28 Mayıs 2020 Perşembe

Çocukluktan intihara: Bir yaşama denemesi

Müntehir yazar ve şairler, bu durumlarından ötürü uzun zamandır dikkatimi çekmiştir. Bu dikkatin sebebini bilmiyorum, belki de üniversite son sınıfta Durkheim’in görüşlerini baz alarak oluşturduğumuz bitirme ödevinden dolayıdır. Çünkü o ödevden sonra Durkheim’in görüşlerine duyduğum ilgi artmıştı, sanırım edebiyata da yansıması oldu bunun. Ancak yine de müntehir yazar/şairlerin sonuç olarak, dünyada veya kişisel hayatlarında anlamlandıramadıkları şeylerden dolayı intihar etmiş olmaları da ilgimi çeken sebeplerden. Neyi arıyorlardı sorusu dikkatimi çekmeye yeter bir neden bu isimlerin eserlerini okumam için. Stefan Zweig, Virginia Woolf, Ernest Hemingway, Yukio Mişima, Sylvia Plath müntehir yazarlardan sadece birkaçı. İntihar etmelerinde başka başka sebepler bulunsa da sonunda iş ‘insanın anlam arayışına’ çıkıyor. Bu yazarlara benim açımdan, daha önce hiç okumadığım, ilk kez İnsanlığımı Yitirirken adlı kitabıyla tanıdığımı Japon yazar Osamu Dazai de eklendi. Dazai ismi aslında Türkçeye çok yabancı değil. Daha önce birkaç kitabı dilimizde yayımlanmıştı ancak kitapçıda İnsanlığımı Yitirirken kitabını gördüğümde, benim ilk defa ilgimi çekti. Kitabın arka kapak yazısı ve ismi aklımda öyle yer etmiş olacak ki, bir sonraki gidişte ilk bu kitaba baktım ve satın aldım. Kitabı daha bitirmeden de diğer kitaplarını okumaya karar verdim yazarın. Kitabı bitirdikten sonra ise ilk yorumum, “çok sevdiğim Cioran sanki roman yazmış” oldu.

Dazai 39 yaşında intihar ederek yaşamına son vermiş bir yazar. İnsanlığımı Yitirirken yazarın öz yaşam öyküsüdür aynı zamanda. En azından yaşamıyla önemli ölçüde benzeşen yönleri olan bir eser. Anlattığı, İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya’sının toplumsal atmosferini kendini inceleyerek, kendi adımlarını takip ederek çözmeye çalışması. Bu durumu da Yozo karakteriyle cisimleştirmeye çalışmış.

Kitap 109 sayfayı içeriyor ve beş bölümden oluşuyor: Bir Öğrenci Fotoğrafı, Birinci Günce, İkinci Günce, Üçüncü Günce, Sonlanırken bölümlerinden oluşan eserin yazarla ilgisi günceler kısmıdır. İlk bölümü ve son bölümü, kitabı yayıma hazırlayan kişi yazmış. Bir Öğrenci Fotoğrafı adlı bölümde bir öğrencinin, bir adamın hayatının üç ayrı evresindeki fotoğrafını konu ediyor bu kitabı hazırlayan kişi. Fotoğraftaki kişi hakkında yorum yapıyor. Bu öğrenci, bu kişi elbette ki Osamu Dazai. Fotoğrafın hissettirdikleri ile başlayan roman daha sonra günceler kısmına geçiyor. Burada Dazai’nin kalemini ve hayatını görebiliyoruz.

Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’undaki, Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ındaki gibi, okuduğum kitaplardaki en ilgi çekici girişlerden biriyle başlıyor Dazai: Yaşamım utançlarla doludur diyor ve hayatına, otobiyografik romanına başlıyor. Başlangıçta Dazai’nin kişiliğini nasıl oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. Sosyopat veya antisosyal, ya da sosyal fobisi olan biri gibi resmediyor kendini. Kendisinin çevresinden oldukça ayrık durduğunu, bu durumun da farkında olduğunu anlatırken bir kişilik incelemesine ve insanlara yaklaşma denemelerine de çalışıyor. Her ne kadar hayattan ve insanlardan ayrıksı dursa da, çocukluğundan itibaren hayatla asgari düzeyde bir bağ kurmaya çalışıyor: “…Böylece aklıma şaklabanlık yapmak geldi. Bu, benim insanlarda son sevgi arayışımdı. Bir yandan onlardan son derece korkarken, diğer yandan bir türlü aklımdan çıkaramadım. Böylece, şaklabanlık sayesinde ince bir çizgiyle insanlarla bağımı koruyabildim. Dış dünyaya durmaksızın gülümseyen yüzümü gösterirken, iç dünyam ölüydü. İşte bu, bin derdi tek bir saç teliyle taşımak gibi, yağa ter karıştırmak gibi bir çabaydı.”. Bu durum aklıma hemen Kemal Tahir’in Ayşe Şasa’ya söylediği “maskaralık yaptığın sürece seni alkışlarlar, ciddi bir şey yaptığında kimse suratına bakmaz, yolunu ona göre seç” sözünü getirdi. Dazai ya da romandaki karakter Yozo da yolunu bu şekilde çizmeye çalışıyor romanda.

Romanın ana unsuru Yozo ve onun karakteri aslında. Bir iç dünya romanı olsa da rahatça kendini okutuyor. Yozo yaşamı sorgularken, hayatına giren insanlarla ilişki halindeyken ya da sırf illegal ve heyecanlı diye Marksist toplantılara katılıp örgütte üst kademelere yükselirken de hep karakterinin ve ruh halinin izini sürüyor okur. Bunu rahatça yapmasını sağlayan da yine Yozo’nun karakteri; çünkü hiçbir zaman iki yüzlü davranamıyor. Çocuklukta denediği, sonrasında da devam ettirmeye çalıştığı ve bunun için şaklabanlık dahi yaptığı davranışları bir şekilde fark ediliyor ve bu da Yozo’nun kendi haline dönmesine sebep oluyor: Yani yazarın/Yozo’nun yaşamı anlayamamasına, karanlık ruh haline ve tabi ayrıksılığına. Ona göre dışlanmışlığına: “Dışlanmışlar diye tabir edilir. İnsanların dünyasında, zavallı, yenik, ahlaksız olanları ifade eden bir sözcük galiba. Ben doğuştan dışlanmış olduğumu hisseder, şu dışlanmış bir insan diye parmakla gösterilen biriyle karşılaştığımda, içimde mutlaka bir rahatlama duygusu uyanırdı. Üstelik bu sıradan değil, büyülenmiş gibi bir rahatlıktı.

Bu kitabı baz alarak Dazai’nin çok rahat bir şekilde psikolojik haritası çıkarılabilir aslında. Çünkü karakteri, kişiliği ve mizacı hakkında altı çizilecek cümlelerle, açık açık anlatmaya çalışıyor tüm ruhunu. Kronolojik bir şekilde ilerliyor kitap. Otobiyografik bir roman olduğu için de sanırım daha iyisi olamazdı. Ortaokul, lise; daha sonra hayat mücadelesinde Yozo’nun veya Dazai’nin adım adım ne hâle geldiğini görebilir okur. Tabii bütün değişimleri hissederek ve Yozo’nun insanlar ve kendi hakkında yaptığı bütün vurucu tespitleri de takip ederek: “Karşılıklı olarak birbirlerini kandırıp, üstelik ne tuhaftır ki, hiçbir yara almadan, sanki bunun farkında değillermiş gibi gerçekten çarpıcı, berrak ışıltılar yayan şen inançsızlık örnekleriyle dolu insan yaşamı.

Yazarın kendini anlattığı eserler hem dünya hem de Türk edebiyatında bolca mevcut; ancak Dazai’nin yaptığı gibi vurucu olanlar o kadar da çok değil. Saf bir şekilde hayatını diğer hayatlardan ayırabilen, kendiyle ilgili doğru tespitler yapabilen yalnızlığı ve insanı en iyi şekilde çözümleyebilen fakat anlamlandıramayan biri yazar. Yani karmaşık bir şekilde oturup yazmamış hayatını. Hüseyin Can Erkin de çevirisiyle bu değerli okumaya büyük katkı sağlıyor. Yazarın hayatına ilgi duymayan birçok kişi de oturup, tamamen kurguymuş gibi okuyabilir bu kitabı.

Mehmet Akif Öztürk
twitter.com/OzturkMakif10

1 yorum:

  1. İntihar eden yazar ve şairler benim de ilgimi çeker. Sadık hidayet ve Zweig özellikle...

    YanıtlaSil