6 Haziran 2020 Cumartesi

Yeni bir hayat kurmak için kendini aramak

20 Eylül 2019'da çok önemli bir isim göçtü bu dünyadan: Kâmuran Şipal... Eğer bugün Hermann HesseAlfred AdlerElias CanettiJungRilke ve daha nicesini sevdiysem, kütüphanemde onları özel raflara dizdiysem bu kıymetli mütercimin emekleriyledir. Mekanı cennet olsun. Onun anmadan bu yazıya başlamak, taş yemek gibi olurdu. Oysa taşları yemek yasak.

Hermann Hesse'nin yazdıkları içinde çok ayrı bir yer tutuyor Klein ve Wagner. Öyle ki Yapı Kredi Yayınları kitabı roman olarak kategorileştirmemiş, anlatı demiş. İkisi arasında gidip gelen, başıyla sonuyla son derece sarsıcı, insanı iç dünyasına döndürmeye çabalarken yazarın kendi sorgulamalarını da ortaya döken bir kitap. Ama asla bu kadar değil. Hesse, kitabı yazdığı dönemde kişisel yaşamında bir bunalıma giriyor, ailevi sorunlar diyelim. Kapısını çaldığı isim Carl Gustav Jung. Muhtemel ki şifasına ulaşmaya çabalarken Jung'dan öğrendikleriyle bir anlatı-roman kurgulamak istemiş olacak ki Klein ve Wagner'in en büyüleyici tarafı bilinçaltına dalıp, Jung'un 'persona' teorisini herkesin anlayabileceği biçimde aktarması. Jung'un kült eseri Dört Arketip'teki yeniden doğuş çeşitlerini hatırlatan bir hikâyesi olduğunu da söyleyebilirim. Hadi biraz daha derinleşelim ve hem Hesse'nin hem de Jung'un doğu düşüncesine ve doğu mistisizmine olan merakını da hatırlayarak kitaptaki birçok cümlede tasavvufua dair izlerin olduğunu da önemseyelim.

Friedrich Klein çalıştığı bankada saygın bir memur. Ev yaşamında sadık bir koca. Ancak bir gün -ki bu bir travmasının, bir anısının harekete geçmesiyle ilgili diye düşünüyorum- bankadaki bir miktar parayı zimmetine geçirir, güneye doğru yola çıkar. Yanında bir çanta dolusu paranın dışında sadece sahte bir pasaport ve tabanca vardır. Hesse burada bize ipucu verir sanki. Pasaportun sahteliği, Jung'un 'persona' teorisindeki "Dışarıya bakan rüya görür ve hayal dünyasında kaybolur, içeriye bakan uyanır ve kendini keşfeder" sözünü hatırlatır. Tabanca ise bir ölüm vakasını, bir cinayeti ya da katliamı. Güneyde bulacağını sandığı hayat ona en ters noktadan bir tokat savurur. Sürekli kabuslar görür. Öyle ki cinnete varan krizler yaşar. İşte bu krizlerden birinde ailesini katleden ilkokul öğretmeni Wagner aklına geliverir. Wagner adeta onun bilinçaltına oturur, yerleşir. Klein kendisini Wagner'le özdeşleştirir. Bir zaman sonra artık ondan ayrı biri olmadığını düşünecek seviyeye bile gelir.

Hesse oyununu kurmuştur. Ana karakter ve "cennet ve cehennemini kendi içinde taşıyan" Klein, anti-kahraman Wagner, bilinçaltı, persona, sahte bir yaşam, kaçınılması güç gerçekler ve ölüm... Evi terk ettiği için çocuklarını bir daha göremeyecektir Klein ve bu durum ona depresyonu en derin boyutlarda yaşatır. Belki de terk ettiği için değildir bu göremeyiş, öldürdüğü içindir, buna kim cevap verebilir? Wagner? Olabilir. Artık yaşamında aradığı anlama hiçbir zaman ulaşamayacağını düşünürken kafasının içindeki Wagner'i de bastırıp ondan kurtulamaz. Geldiği yerin yükü, ulaştığı yerin hayal kırıklıkları ve ruhundaki düzleşmesi mümkün olmayan engebeler adeta ölümü çağırır. Kaygı başlarda biraz sempatikmiş gibi görünse de insanın ruh düşüklüğünden tez yararlanır, nitekim Klein da canına kıyıverir. İçindeki Wagner onun katili oluverir.

Miguel Serrano'nun Carl Gustav Jung ve Hermann Hesse: İki Dostun Hatıraları kitabını okuduktan sonra, Hesse'nin anti-kahraman olarak Wagner ismini seçmesine bir anlam biçmeye çalıştım. Müziğe olan ilgisi malumdu. Acaba bu Wagner, Richard Wagner olabilir miydi? Tamam, kitaptaki Wagner bir katildi, ailesini katletmişti, ruhsuzdu, insani değerlerle hiçbir alakası yoktu. Ama ismen bir Wagner daha vardı ki sanatçıydı, çok büyük bir müzisyendi, beste tekniğiyle zirveydi, doğrudan insan ruhuna hitap ediyordu. Klein'ın ulaşmak istediği anlamla, varmak istediği karakterle bir alakası olabilir miydi? Muamma elbette, ama bir merak olarak zihinde dalgalanması bile Hesse'nin meziyetiydi.

Kitaptaki bazı alıntıların da Hesse'nin Alman romantizminde bağlı olduğu silsileyi aşikar ettiğini söyleyebilirim. "İnsan kendi yaşamına yön verdiğine, kendi kendisinin kılavuzu olduğuna inanır; ama öte yandan en içsel varlığı karşı konulmaz bir güç tarafından yazgısına doğru çekilip götürülür." diyordu Goethe. "Yalnızca bir tek bilgelik vardı, yalnızca bir tek inanç, bir tek düşünüş: İçimizdeki Tanrı bilgisi." diyerek bu sözü şerh ediyordu sanki Hesse.

Friedrich Klein'ın hissettiği her duygunun ve düşüncenin, yaptığı her eylemin ardında bir boş kapı vardı sanki. Hiçliğe, hiçe uzanan bir kapı. Bu durum Hermann Hesse'nin yazım sürecine dair bazı ipuçları veriyor aslında. 1911'de Hindistan'a yaptığı yolculuk, ona doğu düşüncesinin sırlarını açmıştı. İnsan bu dünyaya ruhunu inşa etmek için, kendini ve varoluş amacını bulmak için geliyordu. Anlamı arıyordu, o büyük anlamı. Hesse de bu boş kapıyı açmaya uğraşıyordu belli ki. Şöyle diyordu: "Önemli olan ne varsa ruhunda barındırıyordu insan, dışarıdan kimse ona el uzatamazdı. Yeter ki kendisiyle savaş durumunda olmasın, kendi kendisiyle sevgi ve güvene dayalı bir yaşam sürsün, üstesinden gelemeyeceği bir şey gösterilemezdi."

Bilinçaltının gizemiyle insanın kendi içine doğru yönelmesinin kitabı Klein ve Wagner. Aynı zamanda Hermann Hesse'nin karakterler ve düşünceler arasında içini döktüğü, kendisinden kaçma maksadı kendine ulaşma olan bir adamın öyküsü. Yeni bir hayat kurmak için evvela yeni bir benlik inşa etmenin hikâyesi. İncecik ama aslında kapkalın bir kitap. Polisiye görünümlü bir varoluş sorgulaması da denebilir. Zaten insanın yaşam öyküsü de böyledir: kendinden kaçar, kendini arar.

Yazıyı bitirirken, Behçet Çelik'in Belleğin Girdapları adlı romanını da anma ihtiyacı hissettim. Orada da hatıraların eşliğinde kendini bulmak için her şeyden, en önce de kendinden kaçan bir adamın öyküsü var zira. Kendinden kaçak, keskin bıçak ama biricik, daima biricik olan insanın hem en doğal hem de en tuhaf hâlleri var her iki kitabın da damar damar atan sayfalarında. Çünkü bellek acımasızdır.

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf

1 yorum:

  1. İsmet Özel'e yapılan göndermeyle başlayan yazınız yine
    harika. Hermen Hesse'nin böyle bir kitabı var mydı? sayenizde
    not aldım. Benim favorim Narzis ve Goldmund..

    YanıtlaSil