Napolyon’un Osmanlı ile ilişkileri sonraki politikaları da etkilediğinden hep merak edilmiştir. Seyyid Mehmed Emin Vahid Efendi’nin Fransa Sefaretnamesi bu konuya farklı bir açıdan perde aralıyor. Erol Çağlar tarafından kaleme alınan ve Telemak Kitap tarafından yayımlanan kitap, okuyucuyu 1808’de Napolyon’a elçi olarak gönderilen Mehmed Vahid Efendi’nin Avrupa seyahatine davet ediyor.
Kitapta özgün diliyle tamamına yer verilen Fransa Sefaretnamesi’nde Vahid Efendi, Napolyon ile yaptığı iki diplomatik görüşmeyi merkeze alıyor. Ayrıca İstanbul’dan Paris’e kadar geçtiği güzergahlar üzerindeki şehirlerin coğrafi ve demografik özelliklerini, geçim kaynaklarını, şehir halkının geleneklerini, eğlencelerini, kültürlerini, dini inançlarını ve sosyal yaşantıları ilk defa görmenin heyecanıyla okuyucuya aktarıyor. Gittiği şehirlerin -vakti el verdiği ölçüde- hemen her yerini gezip görmüştür. Seyahati esnasında kendisini en çok etkileyen Avrupa şehrinin Viyana olduğunu, özellikle Viyana’daki otopsi salonunda (günümüzde Viyana Tıp Üniversitesi bünyesindeki Tıp Tarihi Müzesi) gördüğü kadavralar karşısında hayretini sefaretnamede ifade etmektedir.
Seyyid Mehmed Emin Vahid Efendi, Defter eminliği makamında iken Nişancılık payesiyle murahhas elçi olarak III. Selim tarafından Napolyon Bonaparte nezdine Fransa’ya gönderilir. Vahid Efendi’nin görevi o esnada Osmanlı Devleti’nin savaş halinde bulunduğu Rusya’ya karşı Fransa’yı müttefik olarak yanına çekerek Rusya ile yapılması muhtemel olan barışta Osmanlı’nın çıkarları için Fransa’nın desteğini sağlamaktı.
7 Ocak 1807’de Fransa İmparatoru Napolyon’a verilecek hediyelerle birlikte Edirne’den yola çıkan Vahid Efendi sırasıyla Vidin, Temeşvar, Budapeşte, Viyana, Krakov’u geçerek Varşova’ya vardığında Napolyon’un ordusunu teftişe çıkmış olduğunu öğrenir. Varşova’da geçirdiği iki ayın ardından maiyetiyle birlikte Finkenstein Sarayı’na gelir ve tercüman vasıtasıyla Napolyon ile görüşür. Görüşmede Vahid Efendi, Osmanlı Devleti ile Fransa arasında dostluktan bahseder. Bu dostluğu daha da pekiştirmek için amacıyla görevlendirildiğini söyleyerek Sultan III. Selim’in fermanını İmparator’a verir. Varşova’ya dönen Vahid Efendi, Napolyon ile yaptığı görüşmeyle Osmanlı’nın girişeceği herhangi bir savaşta Fransa’nın destek olmayacağı intibaı taşıdığını bu sebeple İstanbul’a geri çağrılmasını beklemektedir. Bu esnada İstanbul’da III. Selim’in hal edilerek yerine IV. Mustafa’nın tahta çıktığı haberini alır. Vahid Efendi bu defa IV. Mustafa’nın Napolyon’a yazdığı fermanı iletmekle görevlendirilir. Eylül 1807’de Paris’e gelen Vahid Efendi yaklaşık bir ay sonra Napolyon ile bir kez daha görüşür. Paris’te Napolyon ve Başbakan Champagny ile gerçekleşen görüşmelerin ardından 20 Ekim 1807’de İstanbul’a geri dönmek üzere yola çıkar.
Osmanlı Devleti’nin Fransa elçisi Abdullah Muhib Efendi ve beraberinde murahhas sıfatıyla Paris’te bulunan Vahid Efendi’nin çabalarına rağmen Napolyon, elçileri oyalayarak Osmanlı ile ittifak anlaşması yapmamıştır. Bununla beraber Rusya ile Tilsit ve Erfurt anlaşmalarını imzalamıştır. Tilsit ve Erfurt anlaşmalarıyla gerçekleşen Fransız-Rus ittifakı İngiltere tarafından hoş karşılanmamıştır. Osmanlı Devleti de Fransa’nın ikiyüzlü politikasından rahatsızlık duymaktadır. Bu sebeple Osmanlı Devleti, İngiltere’nin Fransa ve Rusya aleyhine kendisiyle yapmak istediği ittifak girişimine olumlu yaklaşır. Eylül 1808’de Vahid Efendi, İngiltere ile yapılacak mükalemeye memur edilir. Osmanlı Devleti ve İngiltere arasında yapılan görüşmeler neticesinde 1809 yılı başında Kal’a-i Sultaniye Antlaşması imzalanır.
Fransa’daki diplomatik görevinin ardından Vahid Efendi, vefatına kadar çeşitli memuriyetlere getirildi. Kimi zaman sürgün ve azil hadisesi de vuku buldu. Son olarak vezaret rütbesiyle Bosna valiliğine atandı. Bosna’ya hareketinden önce 14 Ağustos 1828’de Çanakkale’de vefat etti. Kabri Geyikli köyünde camiinin avlusundadır.
Fransa Sefaretnamesi’nde diplomatik ve siyasi fikirlerini ortaya koyan Vahid Efendi, ikiyüzlü politikalarından ötürü Fransızlara pek güvenmediği açıkça belirtmekte, Fransa İmparatoru’nun siyasi amaçlarını gerçekleştirebilmek için her yola başvurduğunu kaydetmektedir. Napolyon’un Fransa’nın sınırlarını genişletmek arzusunu taşıdığından iyi asker yetiştirme hususunda itinalı olduğunu bu nedenle kendine çok güvendiği ve her an savaşa hazır olduğunu vurgulamaktadır. Vahid Efendi, Napolyon’un dış görünüşü ve kıyafeti hakkında ise onun çok şık ve gösterişli elbiselerden hoşlanmadığını çoğu zaman asker üniforması ile dolaştığı söylemektedir.
Vahid Efendi, sefaretnamesinde son kısmında ise yabancı ülkelere gönderilecek elçilerin vasıflarını anlatmakta ve elçinin elçilik kurallarına riayet etmesinin önemini vurgulamaktadır. İstanbul ve Ankara’da çeşitli kütüphanelerde yazma nüshası bulunan Fransa Sefaretnamesi, 1843’te Paris’te ve 1866’da İstanbul’da kitap olarak neşredildi. Erol Çağlar ise kitabında Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet koleksiyonunda bulunan istinsah edilmiş yazma nüshayı esas alıyor. Vahid Efendi’nin Fransa Sefaretnamesi’nin yanı sıra Tarihçe-i Vaka-i Sakız, Minhacü’r-Rumât ve Mirkat-i Münacat isimli eserleri de bulunmaktadır.
Osmanlı Devleti’nin en buhranlı günlerinde elçilik görevi ile Fransa’ya gönderilen ve burada çeşitli temaslarda bulunan Vahid Efendi bu görevde kesin bir sonuca ulaşamamış olsa da Avrupa politik arenasını tanıma fırsatı bulmuştur. Edindiği diplomatik tecrübeyi 1809’da İngiltere ile yapılan Kal’a-i Sultaniye Antlaşması’nda kullanmıştır. Vahid Efendi’nin hayatı, Fransa elçiliği ve kaleme aldığı sefaretnameyi merkeze alan kitap bir Osmanlı diplomatının Avrupa’ya bakışını ve gözlemlerini okuyucuya sunuyor.
Rüveyda Okumuş
twitter.com/ruveyda_okumus
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder