Seçkin Sarpkaya ve Mehmet Berk Yaltırık’ın beraber kaleme aldıkları Türk Kültüründe Vampirler adlı eseri daha önce incelemiştik. Şimdi Sarpkaya’nın yüksek lisans tezi olarak sunduğu ve ardından Karakum Yayınevi etiketiyle piyasaya çıkan Türklerin Şeytani Masalları’nı inceleyeceğiz.
Kitap raflarda yerini alalı çok olmamışken üçüncü baskısını gördü zaten. Eseri okuduğunuzda bunun tesadüf olmadığını göreceksiniz. Başarılı bir müzisyen ve akademisyen olan Sarpkaya’nın çalışması Türkiye sahasında geçen masal ve efsanelerdeki canavarları deyim yerindeyse avlıyor ve ardından bir çatı altında topluyor. Kitabın son sayfalarındaki kaynakçanın sayfalarca sürmesi de bunu ne kadar özenle yaptığını gösteriyor.
Çalışma Sarpkaya’nın hocası Metin Ekici tarafından yazılan bir sunuşla başlıyor ve yine Sarpkaya’nın önsözüyle devam ediyor. Yazar özellikle giriş bölümünde canavarları neden “uydurduğumuz” üzerinde duruyor, korkunun ne olduğunun dahi temeline iniyor ve sizi “canavar uydurma sanatı”nın gerekliliğine inandırıyor. Bunları anlatırken de Samed Behrengi’den Stephen King’e kadar geniş bir skalada sanatçı isimlerine ve alıntılarına yer veriyor. Giriş bölümünden sonra demonik varlıklarla ilgili temel kavramlara geçiyor ve yine burada da çoğu mitolojik bilginin alt yapısını kazanıyoruz.
Sarpkaya’nın diğer eseri Türk Kültüründe Vampirler’de de olduğu gibi bu eserde de yazar hem önemli gördüğü bilgileri (yaygın olarak bilinse de) es geçmiyor ve özellikle kelimelerin etimolojik kökenine inmeden bırakmıyor. Yani elinize aldığınız herhangi bir Sarpkaya çalışması için korkmanıza gerek yok; yazar sizi hiçbir şey bilmemiş biri gibi masaya oturtup kitabını okutturuyor ve masadan kalktığınızda da Türk Mitolojisi uzmanı olarak kalkmanızı sağlıyor.
Eser Türk Masallarında Demonik Varlıklar ve Türk Efsanelerinde Demonik varlıklar olarak inceleniyor. İki ayrı bölümde aynı yaratıklara rastlamak mümkünse de anlatılanlar bakımından birbirlerinden ayrılıyorlar. Özellikle ikinci bölümün sonlarına doğru henüz tanımadığım Pispatik, Congulus gibi nice canavarla tanıştığımı da söylemeden geçmeyeyim.
Unutmadan hemen belirtmek istiyorum, yazar araştırma sahası dışında Hint, Yunan, Mezopotamya gibi sayısız kültür ve uygarlık adına karşılaştırmalı bir araştırma sunuyor ve tüm bilgilerin toplandığı güzel bir sonuç yazısıyla da eser bitiyor.
Siz de su gibi akan bu kitabı elinizden bıraktığınızda etrafta küplere binip uçan ve güneşle ayın arasını bozan nice cadı, cinler tarafından para sayılan soğan kabukları, kıl şeklindeki al karıları ile baş başa kalıp önce Türk kültüründeki canavarlara ardından çalışmaya hayran kalıyorsunuz.
Hilal Arslan tarafından yapılan kapak tasarımını eserle paralel bulmakla beraber oldukça beğendim. Arka kapak yazısının çerçeve içine alınması dışında göze batan herhangi bir şey yok. Eserin editörlüğünü Ömer Ünal, yayına hazırlığını Haydar Barış Aybakır yapmış, bu isimler Sarpkaya’nın girişte de destekleri için teşekkürde bulunduğu isimler. Ufak tefek birkaç harf yanlışı dışında (1296 ayrı dipnot için bağışlanabilir bir miktar) sorun bulamadım.
Sadece Türk Mitolojisi’ne değil fantazyaya da ilgi duyuyorsanız hemen koşup kitabı edinmeli ve yayınevinin önceki kitaplarına da bir bakmalısınız. Karakum Yayınevi’ni sosyal medya hesaplarından gördüğüm üzere “Türk Mitolojisi Roman Serisi” adlı bir dizi çıkarma hazırlığı içindeler ki zaten yayınevi halkbilim konusunda her geçen gün kitaplarına bir yenisini ekliyor. Bu seriye de bir göz atın diyerek incelememi sonlandırıyor ve Sarpkaya’nın sonraki çalışmalarını merakla bekliyorum.
Uygar Özdemir
* Bu yazı daha evvel Kayıp Rıhtım'da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder