7 Mart 2013 Perşembe

Dört yanı muhabbetle çevrili şiirler

Kişver, Farsça kökenli bir kelime. Ülke, memleket, iklim anlamlarına geliyor. Hüsrev'in kelime anlamı ise padişah, hükümdar. Hüsrev Hatemi'nin, "Benim şiir ülkemin en kuzeyi olan yaşlılık şiirler ile en güneydeki gençlik şiirleri, bu ülkenin kuzey ve güney kıyılarını çizmiş oldu" sözü, kitap hakkında yazmış olduğu hakikatli bir özet.

Kitabın hemen girişindeki tanıtım bâbındaki yazıda, hem Hatemi'yi hem de şiirlerini yakından tanıma imkanı buluyoruz. Bu farklı bir deneyim, zira şiirleri okumadan önce o şiirlerin hikâyesini az da olsa okumak heyecan verici.

Kişver'in bana göre en farklı tarafı, bir şairin hem ilk hem de son şiirlerini barındırması. Bu fikre kapılmasını Hüsrev Hatemi şöyle açıklıyor:

"İlk şiirlerimdeki ana çizgileri, 1968'den başlayarak bu kitaptaki son şiirlerimde de görebilirsiniz. Çünkü, övünmek gibi olmasın ama ben bağlandıklarımı kolay bırakamam. Feriköy yıllarımdan beri Kelime-i Şahadete bağlandım, örnek bir Müslüman olamadan bağlılığımı sürdürdüm."

Hüsrev Hatemi'nin şiirlerinde incelik, empati ve geçmiş zaman haberciliği var. Dolayısıyla bitirirken tadı damağınızda kalıyor.

"Oyun olsun diye yaşanır mı bunca acı?
Ah Dünya sen, başımın tâcı
Özellikle tâc-ı serim İstanbul,
Söyleyin boşuna değil bu acılar,
İlerde kesin bir yargı günü var."


Büyük ustaların kitaplarını önermekte hem kendini bilmezlik hem de kendini bilmek vardır. Bu ikisi arasında gidip gelirken yazı ortaya çıkıyor. Kişver'de o kadar güzel dizeler var ki, okuduktan sonra Hüsrev Hatemi'ye telefon açıp "Hocam ne olur 5-10 dakika muhabbet edelim" diyesiniz geliyor. Öyle bir dil, öyle bir üslup.

"Ne zaman kafesin içine süzülsem,
Kafes benden dışarı süzülüyor..."


Dergah Yayınları tarafından 2011 yılının ekim ayında bizi selamlayan Kişver, Hatemi'nin son kitabı olma özelliğini de taşıyor. Kapağından dizgisine, kitabın giriş yazısından şiir sıralamasına kadar kağıtlar incelik kokuyor. Bu incelik kitabın sonunda bizi Yunus Emre'ye kadar götürüyor.

"Hüsrev arıtıp dili,
Döndür Yunus'a yolu,
O'nun sözleri ölü,
Canlar için bengisu."


Kitaptaki son şiir olan İkbal Gazeli, 1962 yılında İslam Mecmuası'nda yayınlanmış, 1963'te aynı dergiden ödül almış. Göztepe'de 1962 yılında yazılmış. İki dizesini paylaşıp suskunluğa bürünmek boynumuzun borcu.

"Gönül yeter direnip durduğun kemâle yürü
O, ehl-i aşka tecelli eden Cemâle yürü."


İşte böyle.

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder