4 Şubat 2024 Pazar

Yediden yetmişe, kalbe açılan pencere

Bu memleketin evlatları ekseriyetle ta içerden, en derinden yaralıdır. Kimi fark etmez, kimi fark etse de üstüne basıp geçmeye çalışır, ama mutlaka tökezletir yaralar. Fazla dramatize etmek doğru değil çünkü büyütür de. Üstelik yürekteki çocuğu saklı tutarak büyütür. Bazen şımarık bazen bilmiş, bazen sessiz bazen de coşkulu olmamızda o çocuğun payı yok mu? Bizi temelde yönlendirenin daima o çocuk olduğunu söylerdi rahmetli Doğan Cüceloğlu. Kendini çalışmayı sevenlerin gördüğü ve bildiği hakikat bu. 

Çocuk, Köstebek, Tilki ve At evvela bizim okumamız gereken bir kitap. Yaşanacak farkındalıklardan sonra herkes kendi yaşam tecrübesine göre eşine, dostuna, çocuğuna anlatabilir kitabı. Daha doğrusu yerini bulan veya hâlâ konacak dalını arayan duygularını. İngiliz illüstratör ve yazar Charlie Mackesy, kitabın kahramanlarından biri olan atın dilinden "Aslında herkes el yordamıyla ilerliyor" diyor. Oldukça sade ve gerçek bir ifade. Dünyanın her yerinde de böyle. Giderek akıl merkezli olmamız yönünde bir dayatmayla yaşıyoruz. Bizden beklenen daima hızlı olmak, bir şeyler elde etmek ve bu uğurda gerekiyorsa birilerini ezmek, yenmek. Şöyle yazmıştım X'te: Sevginin, merhametin, şefkatin insan hayatındaki yeri malum. Ama ne hikmetse -çağın bir gereğiymiş gibi- sevgi, merhamet ve şefkat insanda bir karşılık bulamıyor sanki. Bunun daha çok edebiyatı yapılıyor. Hayvanlarda öyle değil. Sessizliğinden anlıyor sıkıntını, gözünden anlıyor neşeni. Seninle yol yürüyor. O önde sen arkada üstelik. Bu zamanda zor olan insan. Belki de tüm zamanlarda olduğu gibi.

Kırktan fazla dile çevrilmiş, pek çok uluslararası ödül kazanmış Çocuk, Köstebek, Tilki ve At; doğadan, karanlıktan ve zor durumlardan nasıl faydalanılması gerektiğine dair de sıra dışı bir çalışma. Yedi yaşındaki bir çocuk da, yaşam yolunda epey tecrübe kazanmış bir yetişkin ya da ihtiyar da çok şey alabilir kitaptan. İfadeler her ne kadar yumuşak, hatta tüy gibi hafif görünse de bizi yüzleşmemiz gereken meselelerle bir araya getiriyor aslında. Bunun için yazıldığı da ayan beyan ortada. Kitaptaki çizimlerin dünyanın birçok şehrindeki hastane ve okul duvarlarına, trafik ışıklarına, kafe ve kitapçı vitrinlerine asıldığı belirtilmiş yazarın internet sitesinde. Sahiden de insan bazı sayfaları ya cebinde taşımak ya da odasının, belki ofisinin görünür bir yerine asmak istiyor.

İçimizdeki Çocuk kitabında Cüceloğlu, "Yetişkin çocuğun içinde kendinin de bilmediği doldurulamayacak bir boşluk vardır. Bu boşluk kendini şöyle belirtir: Kişi mutsuzdur ve mutsuzluğunun kaynağını dışarıda bir nesne, olay ya da kişide arar." diye yazmıştı. Bugün kendimizi kusursuz bulduğumuz, suçu hep başkasından aradığımız, bizden başka herkesi sorumsuz gördüğümüz bir duygu dünyasına hapsolmuşken, elbette bir şeylere en başından başlamak zor. Ama bir yerinden başlamazsak işler daha da içinden çıkılmaz bir hâl alacak. Hakikat taşrada arandığı müddetçe bir zaman kaybıdır. Hakikat insanın kalbinden başlayan ve kalbine dönen, dairevi bir süreçtir. Bu kendinden kendine seyir, kişi eğer gayretinde ve mücadelesinde aşk ile şevk ile hareket ediyorsa, muhakkak netice verir. Kişi kendi kalbini keşfettikçe duyguları geri gelir. Üzeri örtülmüş her güzellik açığa çıkar. Tüm bu hadiseler sonrasında ruhun cevheri de mutlaka yüzünü gösterecektir.

Şimdi, kendiniz ya da sevdiğiniz biri için en anlamlı hediyelerden biri olabilecek bu kitaptan birkaç alıntıyla yazıyı bitirmek isterim.

"Başarı ne sence, diye sordu çocuk. Sevmek, dedi köstebek."

"Sence en büyük zaman kaybı nedir? Kendini başkalarıyla karşılaştırmak, dedi köstebek."

"Tanıdığım yaşlı köstebeklerin çoğu, keşke korkularımızı daha az dinleseydik, hayallerimize daha çok kulak verseydik diyor."

"Sahip olduğumuz en büyük özgürlüklerden biri, olaylara nasıl tepki verdiğimiz."

"Çok tuhaf değil mi? Sadece dışımızı görebiliyoruz, oysa hemen her şey içimizde oluyor."

"Genellikle en zor kendini affediyorsun."

"Bence herkes yuvasına dönmeye çalışıyor, o kadar, dedi köstebek."

"Söylediğin en cesurca şey neydi, diye sordu çocuk. Yardım et, dedi at."

"Yardım istemek, pes etmek demek değildir, dedi at. Pes etmeyi reddetmek demektir."

Yağız Gönüler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder