"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın."
- 3/ÂLİ İMRÂN-103
"O gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak: 'İşte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!' denilecek."
- 9/TEVBE-35
"O gün onlar kabirlerinden meydana fırlarlar. Kendilerinin hiçbir şeyi Allah'a karşı gizli kalmaz. Bugün mülk kimindir? Tek ve kahhar olan Allah'ındır."
- 40/MU'MİN-16
Soru çok açık ancak cevabına dair yetkin bir kitap okumadık, okuyamıyoruz. Necip Fazıl'ın temas ettiği noktadan bakarsak Sosyalizm'den tiksiniriz, Nurettin Topçu'nun temas ettiği noktaları takip edersek İslam'la sosyalizm arasında ciddi yakınlıklar görebiliriz. İsmet Özel'in ihtida ettikten sonraki yorumunu ("Neden sosyalist olduysam o yüzden Müslüman oldum") okursak ilgimiz artabilir bu meseleye. Ama yine de dişe dokunur bir eser yok elimizde. Ayetlerle, hadislerle misaller verecek, çakışan ve ayrışan noktaları belirginleştirecek, ciddi düşünce etkisi yapacak bir kitap yok.
2017'nin sonlarına doğru Ayrıntı Yayınevi'nin Cağaloğlu'ndaki dükkanında yeni çıkanlara bakınırken görmüştüm S. Müşir Hüseyin Kidvai'nin İslam ve Sosyalizm'ini. Her aldığım 'yeni çıkan'da olduğu gibi biraz bekletmiştim kütüphanemde. Sonra da bir cumartesi günü sindire sindire okuyup bitirmiştim bu 128 sayfalık kitabı. Çok akıcı, bol misalli ama olsa olsa bir 'başlangıç' kitabı. Çünkü Kidvai bir ayet ya da hadis aktarıp akabinde kendi yorumunu pek katmamış. Ancak belirli konularda ayet ve hadis seçerken çok yerinde davranmış.
Kidvai kitabın girişinde, maksadını şöyle açıklıyor: "Biz Müslümanlar için sosyalizm, bireylerin endüstriyel ya da iktisadi, idari ya da siyasi, toplumsal ya da dini olsun, hayatın tüm veçhelerinde evrensel esenliği ve genel refahı temin edecek bir bakış açısından örgütlü, sürekli ve ahenkli işbirliği anlamına gelir. Bu işbirliği ne kadar kapsayıcı, kardeşçe ve eşit olarak dengelenmişse, sosyalizmin muhteviyatı da o kadar iyi olacaktır."
Görüldüğü gibi bu cümlelerden sonra Kidvai'nin kitabı boyunca sosyalizmle İslâm dinin esaslarını birbirine yakınlaştırma çabasında hem dini yüceltme hem de sosyalizmin İslâm'dan uzak bir şey değil aksine tam içinde olan bir 'çaba' olduğunu gösterme var. İslâm'da sosyalizm, dini rütellerdeki sosyalizm, İslâmî hayırseverlik, İslâmi kardeşlik, İslâm ve sosyalizmin esasları gibi konulardan ibaret olan ilk bölüm, kitabın niyetini de bu doğrultuda açık ediyor. Kidvai Hz. Muhammed'den önceki Arap toplumunun halini kısaca anlattıktan sonra Hz. Muhammed'in sosyalizmi, hayatı ve misyonu, dini sosyalizmi, ev hayatındaki sosyalizmi, demokratik yönetimi, sosyalizan emirleri ve uyarıları gibi konuları çeşitli ayetler ve hadisler eşliğinde irdeliyor. Müminler için bu ayetler ve hadisler birçok şey ifade edebilir. Ancak Kidvai'nin temel prensibi bu ayetleri ve hadisleri sosyalizm içinde değerlendirmek ve öyle değerlendirilmesini sağlamak.
Mesela Muhammed'in Sosyalist Müritleri başlıklı dördüncü bölümde evvela Hz. Ebu Bekir Sıddık'tan misaller veriliyor. "Ebu Bekir Sıddık, İslam birliğinin lideri olarak seçildiğinde, şu manaya gelen sözlerle toplum önüne çıkmıştı" hatırlatması yapıyor Kidvai: "Başınıza geçmiş olmam, içinizden benden iyisi yoktur demek değildir. Benim nezdimde zayıf da kuvvetli de birdir; benim derdim her ikisine de adaletli davranmaktır. Ben aklıma ve arzuma göre hareket etmeye yetkili değilim. Şu halde ben, eğer iyilik edersem bana yardım ediniz. Ve eğer doğru yoldan çıkarsam beni doğru yola çağırınız."
Ebu Bekir'i 'sosyalist bir lider' olarak tanımlayan Kidvai'nin Hz. Ömer bahsinde de misalleri aynı doğrultuda. Burada Profesör Ockley'den 'bu sosyalist lider' için şunları naklediyor: "Beytülmalda para biriksin diye hiçbir vakit tasarrufa gitmedi, onun yerine her cuma gecesi parayı, çeşitli ihtiyaçları doğrultusunda, Ebu Bekir'in yöntemine yeğlenecek bir yöntemle halka bölüştürdü; zira Ebu Bekir paylaşım oranlarını paydaşların hak edip etmemelerine göre belirliyordu; ancak Ömer yalnızca ihtiyaca bakmıştır, zira ona göre 'Allah'ın bizlere bu dünyada verdiği nimetler ihtiyaçlarımızın giderilmesi içindir, erdemi ödüllendirmek için değil. Çünkü erdemin esas karşılığı ahirettedir.'"
İslami sosyalizm örnekleri bölümünde 'demokratin ruhun izleri'ni takip eden Kidvai, orduyu 'Müslüman Halk Ordusu' olarak tanımlıyor ve "Müslümanların çoğunluğunun zırhı bile yokken, coşkuları her şeyi onların önüne sermiştir. Ömer'in halk ordusuyla gerçekleştirdiği fetihlerin zindelikleri, kapsamları ve hızları itibariyle tarihte eşi benzeri yoktur." diyor. Osmanlılardan Memlüklere dek çoğu zaman zenginliğiyle, sayısıyla övünen ve övülen Hristiyan ordularına karşı malı ve mülkü az olan Müslüman ordularının kazanmasını sosyalizmdeki bir olma, birlik olmakla eş tutar. Ona göre bir olduktan ve parçalanmadıktan sonra daima toplum kazanır, toprak kazanır.
Kidvai, din ve sosyalizm üzerine düşüncelerini açıklarken Ernest Renan'dan Giuseppe Mazzini'ye, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'den 'bu sayfaların yazarının büyük saygı duyduğu' dediği S.H. Butler'a kadar birçok isimden kısa alıntılar veriyor. Din ve sosyalizmin birlikteliği konusunda kendi genel yorumu ise şöyle: "Sosyalizm ancak her birey, hayvanlar ya da kuşların yaptığı gibi kendisi için değil ama cemaat ya da toplum için yaşadığında kusursuz hale gelebilir. Bu doğal olarak bireyler nezdinde büyük miktarda özveriyi gerektirir ve özveri için birtakım yüksek teşvik yok ise, hiçbir insanın ve tabi hiçbir hayvanın, kendi çıkarlarından başkalarının yararına vazgeçmesi ya da başkalarına herhangi bir mukabele ya da tazminat beklemeksizin yardım etmesi beklenemez."
Ayrıntıları görmeye ve göstermeye çabalayan, İslam ve sosyalizm bağlamında önemli birliktelikler sunan bir düşünür Kidvai. Hindistan'ın önde gelen Pan-İslamcı fikir adamlarından biri. Osmanlılarla ve II. Abdülhamid'le irtibatları olmuş. 1897-1904 arasında İngiltere'de hukuk eğitimi almış. 1903 yılında Londra'da kurulan İttihad-ı İslam cemiyetinin kurucuları arasında yer alıyor. 1924 yılında Londra'da vefat etmiş. Kitabının başına Londra İttihad-ı İslam Cemiyeti'nin ve İslam İttihadı Hareketinin Hedefleri'ni koymuş. İlk madde dikkat çekici: İslam dünyasının dinsel, toplumsal, ahlaki ve entelektüel ilerleyişini teşvik etmek. Günümüzdeki en yoğun ihtiyaçlardan biri. Açıklama ve Gidişat yazısını 1912'de Srinagar'da kaleme almış. Bu metinde İngilizlerle İran'a ve Türkiye'ye dair çarpıcı ifadeler var. Bu kısa kitap, İslam ve Sosyalizm konusunda başlangıç noktasında konuşuyor ama etkisi sürüyor.
Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder