"İnsan her yerde durabilir. Bir parkta, trafik ışığının altında, market kuyruğunda, otobüs durağında. Fakat insan her yerde bekleyemez."
İnsanoğlu bedeninin ve ruhunun ait olmadığı yerleri hisseder. Buna göre hayatını şekillendirmeye özen gösterir. Kalp, huzur bulamadığı mekânlarda sıkılır. Kendini ya bir serinliğe, ya bir ağaç gölgesine atmak ister zaman zaman. Ruhuna iyi gelen nereyse orda kalmak ister. Ama kalmak bir varış değildir. Aslında o noktada bekleyişidir, bedenine ve ruhuna iyi gelen.
Bir modern zamandan kaçış dalgası tutturmuşuz gidiyoruz. Ruhumuzu doyurma çabasındayız elbette. Bunu nasıl yapmak, neyle meşgul olarak gidermek her kalpte farklıdır elbet. Nerede bekleyeceğinizi bilmek ya da bilmeye uğraşmak, bu yolda olabilmek ya da yolun hiç bitmeyeceğini bilebilmek… İşte bu güzel düşünceleri hayatınıza ve aklınıza katabileceğiniz, okudukça sonunun gelmesini istemeyeceğiniz, her sayfasında farklı pencerelerden hayata mı yoksa iç dünyanıza mı bakacağınız arasında kararsız kalabileceğiniz, bitirince tekrar sayfalarını karıştırırken kendinizi bulacağınız harika kitap; Eşikte Beklemek. Bu arayışların, buluşların, bekleyişlerin, kayboluşların içerisinde olabilmenin huzurunu size sunarken, hayatın anlam ve amacını sorgulatmadan da sizi bırakmayacak.
Yağız Gönüler’in bu güzel kitabı; Profil Kitap'tan çıkmış, deneme türünde yazılmış ve herkesin kendine ait normlar bulabileceği bir eser niteliğindedir. Okuyucuyu yormamasının yanı sıra, sanki yakın bir tanıdığınızla çay sohbeti ediyormuşsunuz tadı da veriyor. Kitabı bitirdikten sonra, altını çizdiğiniz yerleri tekrar okuyup üzerine düşüneceğiniz, kaliteli zamanlar geçirmenize vesile olacak diyebilirim.
Yazar bizi kısa kısa deneme yazılarıyla, iç âlemimizi sorgulamaya yöneltirken, hayatla olan mücadelemizin de aslında ne yönde olduğunu, nasıl ilerleyebileceği hususunda da güzel nokta atışları yapıyor. "Koca bir hayatla mücadele edecek gücü kendinizde görebilmemiz bile büyük bir kibir. Çünkü ayrılığın, yoksulluğun ve ölümün olduğu bir hayatı yaşıyoruz.". Okuyucuya verilen mesaj aslında oldukça açık. Mücadele vermek demek tam anlamıyla her şeyin üstesinden gelebileceğimiz anlamına gelmiyor elbet. Önemli olan bu yolda yürüyor olabilmek. Pes etmeden. En önemli mücadelenin ise insanın kendisine doğru yapılan olduğu vurgulanıyor aslında kitabın çoğu yerinde.
Yazar, insanın hayatında ve iç âleminde yaptıkları veya yapmaya çalıştıklarını kalplere sorgulatırken aynı zamanda sizi çok güzel mısralarla, türkülerle, kıssadan hisselerle buluşturmaktan da geri durmuyor. Niyazi-î Mısrî’den Mevlânâ’ya Yahya Kemal’den Taşlıcalı Yahya’ya Süheyl Ünver’den Akif’e kadar geniş bir yelpazeyle karşılıyor bizleri. Anlatılan kıssalar, okunana mısralar yaşamaya çalıştığımız günler içerisinde okuyucuya bir çay molası, belki küçük bir göz dinlendirmesi ya da bazılarımız için ‘anlam’ buluşlarını barındırıyor. Veyahut anlamın özüne inerken oralarda kaybolabilmeyi, bu kayboluştan gerçek sandığımız hayata geri dönme isteğini en aza indirmeyi içeriyor.
Yazar, "Kendi gönül âleminden uzak kaldığın her an gurbettesindir. Gurbet bir yer değil, hissiyattır." diyor. Kitaptaki çıkarımları çok da kıyaslamak istemiyorum. Çünkü hepsinin ayrı bir önemi mevcut, insan hayatının değeri için. Lâkin bu cümle, benim nazarımda kitabı süzgeçten geçirince elimde kalan en güzel çıkarımlardan biri. Aslında insanoğlu kendini biliyor. Kalbin neye ihtiyacı olduğunu, gönlünü beslemekten uzak kaldığını, uzaklaştığında kendindeki eksikliği… Sınırları geçince vardığımız memleket gibi değil, gönül işi. Ona sınırları içinde ve sınır dışında da ne verdiğimizle alakalı aslında bu iş. Eğer yolunu bulduramadıysak kalbimize, durup bir düşünmekte fayda vardır. Durup, beklemeli. İşte bu beklediği yerdir aslında en önemlisi. Başta da söylediğimiz gibi insan her yerde bekleyemez. Ancak manasını bulduğu yerde beklemelidir. Çıkarımlarımı yazarın kitabı bitirdiği şekilde bitirmek en güzeli olacak sanırım. Yazar, kitabını başladığı gibi Yunus Emre ile bitirmiş, şöyle sonlandırmış:
"Âşık öldü deyû salâ verirler
Ölen hayvân imiş âşıklar ölmez."
Büşra Yıldız Geçgel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder