“Hapiste olduğunu bilmeyen bir adam asla kaçamaz. Gezegenin ve bedeninizin neredeyse hiç kaçılmaz bir hapishane oluşturduğunun farkına vardığınız, hapishanede olduğunuzu fark ettiğiniz anda kaçış şansınız vardır.”
Böyle buyurmuş Beat akımının kült ismi. “The Invisible Man” müstearıyla da bilinen William S(eward) Burrroughs’nun (1914-1997) “Çıplak Şölen”ini (“The Naked Lunch”) sinemalaştıran David Cronenberg’in aynı adlı filmini seyretmediniz mi? Seyretmiş olsaydınız böcek ilaçlarıyla kafayı bulan adamımızın (Bill Lee, Peter Weller) hayal âlemindeki serüvenlerine, bilincinin altını üstüne getirişine, ağzı laf yapan dev böceklerle muhabbetine tanıklık edip akla ziyan grotesk vajinalardan dev penislere ve ne idüğü belirsiz nesnelere varana dek kafadan kopartan bir serüvene ortak olabilirdiniz.
Beat kuşağının ilk anda akla gelen isimlerini yazalım hemen: W. S. Burroughs, Jack Kerouac, Allen Ginsberg. Stüdyo İmge’li yıllarda tanışmıştım hazretle… “Mescalin”, uyuşturucu, The Doors (“Algının Kapıları” nasıl açılır?), Beat, bilinçdışı, “cut up” tekniği, cinsellik, tabular, sanrılar… Ve adamımız, maşallah epey sınırdadırlar! Pek çok genç için cazip mevzular.
Meraklıları için yazayım: W. Burroughs, ölümünden sekiz yıl önce Gus Van Sant’ın “Drugstore Cowboy” filminde Matt Dillon’ın canlandırdığı Bob karakterinin akıl hocası (Tom the Priest) olarak da boy göstermiştir beyazperdede. Meraklı turşucular için bir not daha: “Ve Hipopotamlar Tanklarında Haşlandılar” ile “Benim Eğitimim”e mim koyun. Beat denilen olguya vâkıf olabilmek için… “Bip” koyabilirler! Sel’den…
Sütten çıkmış ak kaşık değildi W. Burroughs. Hepimiz gibi… Devam ediyor “Çıplak Şölen”, otuz iki kısım tekmili birden!
Adnan Algın
adnanalgin@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder