Bugüne kadar "Ruhuna Kitap" için yazdığım Oğuz Atay kitaplarında "eleştirmenlik" mesafesini hep korumaya çalıştım. Fakat belki de tamamlayamadığı bir kitap olduğu için Eylembilim'de aynı mesafeyi koruyamayacağım. Okurken sesini duyduğum bir yazarı üçüncü göz olarak anlatamayacağım. Bu nedenle Cevat Çapan'ın mektubundan cesaret alıp affınıza sığınarak Oğuz Atay'a yazdığım mektubu paylaşmak istedim.
Sevgili Üstad,
Bu "Sevgili" kelimesinden sonra gelen sıfat hakkında senin de sorunların olduğunu biliyorum. O yüzden üzerinde çok da düşünmedim. Senin bile içinden çıkamadığın bir mesele hakkında ahkam kesmek kimsenin haddine düşmez.
"Kitaplarını bir çırpıda okuyoruz" klişesini sana yöneltmek büyük bir saygısızlık olurdu. Her insanın hayatında senin kitaplarını okuması gereken dönemler var. Zamanını sen belirliyorsun. Nasıl yapıyorsun bilmiyorum ama tek bir kelimen bile "hayır daha bu kitabı okumaya hazır değilim" cümlesini kurdurtuyor insana.
"Ben buradayım sevgili okur. Sen neredesin?" demiştin ya, buradayız. Şimdi gençlerin (çoğu zaman beğenmediğin) ellerinde kitaplarını görsen mutlu olur muydun bilmiyorum. Popüler kültürden olsa gerek herkes "Tutunamayanlar"ı kütüphanesine özenle yerleştirir oldu. Aslında elimizden geleni yaptık o etikete dahil olmaman için, ama başaramadık galiba. Evet, hâlâ senin dönemindekiler kadar başarısızız. Sen gençlerin ve aydınların Doğu Batı karmaşasından şikayetçiydin ya, şimdiki halimizi görsen kim bilir ne kadar çok dalga geçerdin bizimle.
Mesela Twitter ve Facebook diye iki saçmalık var hayatımızda. Hatta senin özenle yazdıkların bazen oralarda tırnak içinde yazılıp beğeniliyor (Evet artık bir şeyi beğenmek de çok kolay). Daha da kötüsü
bazen ismin bile geçmiyor altlarında. Sen olsan kızmazdın, sadece dalga geçerdin. Ne de olsa insan dediğin "x" tir değil mi ustam? X dediğin de sürekli değişen bir varlık.
Eylembilim kitabının başında Cevat Çapan senin çok alay ettiğin bir şey yapmış: kitabına önsöz yazmış. Ama hiç aklın bu tarafta kalmasın, sana yakışır bir önsöz olmuş.
Kitabında Server Gözbudak aracılığıyla yine çok şey anlatmışsın bize. O bahsettiğin masalarda konuşup ellerini bile havaya kaldırmadan ülkeyi kurtarmaya çalışan aydınlar var ya, hâlâ ölmediler. "-izm" maskesinin arkasına saklanıp kafeslerde yaşayanlar da yaşıyor (Ölümün seni bulup onların türüne kıyak yapması hiç adil değil.). Basmakalıp kavramlar da yaşamımızın her yerinde bizimle. Ama bir fark var: artık masalarda göstermiyoruz kendimizi, kurullarda, toplantılarda kurtarılmıyor ülke. Klavyelerimizle hallediyoruz o işi.
"İnsan genel bir isimdir, çeşitli şartlar altında, çeşitli bireyleri ifade etmek için kullanılabilir. Ona "insan" yerine mesela "X" de diyebiliriz." demişsin ya artık biz insanın ne olduğunu bile düşünmüyoruz galiba. Ben de sütten çıkmış ak kaşık değilim. Ben de bazen unutuyorum söylediklerini. O yüzden her yaşıma bir kitabını saklıyorum. Eylembilim romanınla yine hatırlattın unuttuklarımızı.
Okuyanlara iyi geliyorsun. Bizi sarsıp kendimize getiriyorsun. Bazen de haddimizi bildiriyorsun.
Bu kitabın her sayfasında yine utandım kendimden, etrafımdakilerden. Umut verdin sesinle. Teşekkür ederiz. Bize bizi hatırlattığın için teşekkür ederiz.
İyi ki varsın usta. Sırf sen aramızdan geçtiğin için insanlığa daha az kin besliyoruz.
Ümran Kio
twitter.com/umrankio
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder