarların mektupları arasında oluşan zamansal boşluklar da minimuma inebilirdi. Mesela Ferit Edgü’nün ilk mektubu 1976 son mektubu ise 2018 tarihli. Bu arada belki de (bence kesin) onlarca mektup var ama biz seçilmiş çok azını, konulardan koparak okuyabiliyoruz. Ve tabiî az mektubu, hatta kartpostal boyutundaki iletileri olan yazarların da birçok mektubunu okuyabilirdik. Örneğin B. Necatigil, C. Süreya, N. Pakdil. Çünkü Enis Batur’u iyi takip edenler bu kişilerle onlarca kez mektuplaştığını tahmin edecektir. Bu az mektubu olanların mektupları da bazen çok genel şeylerden bahsediyor. Hani çok can alıcı noktalar olsa bir nebze hak verebilirdim bu seçime?
Bu tür mektup kitaplarını okuyanlar bilir ki, bu okuma okura tek taraflı bir bakış imkânı sağlıyor. Keşke her mektup kitabı İsmet Özel ve Ataol Behramoğlu’nun mektupları gibi karşılıklı dizilse. Ama çok kişili kitaplarda bu oldukça zor. Bunu da anlayabiliyorum. Ama en azından benim gibi birçok okurun şunu dediğini hissediyorum: Şimdiye kadar Enis Batur’a gönderilen birçok mektubu okuduk. Sırada ise Enis Bey’in edebiyat adamlarına gönderdiği mektupların yayımlanması var. Kendisi bu tür bir yayınlama işine gider mi bilemiyorum. Ancak bunu gerçekleştirdiği takdirde okuyucu için ona gönderilen mektuplarla bir bütün oluşturma imkânı doğacak. Bekleyelim, görelim.
Not: Enis Batur’a bu kitap dışında 687 yazar-sanatçı-bilim insanından gönderilen mektuplar Bursa Nilüfer Nâzım Hikmet Kütüphanesi’nde, araştırmacılara açık biçimde korunuyor. Bu kitaptaki mektupları ise Batur, bizim de yakından bildiğimiz yazar dostu Selçuk Altun’un koleksiyonuna emanet etmiş.
Mehmet Akif Öztürk
ozturkmakif@gmail.com