"Memnuniyetle ayrıl yaşamdan."
- Marcus Aurelis, Düşünceler
Zenon, Kleanthes, Hrisippos, Poseidonius, Seneca, Epiktetos... Stoa felsefesinin köşe taşlarını kuran, öğretiyi meraklı öğrencilerle buluşturan, bunu da herhangi bir dikte yoluyla değil yaşamı içinden gösteren bir metotla yapan isimlerden sadece birkaçı. Bir de sayısız hastalıkla boğuşmuş, çocuklarını erken yaşta kaybetmiş, Roma'ya imparator olmuş bir filozof var: Marcus Aurelius. O, insanın devamlı olarak kendi iç muhasebesini yapmasından yana bir tavır koydu. Dışarıda bir savaş vardı ve hiç bitmeyecekti ama insanın kendisiyle olan savaşı bambaşkaydı. Olgunluğa varmak için, dünyanın gelip geçiciliğini belirli bir anlam dairesinde karşılayabilmek için sürekli bir iç gelişim disiplininden bahsetti. Topraklarını savunurken işte bu 'iç kale'yi de savundu.
Bugün, kişisel gelişimden psikolojiye, felsefeden tasavvuf kitaplarına kadar pek çok öğretide karşılaştığımız zamanı yakalama, anın insanı olma, hayatla değil kendinle mücadele etme, başkasındaki değil kendindeki kusurları arama gibi stratejileri Stoa felsefesinde kolayca görebiliyoruz. Özellikle Seneca'nın Ahlâk Mektupları ve Marcus Aurelius'un Düşünceler'i, bu felsefenin temel metinleri. Bir defa okunmakla kalmayıp hayat boyunca kendisiyle didişen ve didiştikçe önüne hayatın daha pürüzsüzce açıldığını keşfeden insanların da daimi rehberi. Seneca, bütün bir yaşamın köleliğe dönüşmemesi için insanın kendi düşüncelerini, düşünce sistemini gözden geçirerek başka bir yola çıkması gerektiğini öğütler. Bunun için "olgun, dengeli bir ruhun ilk belirtisi, bir yerde duraklaması, kendi kendisiyle kalabilmesidir" başlangıcını yapar. Geleceğin ve geçmişin bize devamlı işkence etmek için hazır beklediğini, bunu da insan düşüncesinin tetiklediğini söyler: "Dert üstüne dert yığmanın, başımıza gelince hemen çekmek zorunda kalacağımız acıları önceden çekmenin ve yarının kaygısıyla bugününü zehir etmenin ne gereği var ki? Gün olacak, belki mutsuz olacaksın diye şimdiden mutsuz olman akılsızca bir iş kuşkusuz."
Aurelius için iyi bir yaşam, iyi bir ruh hali yakalamaktan başka bir şey değildir. İnsan bir sabah uyandığında yeniden uyanabildiği için şükretmeli, sevmenin ve mutlu olmanın getirdiği manevi lütuflardan mümkün olduğunca çok beslenmeli, düşünmenin ne kadar büyük bir ayrıcalık olduğunu idrak etmeli. Bunlar, başkalarıyla savaşarak, sürekli bir şeylere sahip olma hırsıyla kendini tüketerek elde edilecek şeyler değil ona göre. Öfkenin, nefretin, hiddetin ve kinin kaynaklarına bir imparator olarak kılıç çeken Aurelius, "İntikam almanın en iyi yolu intikam alınacak kişiye benzememektir" diyerek bugün manevi gelişimle ilgili kitapların işaret ettiği şeyi söylemiştir insanlığa. Elbette, önce kendine ayna tutarak: "Aşağılıyorsun, bizzat kendini aşağılıyorsun ruhum! Kendini onurlandıracağın zaman gelip geçiyor. Çünkü herkesin tek bir yaşamı vardır ve seninki hemen hemen tamamlandı; kendine saygı duyan biri değil, diğer insanların ruhlarında kendi mutluluğunu arayan birisin."
Hem Stoa felsefesi hem de Stoacılar üzerine önemli çalışmalar yapılıyor. Mesela Pierre Hadot'nun İçsel Kale'si Marcus Aurelius’un Düşünceler'i üzerine yapılmış fevkalade bir okuma. Kitabın başında Hadot, Aurelius'un bir cümlesini alır önce: Yakında her şeyi unutmuş olacaksın, yakında herkes seni unutmuş olacak. Hadot şöyle der: Marcus Aurelius bu noktada yanılmış olmalı. Aradan on sekiz yüzyıl geçmiş olsa da Düşünceler hâlâ yaşıyor. Evet çünkü insanlar bunca kıyımın, adaletsizliğin, zalimliğin olduğu bir dünyada suyun berraklığını, ferahlığını arıyor. Yaratılış sırrını kuşatan bu maddenin hünerini, zevkini yeniden tatmak, yaşamak istiyor. Varoluşunun anlamını eşyayla, maddeyle değil; kendi gibi ruhlarla kuşatmak istiyor. Kitapların dünyasına geri dönelim; Cengiz Çevik'in hazırladığı Stoa Felsefesinin Kuruluş Fragmanları ve Melike Molacı'nın On Kavramda Stoa'sı ülkemizce güzel çalışmalardı. William B. Irvine'in Güzel Yaşam Kılavuzu ve Ward Farnsworth'ün Stoacılığı Yaşamak kitapları da yine bu felsefeye meraklı okurların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak zenginlikte. Instagram ve Youtube platformlarında Stoa felsefesi adına beslendiği tüm metinleri dünyaya açan William Mulligan'ın Stoacının El Kitabı adlı çalışması da artık bu kitaplar arasında. Mehtap Özer Isovic çevirisiyle Timaş Yayınları tarafından yayımlanan kitap, bir hayatın nasıl daima sakin ve hep dengeli olabileceği konusunda keyifli bir okuma sunuyor.
William Mulligan, kolay okunan -çünkü esas mesele yaşama aktarabilmek- ve okuru diğer Stoa metinlerine ve Stoacılara yönlendirecek bir çalışma kurgulamış. İnsanın "hayatımda yanlış giden ne?" sorusuyla yola çıkmasını savunuyor ve bu yanlış giden şeyi nasıl değiştirebileceği konusunda da Stoa felsefesini işaret ediyor. Stoanın dört erdemini izah ediyor sonra: bilgelik, cesaret, adalet, ölçülü olma. İnsanın için sorumluluk almanın iki şey üzerine kurulu olmasının daha sağlıklı olduğunu vurguluyor: yalnızca kontrol edebildiğin şeylere odaklan ve arete (erdem) ile yaşa. Burada karşımıza günümüz insanını girdaplardan kuyulara sürükleyen o mutluluk ve haz çatışması çıkıyor: "Arzularınızın peşinden koşarken elde edeceğiniz haz, yalnızca arzulanan nesne mevcutken mümkün olabilir. Ne var ki bu arzu nesnesi mevcutken bile alacağınız haz gitgide azalabilir ve böylece arzunuz büyür. Mutluluğumuzu bizim dışımızdaki şeylere bağlayamayız çünkü o harici etken ortadan kalkarsa bize verdiği haz da yok olur. Ancak mutlu olmak için bilgelik, muhakeme, doğruluk ve hakikat sevgisi gibi bize ait olan şeyleri esas aldığımızda bunlar doğası gereği elimizden alınamaz. Bize aitti her biri. Mutlu olmak için bize verilebilecek ya da bizden alınabilecek herhangi bir şeye güvenmek akıllıca değildir."
Stoa felsefesinin metinleri her ne kadar kolay anlaşılabilir ve zevkle okunabilir gibi görünse de 'için içi' bir yol kurar insanın önünde. Bu yol önce çok iyimser görülebilir. Sonra, zamanında Stoa filozoflarının gördüğü 'aylak' bir duruşu ya da 'aykırı' fikirleri çağrıştırabilir. Oysa her şey, değiştirilemeyecek olanla boşuna uğraşmama ve şu an yapılamayanın yerine varolanın güzelliklerini keşfetme üzerine kuruludur. William Mulligan da kitaptaki konuların arasında yerleştirdiği alıştırmalarda buna dikkat çekiyor. Oldukça basit bazı fikirler: Trafikte kalmaktan yakınmak yerine hevesle aldığın o kitabı oku ya da ne zamandır izlemek istediğin o filmi/diziyi izle. Kaba, anlaşılamayacak kadar zorba bir insanla münakaşaya girmek yerine böyle olmamak için kendini geliştir. Gitmek istediğin konserin biletlerinin tükenmesine üzülmek yerine yapılacak listene tekrar göz at. Seni yatağa düşüren bir hastalık anında vücudunun da istirahate ihtiyacı olduğunu düşün. Senin için kıymetli olan bir kimse tarafından yeterince kıymet gördüğünü düşündüğünde, kıymet kavramını yeniden ele al. Ve Aurelius'un hatırlattığı gibi ne zaman yüklenemeyeceğin bir dertle, sınavla baş ettiğini düşünüyorsan ölüm üzerine düşün. Çünkü: "Ölüm, bizi duyguların yanılgısından, kukla gibi yönlendiren dürtülerden, düşüncenin aşırılığından ve bedene uşaklıktan arındırır. Bedenin bu hayatta direnirken, ruhunun pes etmesi yüz kızartıcıdır."
Hayat bize giderek 'düşünce'nin insanı ve hayatını nasıl etki altında bıraktığını gösteriyor. Hayatı en anlamlı biçimde yaşayabilmek için gerekli ruh dinginliğini, bilgeliği, görgüyü bize başkaları veremez. Kendi içimizden çıkarmalıyız onları. Çünkü hepsi hazır, hepsi var. Sadece güçlü bir dokunuşu bekliyorlar. Ancak zaman ve düşünce el ele verip bize sadece hayatta zorluk, sıkıntı olduğuna inandırmaya çalışıyor. Evet, Marcus Aurelius yine haklı: "Geçmişin ve geleceğin sizin üzerinizde hiçbir gücü olmadığını kendinize hatırlatın."
Yağız Gönüler
x.com/ekmekvemushaf
24 Mart 2025 Pazartesi
Daima sakin, hep dengeli bir hayat mümkün mü?
Ruhuna İyi Gelecekler:
Stoacının El Kitabı,
William Mulligan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder