17 Haziran 2022 Cuma

Öğrenme aşkımız ölmesin

İnsanı hayatta canlı tutan nedir? “Konfor bizi öldürüyor ve gücümüzün farkında olmadığımız için depresyona giriyoruz." diyor Sinan Canan. Yeni bir şey öğrenme gayretinde olmayan, böyle gelmiş böyle gider, boş vermişliği içerisinde yaşayan insanlar hayattan umduklarını bulamadan vadesini doldurunca çekip gidiyor. Çekip gitmeden önce ise yüzünde bir memnuniyetsizlik asılı kalıyor. Ancak insanın merak duygusu canlıysa ve başkalarından çok kendiyle ilgiliyse o zaman iş değişiyor. Evet, insan kendine ve evrene dair öğrendiği her yeni bilgiyle canlanıyor ve hayata daha sıkı tutunuyor.

Yıllarca radyo programları yapan iletişim uzmanı Tuğba Akbey İnan kendi dil hocası Semih Uçar’la beraber öğrenme yolculuğu üzerine bir kitap yazdı. Kitapta neden yeni bir şeyler öğrenmeliyiz, öğrenmemizin önüne çıkan engeller nelerdir, soruları irdeleniyor. Klasik tavsiyelerle dolu kişisel gelişim kitaplarının aksine her iki yazar da kendi öğrenme yolculuğundan yola çıkarak yeni bir şey öğrenme yolculuğunda hevesimizi kırabilecek tüm ayrıntıların üzerinde tek tek duruyor.

On iki dil bilen bir poliglot olan Semih Uçar kendi dil öğrenme metodlarını anlatırken alışagelmiş olduğumuz bir sınıfın içerisinde gramer yüklü dil öğretimini eleştiriyor. Yazara göre günümüzde yabancı bir dil internet aracılığıyla ve düzenli bir çalışmayla evde kendi kendine öğrenilebilir. Size iddialı gelebilir ama yazar öğrenememek için öne sürebileceğiniz tüm bahaneleri de çürütmeye çalışıyor. Dilin her yaşta öğrenilebileceğini, dil öğrenmek için çok yetenekli ya da zeki olmak gerekmediğini, günlük az bir zaman ayırarak da dil öğrenilebileceğini savunuyor. Siz burada dil öğrenmenin yerine başka bir şey koyabilirsiniz. Nitelikli yazı yazmayı öğrenmek, sağlıklı bir iletişim kurmayı öğrenmek kitapta bahsi geçen diğer örneklerden.

Kitabın iki yazarı da tüm öğrenmelerin sihirli anahtarının aynı olduğunu söylüyor: Her gün az da olsa o işe zaman ayırmak. “Başarılı insanlar yapması kolay olan o önemli işi yaparlar, her gün yaparlar.” diyor Uçar. Tuğba Hanım ise önceliklerimizin on yıl sonra bizim kim olacağımızı belirleyecek kadar mühim olduğunun altını çiziyor. Bunun için de günü planlamak devreye giriyor. Kitabın sonunda bu amaçla hazırlanmış 100 günlük bir takvim bulunuyor. Yüz gün boyunca bir konuya emek harcadığımız zaman onu öğrenmenin gerçekleşmesinin kaçınılmaz olacağı vurgulanıyor. Olur da o her gün emek vermemiz gereken önemli işimizi aksatırsak kendimize şefkat göstermemiz ve vazgeçmeyip ertesi gün kaldığımız yerden devam etmemiz gerektiği de belirtiliyor. Kitabı okuyunca sabah saatlerinin tüm öğrenmeler için altın zaman olduğunu da bir kez daha anlıyoruz. Tertemiz bir zihinle yeni bir bilgi öğrenmeye çalışmak elbette işimizi kolaylaştırıyor.

Tuğba Akbey İnan kitapta kendi yolculuğundaki ilerlemeyi okuduklarını ve dinlediklerini önceki öğrenmeleriyle ilişkilendirerek bağlantılar kurmaya borçlu olduğunu söylüyor. Yazara göre böylece yeni bir öğrenmeyle önceki öğrenmelerimiz arasında kuracağımız bağ bizi canlandırıyor ve geliştiriyor. Uygulamaya geçiremediğimiz kuru bilgi ise sırtımıza adeta bir yük gibi biniyor ve bizi daha da yoruyor. Yazar son olarak bir çocuk gibi öğrenebilmenin önemine dikkat çekiyor. Çocuk gibi derken azimle, bir şeyler denemekten çekinmeyerek, risk alarak, hata yaptığında gülüp geçerek ve kaldığın yerden devam ederek içindeki öğrenme aşkını daima canlı tutabilmekten söz ediyor. Kitap yeni bir dil öğrenmek, planlı yaşamak ya da bir konuda uzmanlaşmak isteyenlere ışık tutuyor.

Zeynep Odabaş
twitter.com/zeynneppakyol

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder