24 Ocak 2022 Pazartesi

Sevecen gecenin burukluğu

Dick'le Nicole bir şekilde karşıt ve tamamlayıcı olmaktan çıkıp, tek ve eşit olmuşlardı; Nicole aynı zamanda Dick'ti, onun kemiklerindeki cılız, yetersiz ilikti.

F. Scott Fitzgerald'ın Buruktur Gece adlı eseri, tüm benliğini bir kadın için tüketen bir erkeğin yaşadıklarını anlatıyor. Dick ve Nicole Diver çiftinin dışarıdan göründüğü hâlleri ile için dünyalarındaki farklılıklar olay örgüsünün temeli. Birinci Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda Fransa güneyinde geçen eser aynı zamanda Scott ve Zelda Fitzgerald çiftinin evliliklerinin yansımasıdır. Bu nedenle otobiyografik eser özelliği taşıyor. Doktor Dick Diver şizofreni yankılarının fark edildiği hastası Nicole'ün durumu ile ilgilenmeye başlar. Nicole Dick'in onunla hasta-doktor ilişkisi çerçevesinde ilgilendiğini bilse de ona olan hislerinin önüne geçemez. Dick’e mektuplar yazar, Dick onun iyileşmesini istediğinden mektupları kabullenir. Yazdığı ilk mektupla son mektup arasında giderek iyileşmeye başlayan ruh hali ve tavırları Dick'in dikkatini çeker. Nicole'e olan ilgisi artar, doktor arkadaşının da hastalık aşamasında onun Nicole'e iyi geldiğini söylemesiyle Dick Nicole’le evlilik aşamasına gelir, çocukları olur. Dick Nicole için kendinden hep ödün vermekte, onun hastalığının nüksetmeden iyileşmeye devam etmesini istemektedir. Evlilikleri boyunca etrafındaki insanlar hep onlara özenir, kusursuz ve saygın bir çift olduklarını düşünürler.

Dick ve Nicole'ün yaşadığı otele bir gün tatil amaçlı Rosemary adında oyuncu genç bir kız gelir. Dick’e ilgi duyar Dick başlarda buna karşılık vermese de zamanla kızın sakin dünyasına çekilir. Fakat Nicole’den uzaklaşamayacağını kıza söyler ve hep kendine hatırlatır. Bu arada Nicole’le olan ilişkisi giderek yorulmaya başlar. Nicole hastalık etkisiyle ataklar yaşar, Dick ve Rosemary uzaklaşır, Rosemary otelden gider. Aradan beş yıl geçtiğinde Dick Nicole’e kendinden katmaya devam etmektedir ve Nicole bu güçle kendini toparlamaya başlar. Artık çöküşe geçen Dick, yükselen de Nicole’dür. Dick Rosemary ile tekrar karşılaştığında Dick baştaki heyecana sahip değildir, yorgundur. Rosemary'nin Dick'e duyduğu yakınlık Nicole'ü sinirlendirir ve zaten zamanla Dick'ten uzaklaşmışken kopma noktasına gelir. Bu kopuş onu, yıllardır kendisini seven Tommy’e yakınlaştırır. Kendi benliğinin farkına varır ve Dick'ten aldığı güçle toparlandığı için tek başına dik durup ilerleyecek enerjiyi bulmuştur. Dick artık tükendiği için Nicole'ün başkasıyla olmasına karşı çakmaz. Onu iyileştirirken, kendinden ve mesleğinden uzaklaşıp alkole daha yakın durmuştur.

Yazarın ruhsal çözümlemeleri sayesinde romanı okurken kimin neyi neden yaptığını sorgulamamıza gerek kalmıyor. Dick'in kendisi ve etrafındaki insanlar hakkındaki tespitleri o kadar başarılı ki, onunla konuşan herkes sanki karşısında çırılçıplak kalıyor. Bu tespitleri okurken, diğerleri sanki arkasındaki görüntüyü içinden gösteren şeffaflığa sahipmiş gibi hissediyoruz. Bu da pek çok insan şekli tanımamızı sağlıyor. Yapacakları hamleleri ve sergilewyecekleri davranışları kestirebiliyoruz. Tüm karakterlere yakın durabiliyoruz çünkü hepsinin hem haklı, hem haksız yanları var. Bu, hepsinin insan olduğunu ve kusursuz olamayacağını hatırlatıyor. Yaşanan olaylarda bir aşırılık ya da abartı yok. Betimlemeler oldukça kuvvetli, mekânların içinde yer almamızı sağlıyor.

Dick kendi mutluluğu adına çaba gösteremediği ya da var olan çabaydı Nicole'e verdiğinden, zaman geçtikçe yaş almadan yaşlanıyor. Ruhundan verdiği her zerrede, benliği biraz daha eksiliyor, eksikliğin yeri dolmuyor. Dick, ruhu sanki pek çok parçaya ayrılmış, her biri başka bir anlam taşıyor ve başka bir duruş sergiliyormuş gibi bir karakter. Belki de bu yüzden karakterler arasında istemsizce en çok onu anlayıp ona yakın olmak mümkün hale geliyor. Tüm bunların yazarın hayatından izler taşıdığını bilmek, içte bir burukluğa sebep oluyor.

Gecenin önemi, tüm duyguların serbest bırakıldığı anları yaşatması, en çok da burukluğun. Bu burukluğu bütün gecelerde Dick Diver’da izliyoruz. Ve bu burukluk, sadece Dick'in değil, gecenin ruhunda ortaya çıkıyor. Belki bu burukluğu şu sözlerde hissetmek daha tesirli olur:

"İşte seninleyim! Gece buruk...
... ama hiç ışık yok burada,
Gökyüzünden esintilerle gelen, çimenli karanlıkların ve
Yosunlu, kıvrımlı yolların içinden sızan ışığın dışında.
"
(John Keats, Bülbüle Gazel)

Buse Çakmak
busecakmakjd@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder