12 Şubat 2024 Pazartesi

En çok kendinin farkında olmaya çalışmak

Herkes zaman zaman hayatının muhasebesini yapar. Kişi ne kadar kaçınırsa kaçınsın başına bir “musibet” isabet eder ve muhasebe kaçınılmaz olur. Ancak hiçbir muhasebe “nihai” ve “mutlak” bir netice vermez. Sonuçta zamanla ve mekânla sınırlı bir hayatımız ve idrakimiz var. Öldükten sonra hakkımızda yapılan “toplamlar” ömrümüz bitmiş bile olsa hakkımızda yapılacak hesaplaşmalar yapıldığı dönemlere ve muhasebe yapan kişilere ait birer ara toplamdan ibarettir. Neticede “insanoğlu”nun bütün hesaplamaları ve hesaplaşmaları ara toplamdır. Neyse bu başka ve uzun bir konu zaten.

Bugünkü Ara Toplam, Ahmet Mümtaz Taylan ile Irmak Zileli’nin gerçekleştirdiği nehir söyleşi kitabı. Ahmet Mümtaz Taylan hakkında müstakil bir yazı kaleme alıyor olsaydım başlığı “Farkındalık Maratoncusu” olurdu. Zira Ara Toplam'dan okuduğum kadarıyla Taylan, kendisini “farkındalığını” korumak ve geliştirmek için “uzun soluklu” bir mesaiye vakfetmiş. Evet, bir yüz metreci de olabilirdi Taylan. Bu da saygı değer bir tercih olurdu elbette. Ancak o zaman dikkati, farkındalığı başka türlü gelişirdi. Başka bir insan olurdu.

Seni anlatan şey söylediklerin değil, en çok yaptıkların” diyen Taylan, farkındalık maratonu esnasında en çok kendisinin farkında olmaya çalışmış ve en çok kendisini eleştirmiş. Adım adım kendini inşa etmiş. Onun farkındalık maratonunu gelin bir de kendi cümlelerinden okuyalım:

Yani çiçek yapmak da asfalt döşemek de delik delmek de hepsi bugün yaptığım işle ilgilidir. Yani rejiyle, oyunculukla, yazmakla, yazmaya çalışmakla ilgilidir; birebir ilgilidir. Dinamit deliği delmenin oyunculuğa faydası vardır.

Kitabın ilerleyen sayfalarında Taylan’ın dinamit deliği delme ile eskrim sporu arasında kurduğu bir benzerlik de var ki buraya alıntılarsam aynı tadı yakalayamayacağım kanaatindeyim. Kitaba müracaat etmekte fayda var.

Hatırladığım kadarıyla İsmet Özel, iyi bir şairle iyi bir marangozun muhabbet etmesi halinde iyi bir şairle kötü bir şairin konuşmasından daha anlamlı bir sonuca ulaşabileceğini, bu sohbetten iki tarafın da çok faydalanabileceğini söylemişti.

Ahmet Mümtaz Taylan bu anekdotun neresinde duruyor peki? Tabii ki “iyi bir aktör” tarafında. Mesleğini, sanatını ciddiye alan, onu en iyi şekilde yapmak için gayret gösteren ve yeteneğinden ziyade gayretini anlamlı bulan Taylan, aktörlüğünün hakkını vermek için zihninde sık sık ara toplam almış. O ara toplamların hasılasının büyük kısmını onun oyunculuk performansında görüyoruz. Hasılanın yazıyla en ifade edilebilir kısmı ise Ara Toplam'da kitaplaşmış.

Yine de ne yalan söyleyeyim, kitabın içindekiler sayfalarından ara başlıklarını okuyunca biraz tedirgin de olmadım diyemem. “Bir Yaşam Refleksi olarak Farkındalık”, “Eleştiriyi Karşılamak”, “Yapmak İstediğin İşi, Olmak İstediğin İnsanı Seçmek”, “Kendinle Barışık Bir Hayat”, “Aslolan Vicdanı Temiz Tutmak”, "Öğrenmek Ama Nasıl?”, “Yeteneğini Keşfetmek ve Geliştirmek Nasıl Mümkün Olur?” “Konfor Alanından Çıkmak” gibi başlıkları art arda görünce bir kişisel gelişim kitabını mı okumak üzereyim tedirginliği kapladı benliğimi.

Ancak sayfalar ilerledikçe kitabın bir kişisel gelişim gurusunun önü arkası sorgulanınca geriye ileri tutar yanı kalmayan satırlarıyla alakası olmadığını görerek rahatladım. Taylan kitabını şu sözlerle nihayetlendiriyor: “Ben bütün bunları zaman içerisinde öğrendikçe unutmamaya çalışarak ve her gün ertesi gün bir daha hiç çalışmayacakmış gibi çalışarak yürütmeye çalıştım. Bu benim yordamım.” Kitabı standart piyasa işi bir kişisel gelişim kitabından farklı kılan tam olarak bu. Özellikle de “Bu benim yordamım.” cümlesi. Yaşanarak, çalışarak, okuyarak, düşünerek geliştirilen ve içselleştirilen bir yordam Taylan’ın yaptığı. O bu yordamı kimseye dayatmıyor, kestirme ve kolay bir yöntem önermiyor. Ara Toplam kendini iyi hisset, evrene pozitif mesaj gönder tadında mesajları kopyalayıp yapıştıran bir kitap değil.

Ara Toplam'da Taylan’ın hayatında yer eden insanlarla tanışıyoruz. Mesela “ustam” dediği tiyatro sanatçısı Yücel Erten. Ancak bu noktada bir ihtarda bulunmam lazım. Kitapta yer alan insanların anlatılma sebebi onları okurun merakını yüksek tutacak birer magazin sosu olarak kullanmak değil. Dolayısıyla kitaptan arkadaşlarla kahve içerken tatlı tatlı dedikodusunu edebilecek materyal devşiremiyoruz.

Mesela Yücel Erten’den bahsederken nehir söyleşi, tiyatroda usta-çırak ilişkisinden, insan ustasını nasıl seçer sorusuna; oradan da “çırak ustasını eleştirebilir mi?”ye akıyor. Taylan, büyük laflar, hayatında karşılığı olmayan sözler etmiyor. Esasen burada bahsettiğim “büyük laflar” zinciri kolayca üretilebilir bir şeydir ve kolayca ve hatta keyifle de tüketilebilir. Ancak ne yazan için ne de okuyan için netice hiç de besleyici olmaz.

Kitabın sonunda yer alan “Sevdiklerim” listesi de okurun dikkatine yeni filmler, kitaplar ekleyecek yahut zaten bildiği kitapları, filmleri tekrar ve yeni bir bakışla seyretmeye sevk edecek nitelikte. Her ne kadar bir tarih kitabı olmasa da yakın tarihin Ahmet Mümtaz Taylan’ın hayatında bıraktığı izleri takip edebileceğimiz bir kitapla karşı karşıyayız. Ara Toplam'da yer alan ve yer almayan her detay, bir şekilde okuru olan bitene farklı bir açıdan bakma isteği uyandırıyor. “İnsanın Yurdu Neresidir?” sorusuna Ahmet Mümtaz Taylan’dan çok farklı bir cevap verseniz bile onun verdiği cevabın da sizin kendi ara toplamınıza bir katkısı olacağını düşünüyorum.

Ara Toplam'ı emsal nehir söyleşi kitaplarından ayıran temel unsur, kitapta rolü soru sormakla sınırlı bir kişi ile cevap vermek için orada bulunan bir başka kişinin koordineli monoloğunun olmaması. Günümüz Türk edebiyatının dikkat çeken yazarlarından Irmak Zileli ile Ahmet Mümtaz Taylan’ın gerçek bir diyaloğundan oluşuyor Ara Toplam. Hikâye anlatmanın farklı yordamlarının temsilcileri diyebiliriz onlar için. Diyalog neymiş, nehir söyleşi nasıl yapılırmış gibi sorulara sağlam bir cevap veriyor Ara Toplam.

Ara Toplam okurunu kendi ara toplamını yapmaya davet eden bir kitap.

Sırf bu davetin hatırına bile okunabilir.

Suavi Kemal Yazgıç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder