Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Temmuz 2021 Cumartesi

Sevda yolculuğunda yaşanan trajikomik maceralar

17 Ağustos 1864 tarihinde İstanbul’da doğan Hüseyin Rahmi Gürpınar, Hünkâr yaveri Mehmet Sait Paşa’nın oğludur. 1887’de Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başlamış, İkdam ve Sabah gazetelerinde mütercim ve muharrir olarak çalışmıştır. Boşboğaz ve Güllâbi adlı gazete çıkartarak sonraki çalışmalarını İkdam, Söz, Zaman, Vakit, Son Posta, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerine neşretmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 5. ve 6. dönemlerde Kütahya milletvekili olarak ömrünün son otuz bir yılını Heybeliada’da geçirip, 8 Mart 1944 tarihinde vefat ederek Abbas Paşa Mezarlığı'na defnedilmiştir.

Eserlerinde daha çok mizahi bir üslup kullanarak toplumun aile geçimsizliklerini, batıl inançlarını anlatırken, kahramanlarının çoğunu 19. yy sonu canlı, renkli insan tipleri olarak yazmıştır. Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç ise en beğenilen eserlerinin arasında olmakla birlikte bu romanında da toplumun özellikle kadınların ilim ve bilimden uzak olmalarını hicvetmiştir. Romanın konusuna gelecek olursam:

Her şey 5 Mayıs 1910 yılında Halley kuyruklu yıldızının dünyaya çarpacağı söylentisiyle başlıyor. Bu söylenti o kadar çok yayılıyor ki mahalledeki tüm kadınların diline dolaşıyor ve etrafa korku yaymalarına sebep oluyor... Tabii bir yandan bu konuşmalar Defterdar Galip Efendi’nin oğlu İrfan Galip’in kulağına da gidiyor... İrfan Galip ise dönemin şartlarına nazaran kendini çok iyi geliştirmiş, Batı ilimlerini okumuş, kültürlü, geniş fikirli bir beyefendidir ama onun bu özellikleri kibirli olmasına sebebiyet vermiştir.

Nitekim bir gün yolda peçeli bir kadına rastlar ve onun bilgili ve güzel bir genç kız olduğunu hayal ederek yanına gider. Ancak aralarında geçen tuhaf konuşmalardan sonra genç kız İrfan Galip'i tersler ve onu orada terk edip gider...

Bu durum İrfan Galip’i oldukça öfkelenmesine sebep olarak, kadın düşmanlığına yiter ve yazdığı makaleler de onları eleştirir, ağır sözlerde bulunur. Yazılarının gazetelerde yayımlanmasını da merakla bekler. Fakat aradan geçen bu zaman içinde duyduğu kuyruklu yıldız meselesini bahane ederek, mahalledeki tüm kadınları evine toplamaya ve konferans vermeye karar verir. Amacı ise onların cahilliklerini yüzüne vurarak intikam almasıdır.

Bu isteğini çok geçmeden yerine getirerek mahalledeki tüm kadınları evine toplamayı başarır. Onların karşısına özenerek hazırlanıp çıkar. Bildiği, öğrendiği tüm bilgileri onlara anlatır. Fakat kadınlar onu dikkate almaz kendi aralarında konuşarak konuya farklı bir bakış açısı getirirler.

Bu kısımda Hüseyin Rahmi Gürpınar, iyi bir mizah dili kullanarak okuyucusunu hem bilgilendiriyor hem de çok güldürüyor...

Gel gelelim İrfan Galip, bu durumdan sıkılır ve uydurma olan bir rüya ortaya atar. Nihayet kadınların dikkatini çekmeye başarır. Kadınlar rüya meselesiyle alakadar olunca İrfan Galip bu mevzuyu uzatarak onları merakta bırakır bir sonraki vereceği konferansta rüyanın devamını anlatacağını söyler. Kadınlar merak içinde dağılır...

Fakat bir zaman sonra İrfan Galip’in eline çarşaflı bir kadının getirdiği mektuplar ulaşır. İrfan Galip, bu mektupları heyecanla okumaya başlar ve okudukça gönlünde güzel hisler duymaya başlar. Bir sonraki gelecek mektuplar için kendi de mektuplar yazmaya başlar.

Ancak hiç yüzünü görmediği ama çok sevdiği bu genç kızdan istediği karşılığı alamaz. Nitekim kız, mektuplarında sadece kuyruklu yıldız hakkında bilgi edinmek istediğini, diğer kızlar gibi aşk peşinde olmadığını yazar. Fakat İrfan Galip bu sevdasından vazgeçmeyeceğini onunla bir gün mutlaka kavuşacağını umarak mektuplarını yazmaya devam eder ve bir gün ona bu mektupları getiren çarşaflı kadını takip etmeye başlar. Amacı sevdiği kızın oturduğu evi öğrenebilmek ona ulaşabilmektir ama gördüğü ve duyduğu şeyler onu şaşkına çevirir.

Hele ki karşısına çıkan bir kadının sevdiği kız hakkında söylediği kötü sözlerle ne olduğunu anlayamaz ama yine sevdasından vazgeçmeyeceğini söyleyerek evine çaresizce döner. Yalnız bu olayın iyi bir tarafı vardır ki İrfan, sevdiği kızın adının Feriha olduğunu öğrenir...

Ve mektup yazmaya devam ederek nihayet Feriha'nın olumlu cevabını alır. Sevincinden çok büyük bir mutluluk duyarak annesinden onu istemeye gitmesini ister ve olaylar bu şekilde devam ederken İrfan, Halley kuyruklu yıldızının güya dünyaya çarpacağı söylenen gecede Feriha ile nikahlanır ama Feriha kuyruklu yıldızı görmedikçe İrfan'ın kendisine yaklaşmasını istemez... İrfan, çaresizlikle Feriha’nın bu isteğine de evet der bir müddet bekler.

İşte kitabın en şaşırtıcı bölümü de burada ortaya çıkar. Nitekim İrfan, Feriha’nın duvağını açtığı zaman gördüğü yüzle şaşkına uğrarken Feriha, tüm kadınların öcünü almış gibi kurduğu oyunu bir bir İrfan’a anlatır. Tabii bu sırada kuyruklu yıldız dünyayı çoktan teğet geçmiştir... Feriha, “Hani ya Halley’in kuyruğundan geçecektik? Umumî zehirlenme olacaktı?” diye sorarken. İrfan, söylediği şu son sözlerle romanı sonlandırır: “Bana senin gibi paha biçilmez bir güzel, bir melek bahşettiği için Halley’i takdis ederim...

Okuması çok keyifli ve eğlenceli bir eserdi. Size de mutlaka okumanızı tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim.

Kitaptan en sevdiğim birkaç alıntı:

"Şu eski dünyayı aralarında bir türlü hakça paylaşamayan insanlar bu yenisi için büsbütün çıldıracaklardı..."

"İnsanların çoğu kâinatın azametine göre kendi küçüklüklerini adeta hiçliklerini görebilecek görüş açıklığına ve keskinliğine sahip olmaktan pek uzaktır."

"Tevekkeli her şeyden bereket kalkmadı! Kulluğumuzu bilmediğimizden türlü belâya uğruyoruz."

"Sırf görünüşe bağlı dostluklar çabuk yok olur. Kalıcı olanlar içsel münasebetler, samimi sevgilerdir ki bunlar da ilk bakışta ortaya çıkamaz..."

Fatma Saldıran
twitter.com/Fatmasldrn_