20 Şubat 2025 Perşembe

Her ferdi bir tarih: Ayverdiler

Türk kültür tarihi üzerine araştırmalar yaparken yahut sadece meraklı bir okuyucu gibi iz sürerken, üç isimle muhakkak karşılaşırız: Ekrem Hakkı Ayverdi, Sâmiha Ayverdi, İlhan Ayverdi. Eğer bu üç isimle karşılaşmıyorsak, o büyülü kuyuda dolanıp durduğumuz vakidir. Oysa bize düşen, yukarıya çıkmak için gerekli enstrümanları, alet edevatı, fikri ve zikri bir an evvel toparlamak, yani derinden çıkarmaktır. Ayverdi ailesinin alametifarikası da budur: hayretten gayrete geçmek isteyenlere birer büyülü basamak olmak.

Ekrem Hakkı Ayverdi’nin sadece Makaleler adlı kitabı okunsa, Türk bayrağının dalgalandığı, Türk kültür mirasının ulaştığı her yeri nasıl dert edindiği kolayca görülür, gıpta edilir. Onun, “Bizim sanatımızın mertebesinden, milletimizin ululuğundan en ufak bir şüphemiz yoktur ki başkalarının ağzına bakalım. Böylece en temiz ve saf şekilde sanat ifadesine erişen millet, çapraşık yollara giremez. Ezelden, büyük nimete erişmiştir; onun kadrini bilmelidir.” sözleri, Yahya Kemal’in hem tavrını hem de Türk Müslümanlığı kavramına yaklaşımını izah eder sanki. Aradığımız her şey bu topraklarda mevcuttur ve kafa karışıklığına, umutsuzluğa, vesveseye gerek yoktur. Yeter ki kıymet bilelim, hakkını verelim, vazife üstlenmekten kaçınmayalım. Ekrem Hakkı Bey, mesleki yaşamını hâl edinmiş bir şahsiyet. Disiplinli tavrı, dürüstlüğü, latife zenginliği, laubaliliğe ödün vermeyişi ve tek bir Türk mirasına dahi gölge düşmesine fırsat vermemesi; bugün hepimizin yüreklenmesi için yeter de artar bilir.

Sâmiha Ayverdi, bugün hem denemeleriyle hem romanlarıyla Türk okurunun gönlü için en sakin, en güvenli, en merhametli limanlardan biri. Bu limanda Türkçenin bütün cilveleri okurun dil zevkini donatmaya hazır. Şurasını hatırlatmak lâzım: Sâmiha Ayverdi, namıyla yazmış bir erbab-ı kalem ve ehl-i gönül. Nedir namı? Vatan Ana. Onun irfan anlayışında, derviş tavrında, maarif düşüncesinde daima aksiyon var. Devletin en yüksek kademelerine yazdığı mektuplardan, cezaevinde kendine bir kâmil arayan dertliye kadar herkese ulaşmaya çalışması boşa mı? Kıymet ortadadır, kıymeti bilmeyen insan da ziyandadır, bu hep böyle olmuştur. Zaten, “Herkes bu meydana bir zafer için gelir, ben ise sade Sana yenilmek için geldim” diyen bir kimse, dünyanın tahripkârlığı ve insanın vefasızlığı karşısında asla yenilmez. Planı da yılmaz yıkılmaz bir plandır. Talebelerinden biri “Bu büyük kapıya girdim, burayı tanıdığım için ne kadar mutluyum, nasıl şükredeyim?” diye sorduğunda, şöyle cevap vermiştir: “İnsanlara ve cemiyete hizmet et. Şükrünü ödersin. Bir de muhabbeti içinden çıkarma.

İlhan Ayverdi, 1970’li yılların başında artık yeni bir Türkçe sözlük hazırlanmasının şart olduğunu düşünür ve kolları sıvar. Lügat, otuz beş yıla yakın bir süre boyunca geceli gündüzlü bir çalışmanın neticesinde ortaya çıkar. Hazin olan şu ki İlhan Ayverdi artan sağlık sorunlarından dolayı Topkapı Sarayı’nda düzenlenecek Misalli Büyük Türkçe Sözlük’ün tanıtım merasimine katılamaz. Bağlısı olduğu kapıdan ve o kapının büyüklerinden idrak ettiğiyle gönlü itminan bulur: “Bu kadar takdirle karşılanan bir eserin tanıtım merasiminde bulunmak benliğini kabartabileceği için bu mahrumiyet şüphesiz ki Allah'tandır ve en hayırlısıdır.

Sinan Uluant Beyefendinin hatıralarından oluşan Ayverdiler: Bir Âilenin Kısa Tarihi, bizi esasında ‘şimdi’yi yeniden düşünmeye davet ediyor. Maziden güç ve hız alarak…

Yağız Gönüler
x.com/ekmekvemushaf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder