"Uzaylı mısın? Hooop! Dünya'dan değil misin sen?" içerikli cümlelerle ne zaman karşılaşırız? Biri bize çok sinirlendiğinde mi, birini hayal kırıklığına uğrattığımızda mı? Ne yaptığımızda? Dünya dışına itildiğimizde suç hep bizde diye düşünürüz ama ön yargılarla örülü toplumsal duvarların içinde işler hiç de göründüğü gibi değildir. Bu olumsuzluğun en içinden büyüye büyüye serpilip gelişiyoruz, gelişirken de kendimizi korumayı öğreniyoruz. Kendimizi korumak zorunda kalmasak peki? Yani o toplumsal duvarlar bizi sadece korumak için var olsa mesela?
Timaş Çocuk'un Psikoloji Kitaplığı dizisinden çıkan Marslı Albert Görev Başında bir çocuğun gözünden başka bir çocuğun "Marslılığını" anlatıyor bize. Marslı olmak bu kez "öteki" ilan edilmek değil birileri için. Bir çocuk başka bir çocuğu anlamaya çalışıyor sadece. Anlamak için çaba sarf etmek, başkasının dünyasını merak etmek, o dünyaya yargısızca girmeye niyetlenmek ne kadar değerli iki özne için de! Yetişkinlerin dünyasında bambaşka senaryolarla karşılaşacağımızı bildiğimiz bu hikaye, çocukların gözünden aktarıldığında tüm yargılar bir anda yok oluyor çünkü bizler büyürken acımasızlaşıyoruz. Hayallerimizle birlikte tüm iyi şeylerimiz yavaş yavaş görünmez oluyor. Çocukken başka bir çocuk için "Marslı mı acaba?" diye düşündüğümüzde bu sorunun yanıtını gerçekten merak ediyoruzdur. Aradaki fark bence bu anlamda çok net ve bu kitap Marslı Albert'i anlattığı kadar onun Marslı olup olmadığını gerçekten merak eden arkadaşı Mia'yı da anlatıyor.
Mia ve arkadaşlarının sınıfına yeni katılan Albert, Mia'nın anlattığına göre onlardan daha hareketli. Yerinde hiç durmuyor. Etrafı karıştırıyor, sınıfta durmadan dolaşıyor. Mia, Albert'i anlatmaya başladığında kitaptaki çizgiler de konuşmaya başlıyor. Çizimlerde, sınıftaki herkes birbirinden çok farklı detaylara sahip. Duygusal anlamdaki farklılıklara geçmeden önce fiziksel anlamdaki farklılıklar, küçük yaş grubundaki çocuklarla bu görseller üzerinden de çalışılabilir. Çocuklarla temasta olan uzmanlar ve bakımverenler için görsellerin de işlevsel olması çok önemli. Marslı Albert Görev Başında bu işlevselliği keyifli görselleriyle sağlıyor.
Mia'nın sorusuyla devam edelim: Farklı olmak ne demekti ki? İşte tam da yazıya girerken bahsettiğim "yargısızlık" hali. Ancak tüm yargıların, yargılamaların en uzağındaki o kişi (bir çocuk) böyle bir soru sorabilir. Farklı olmanın ne demek olduğunu sonradan öğreniyor çocuklar. Önceleri herkese karşı oldukça empatikken büyüdükçe işler bir şekilde değişiyor. Farklılıklara dair dağarcığımız maalesef genişliyor. Mia, Albert'in farklı davrandığı konusunda tereddütlü ve bunun nedenini anlayamıyor. Bir farklılık sezse de onun hakkında kesin görüşleri yok. Albert'i daha yakından tanımalı ki onu anlayabilsin. "Anlamak için daha yakından tanımak"... Keşke yetişkinliğimizde, çocukluğumuzda kafamızın içinde dönüp duran her şeyi özellikle hatırlayabilsek.
Bu yazıda yetişkin-çocuk karşılaştırması yapıyorum yoğunlukla. Ancak bu genellememin aksine Mia'nın anlatımlarından, diğer çocukların Albert'i çok da tanımak istemediğini öğreniyoruz. Dolayısıyla genellemelerimin hesabını vermeliyim. Çocukların hepsi Mia gibidir demesem de genelde Mia gibi destekleyici olduklarına inanıyorum ben. Eğitimci olarak gözlemlerim bu yönde de diyebilirim. Öncesinde tanıyıp anlamaya çok da gönüllü olmadıkları arkadaşlarını büyük bir yol katederek desteklemeye başlayan çok öğrencim oldu. Toplum öğretileri bir virüs gibi çocukların kalbine de tesir ediyor tabii ama çocukların farkındalıkları daha güçlü bence. Yetişkinler hep daha fazla direnç gösteriyor bu konularda, buradan hareket etmek istedim yazının tamamında da aslında. (Gönül rahatlığıyla hesabımı verdim, şimdi Mia ve Albert'in arkadaşlığına dönebilirim.)
Albert'in diğer çocuklardan farklı davranmasını otizme ya da başka bir hastalığa veya göçmen psikolojine bağlayabiliriz. Hatta belki ikisine de. Albert'in evini özlediğini, Mia ve arkadaşlarının konuştuğu dili onlar gibi akıcı konuşamadığını öğreniyoruz. Belli ki Albert bu yüzden üzgün ve Mia, Albert'in bu üzüntüsünü fark ediyor. Albert'in farklılığının yanıtı Mia için fark eder mi peki? Albert'in üzgün ve yalnız hissetmesi destek görmesi için yeterli olmalı. Kitabın başardığı en önemli şey bu bence: Yanıtlara takılmıyor ama soruların nasıl sorulduğu çok önemli. Mia'nın öğretmeninin, Albert'in Marslı olmadığını Mia'ya uzun uzun anlatması da yazar için bir yol olabilirdi ama yazar bunu tercih etmiyor. "Sizi dünyayla tanıştırıyorum." diyor şaşkın gözlerle bakan Mia'ya. Sen de böyle bir destek sunabilirsin arkadaşına, demek istiyor. Öğüt vermeden, ders vermeden, yargılamadan ve utandırmadan. O kadar sevdim ki öğretmenin yaklaşımını! Mesajı alan Mia, Albert için sakin sakin çalışmaya başlıyor. İletişim kurarken zorlanan Albert'in dille ilgili bariyerlerini ortadan kaldırmak için görsellerden yararlanan Mia, arkadaşının gün içinde nelerle karşılaşacağını ona sağlıklı bir şekilde aktarabilmiş oluyor ve böylece Albert'in endişelerinin etkisinin hafiflediğini görüyoruz.
Sürprizlerden hoşlanmayan, yerinde duramayan, temas sevmeyen, iletişim kurarken kaygılı ama meraklı Albert'in hafıza oyunundaki şampiyonluğunu fark eden Mia; hayata dair çok önemli bir detayı fark ediyor aslında. Hepimiz gerçekten çok özeliz ve her birimizin iyi olduğu alanlar kadar geliştirmek için çabalamamız gereken alanlar da var. Biz neyi görmek istiyorsak biraz da oyuz. Biricikliğimizin içindeki hazineyi keşfe mi çıkacağız yoksa etrafımızı aynalarla mı çevireceğiz? Marslı Albert Görev Başında; çocuklarınızı, öğrencilerinizi Marslı Albertlerle tanışmaya hazırlamak için şüphesiz doğru bir rehber.
Evrim Sayın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder