Metin Özdamarlar’ın yazdığı, Burak Genç’in çizimleriyle katkıda bulunduğu İyilik Timi, beş arkadaşın iyilikten şaşmadan, iyiliği tüm evrene yayma çabalarını, bu çabaların adım adım, çığ gibi büyüyerek birçok kalbe dokunuşunu anlatıyor.
Metin Özdamarlar, Kayseri’nin Develi ilçesinde doğmuş. İlk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamlamış. Lisans diplomasını Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünden almış. Halen Sosyal Bilgiler Öğretmeni olarak görev yapan ve yayımlanmış elli üç kitabı bulunan Metin Özdamarlar, Türkiye genelinde çocuklar için tarihi değerlerimiz hakkında konferanslara, panellere ve söyleşilere katılıyor. Bunun dışında sınava girecek öğrenciler için motivasyon, eğitim fakültesi öğrencileri için ise kişisel gelişim toplantıları düzenleyen Özdamarlar, birçok sosyal sorumluluk projesinde de yer alıyor. Çizer Burak Genç ise; 2000 yılında İstanbul’da doğmuş. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olan Genç, masallar, mitler ve efsanelere karşı duyduğu ilgiyi yazıya ve çizime dökerek meraklı olduğu konuları işe dönüştürüyor. Bu ikilinin kaleminden çıkan ve İlk Genç Timaş etiketiyle yayımlanan İyilik Timi adlı kitap, kısa süre önce genç okurlarla buluştu. Her biri farklı konulara eğilim gösteren beş arkadaş Asel, Eslem, Arhan, Bilgin ve Dilek’in, iyilikten şaşmadan, iyiliği tüm evrene yayma çabalarını, bu çabaların adım adım, çığ gibi büyüyerek birçok kalbe dokunuşunu anlatan İyilik Timi, iç ısıtacak bir iyilik hikâyesini okurların önüne koyuyor.
Asel, Eslem, Arhan, Bilgin ve Dilek Yeşilçam filmlerini aratmayan bir mahallede yaşayan, sımsıcak bir okulun yedinci sınıfında okuyan beş kafadar. Onlar herkesi, herkes de onları çok seviyor. Derslerinde başarılılar. Öğrenmeye meraklılar. Okuyorlar, izliyorlar, dinliyorlar, araştırıyorlar. Hepsi için de her şeyin başında iyilik geliyor. Karşılıksız iyilik yapmayı, iyi biri olmayı erken yaşta şiar edinen beş arkadaş kendi çaplarında hayırlı işler yapıyorlar. Muhtaç olanın yardımına koşuyorlar, dört ayaklı dostlarımızı unutmuyorlar, kimseye saygıda kusur etmiyorlar. İyiliği yaymak için büyük çaba sarf ediyorlar.
Sıradan bir okul gününde Sosyal Bilgiler öğretmenleri Zeki Bey, sınıftaki tüm öğrencilerden bir iyilik projesi yapmalarını istiyor. Neye, kime karşı yapılacağı önemli değil. Konu sadece bir iyilik projesi hazırlamak ve bunu hayata geçirmek. Beş kafadar, “Ne yapabiliriz?” diye düşünüp birkaç klişe fikirden sonra Bilgin bir çikolata şelalesi yapmayı öneriyor. Bilime sonsuz bir inançla bağlı olan Bilgin’in bu fikri hepsinin kafasına yatıyor ve beş kafadar vakit kaybetmeden işe koyuluyorlar. Herkes elinden geldiğince projeye katkıda bulunuyor ve çikolata şelalesi hayata geçiriliyor. Fakat bizim beşli, yine iyiliği ön plana çıkararak öğretmenlerine bu makineden elde edilen çikolataların bir kısmını Sevgi Evleri’nde kalan çocuklarla paylaşmayı öneriyor. Tereddütsüz şekilde kabul gören bu önerinin ardından beş arkadaş yine herkesin gönlünde taht kuruyor. Çikolata şelalesinden hareketle iyiliği yayma işini ufaktan genişletmeye başlayan beş arkadaş, bir nevi “mahalli sosyal sorumluluk” projelerine imza atıyor. Kuru Fasulye Festivali düzenliyorlar, kitap kulübü kuruyorlar, etraflarındakilere filmler izletip türküler dinleterek üzerine bol bol sohbet ediyorlar. Asel, artık bu işe kendilerini adadıkları ve bir takım oldukları için bir adları olması gerektiğini düşünüyor. Ve böyle İyilik Timi'nin de temelleri atılmış oluyor.
İyilik Timi’nin haftalık olağan toplantılarından birinde, yeni neler yapabileceklerine dair istişarelerde bulunduktan sonra herkes eve dağılıyor. Asel de bir aile geleneği olan akşam yemeğinde hep birlikte olma kaidesini bozmamak için eve doğru yolunu tutuyor. Herkes için günün muhasebesinin yapıldığı, arada ufak tefek şakaların sofrayı şenlendirdiği bu akşam yemeklerinde Asel, o gün babasının pek fazla konuşmadığına dikkat kesiliyor. Durum kendisine sorulunca babası gelirken komşularına uğradığını, oğulları Aras’ın SMA hastası olduğunu söyleyince herkesin morali alt üst oluyor. Kafasını hemen bu işe veren Asel, İyilik Timi’ni olağanüstü toplantı için bir araya getiriyor ve konuyu arkadaşlarına anlatıyor. Hepsi de ellerini ne olursa olsun taşın altına sokmaya kararlı olduklarını Asel’e söylüyor ve beş kafadar için zamana karşı bir yarıştan öte, mücadele başlamış oluyor…
Metin Özdamarlar’ın İyilik Timi'nde, ufak çaplı bir ütopya kurduğunu söyleyebiliriz. Ancak bunun “fantastik” bir yanının olmadığını eklemekle beraber, kitabı bitirdikten sonra “Neden olmasın?” sorusunu sordurması, İyilik Timi'nin okuru heyecanlandırması, aklını konunun gerçekleşme ihtimali üzerine düşündürmesi bile kitabın niyetinin “geçerliliği” hakkında yeterli altyapıyı sağlıyor. Tüm bunları toparlayınca da iyiliğin, “iyi” olduğu zihnimizin bir köşesine yerleşiyor ve görevini orada sürdürmeye devam ediyor…
Burak Soyer
soyerbrk@gmail.com
cok tsk edrız
YanıtlaSil