Erbabı bilir, roman yazmak hiç de öyle kolay, azımsanacak bir şey değildir. Roman yazmanın kurallarına, inceliklerine dair çok kitap tozu yutmuşsunuzdur belki. “Bir Roman Yazamadım Gün Akşam Oldu” diye hayıflananlara iki çift lafı var Karton’un. Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere roman yazamama üzerine kalem oynatılmış. Roman yazamamaya dair ne biliyorsunuz? Sonra “Türk Okurlar Birliği”nin olmayaşına dair nasıl fikir yürütebileceğinizi bilemeyebilirsiniz maazallah. İşte belki de sırf bu yüzden okumalısınız bu eseri.
Türk aydınına yeni bir bakış sunan Pierré Karton, “kitapsız” denmesin diye -her manaya çekebilirsiniz bu kelimeyi- kitap çıkardığını itiraf ediyor. Sonuçta onbeş yıllık emeği sözkonusu Karton’un (nam-diğer Suavi Kemal Yazgıç). Kitabın ilk sayfalarını karıştırdığımızda iki kişiye birden ithaf edilmiş olduğunu görüyoruz. Bu ayrıntı da dikkatimizden kaçmadı hani okur olarak.
Yüksek dozda ironi içerir diye okuru uyararak, “Bir Ecnebinin Gözüyle Türkler” i irdelediğini hatırlatalım yazarın. Hatta tatlı tatlı iğnelemiş. Pierré Karton, çizemediğinden, yazmak zorunda kaldığını itiraf etmiş bir de. İyi bir çizer olsaymış bu kitap olmazmış. O halde kıymetini bilelim bizde. “Kime Kız Verilmez!” ya da “Bir Kız İsteme Hikayesi” ilginizi çekeceğini düşündüğüm, “Memlekette Kız Vardı da Biz mi Evlenmedik?” yazıları da bekarların dikkatle okuyacağı cinsten. Gülme garantili satırları atlamayın lütfen. ÖSS’siz ve sınavsız hayatların da geçmişte var olduğuna dair bulgulara sahip olduğunu iddia eden Pierré Karton, “Çöpleri Kim Atacak?” diye ölümcül bir sorunun cevabını aramaktadır diğer yandan. “Her Türk gencinin başına bu facialar gelebilir. Türk olmak kolay değil. Türk genci olmak ise hiç kolay değildir nitekim.” diyerek yeni bir gerçekliğe yelken açan yazarımız, “Ne Hatalar Yaptım Zaten Yoktular…” yazısıyla konuya yeni bir yaklaşımda bulunmuştur.
Tembelliğe övgü olduğu kadar “Büyüyünce Ne Olacağım?” kaygısı bile masaya yatırılmış Pierré tarafından. “İngilizce Yol Tarifi”nde ise dilimize eklemlenmiş yabancı kelimelere karşı Karton’un tavrı çok açık: “Ben bütün bu sıkıntılara çözüm olması için şehrin her köşesine yerleştirilecek dijital tabelalar üzerinden “altyazı” yapılmasını talep ediyorum.” diyerek haklı tepkisini dile getirmiş, yabancı kelimelere karşı savaş sinyallerini vermiş. Hele ki zaman makinasına dair yazdığı gerçeklikleri okuduğunuzda gülme kaslarınız yerini asık ve gergin bir hale bırakacaktır. Hem hayalperest hem beş parasız nasıl yaşanır? Size ipuçları sunan bir kitap bu:
“Zaman makinemi park ettiğim yerin iki sokak ötesinde bir köpeğin miyavladığını duydum. Şaşırdığım gören köpekbana bakıp gülümsedi ve “Ne var yabancı dil bilen köpek hiç görmedin mi?” dedi. Karşıma çıkan ilk pastaneye girdim ve kendime bir bardak çay ısmarladım. Nasıl ödeyeceğimi bilemeden.”
Mizaha yeni bir bakış açısı getiren, Cafcaf’tan, Yeryüzü Kitaplığı çerçevesinde çıkmış olan “Türk Aydını, Bir Ecnebinin Gözüyle Türkler” gülümseten bir kitap. İlk bakışta adına bakıp sıkıcı bir deneme kitabı sanabilirsiniz. Hepsi mümkün bu hayatta. Fakat mümkün olmayana da göz kırpmak gerek. Yazarın da dediği gibi: “Evet, elin ağzı torba olmadığı için büzülmez ama o torbaya da o kadar malzeme doldurmak meseledir.”
Meral Afacan Bayrak
twitter.com/tarcnckmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder