Hasan Aycın’ın çizgileri hakkında daha önce iki kitap yayınlanmıştı. Ömer Lekesiz’in kitabı Hasan Aycın’ın Çizgilerinden Örnekle Çizgi Sanatında Dil ve Mesaj adını taşıyordu. Kitap çizgi sanatı hakkında genel bir çerçeve verirken Hasan Aycın’ın çizgilerini de bu çerçevenin somutlaştığı bir örnek olarak göstermekte ve okumaktaydı. İkinci kitap ise Cemal Şakar’ın kaleme aldığı Hasan Aycın’ın Çizgi'si oldu. Bu kitapta da Şakar, Aycın’ın çizgilerini kendi belirlediği başlıklar manzumesi dâhilinde değerlendiriyordu. Mete Çamdereli ise Çizgiyi Okumak kitabıyla kendi hayat tecrübesi ile göstergebilimin bakış açısını harmanlayarak bir okuma gayretine girişiyor.
Mete Çamdereli, kitap boyunca Hasan Aycın’ın çizgilerini unsurlarına ayırarak anlamlandırmayı tercih ediyor. Okur adım adım çizginin başka bir boyutuna ulaşıyor ve parçalardan yola çıkarak bütüne ulaşan bir maceranın yol haritasını çizmeyi öğreniyor kitaptan. Nitekim Çamdereli de kitap hakkında şunları söylüyor: “Her mesaj gibi çizgi de çizerin işlediği o sonsuz ve sınırsız cevherden biçimlenir, kaynak-çizerin muhayyilesini hedef-muhatabına sezdirir ve sezdirdiği imgesel örüntüler muhatabınca yeniden işlenir. Çizginin tekil muhatabı, sürdürülebilir döngüye katılarak onu kendi imgeleriyle besler, olgunlaştırır. Biz de, yöntemsel basamaklar eşliğinde öyle yapmaya çalıştık. Çizgiyi Okumak’ın okuru da öyle yapacak kuşkusuz; çizgiyi kendi imgeleriyle besleyecek, onu kendi imgeleriyle fehim ve idrak edecektir. Bizim okumamızsa okura sadece bir tramplen olacak; ona bir sıçrama noktası olarak destek verecektir.”
Çizgileri bir metni okur gibi anlamlandıran Çamdereli, modern çizgi sanatının geleneksel sanatların da imkânlarından yararlanarak bir siyer anlatısını nasıl kurabileceğine ilişkin Aycın’ın tecrübesini ele alıyor. Böylece kitap bir açıdan da “çizgisel surette peygamber temsili” gibi hakkında kolay kolay kalem oynatılmayan bir alana yöneliyor. Hem konu zor hem de çizeri henüz üretmeye devam eden, yani bir sonraki çizgisiyle bambaşka bir yönelime açılabilecek ve hakkında nihai sözü söylemek için henüz erken olan bir sanatçı. Yine de bu durum bizi Hasan Aycın’ın çizgileri hakkında susmaya itmemeli. Zira bu noktada tercih edilebilecek bir suskunluk, Aycın hakkında yanlış tespitte bulunmaktan bile daha büyük bir yanlış olur. Eleştirel okumaları yanlış yola sevk eden yanlış okumalar ve adlandırmalar değil sessizce geçiştirilmelerdir. Söz boşlukta değil başka yorumlar ve değerlendirmeler arasında ve onlara rağmen büyür, derinleşir. Suskunluk ise koca bir çölden başka bir yere varmaz. Bir sanat eserini okurken ortaya konulan anlam, eserden bir tarladan buğday hasat eder gibi devşirilen bir şey değil o buğdayın değirmede öğütülmesiyle yani yorumlanması ile inşa edilir. Mete Çamdereli, eserin kendisine ihsan ve ilham ettiği anlamı değil eserden yola çıkarak inşa ediyor. Okurunu da “nihai çözüme” ulaştırmıyor, kendi Hasan Aycın okumalarını inşa etmeye çağırıyor Çamdereli. Elbette bunun zor ve meşakkatli bir sürecin halkası olduğunun da farkındayım. Ancak bir de şu açıdan bakın kolayca çözümlenebilecek bir mesele olsaydı, meseleleri çözmenin bir anlamı kalır mıydı?
Her ne kadar 96 sayfalık bir kitap olsa da Çizgiyi Okumak kütüphaneler dolusu çalışmaya öncülük yapabilecek bir potansiyele sahip. Umarım görsel kültür ve sanat okumaları daha da derinleşir. Bu okumalar ne kadar derinleşirse Çizgiyi Okumak adlı kitabın hakkını vermemiz de o derece mümkünler sahasına dâhil olabilir.
Bir ifade olarak görseli okumayı, bakmak ile görmek arasındaki fark üzerinden anlaşılabilir. Çünkü bakmaktan farklı olarak görmek anlamayı, anlamlandırmayı gerektiren, emek isteyen bir süreçtir. Çizginin kelimelerle sınırlı olmaması sizi kandırmasın. Sonuçta anlamanın eşiğinde olan insanın idraki kelimelerle sınırlıdır. Anlatılabilenin sınırı olan anlaşılabilen de dolayısıyla kelimelerle ifade edilebilendir. Sözün bittiği yer bu yüzden de anlaşılabilenin bittiği yerdir. Hasan Aycın hakkında kaleme alınan çalışmalar tam da bu yüzden önemlidir.
Çizgiyi Okumak kitabının bir başka önemli yanı ise “kişisel tanışıklık” ile “göstergebilim”in dengeli bir dil ile ilerlemesi. Çamdereli, Aycın ile şahsi tanışıklıktan kaynaklanan anıların sıcaklığı ile içinde yer aldığı bilimsel disiplinin gereklerini iki tarafın da hakkını vererek Çizgiyi Okumak’ı kaleme almış. Yakın bir dönemde Din Ekranda Nasıl Durur? adlı kitabıyla din algısını ekran aynasına bakarak anlamaya ve anlamlandırmaya çalıştığı gibi şimdi de genelde sanatı özelde çizgiyi benzer bir sürece dahil ediyor.
Umarım yazının başında isimlerini andığım kitaplarla birlikte Hasan Aycın hakkında kaleme alınan üç kitap, onun çizgilerini anlamlandırmaya çalışmamızda bir “girizgah” olur ve bu vadi başka başka kitaplarla daha derinleşir ve zenginleşir. Zira Hasan Aycın’ın çizgileri üç kitapla tüketilebilecek bir konu değil.
Suavi Kemal Yazgıç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder