30 Mayıs 2022 Pazartesi

Her yaşam bir yol denemesidir

Bazı yazarlar, hiç tanışmasak da sıkı dostumuzdur. Bizi anladıklarını biliriz. Bu anlayış içinde kelimelerle ifade etmesi biraz güç hâller vardır. Çünkü modern zamanların insanları için anlaşılmak, bir başkasının “seni anlıyorum” demesinden ibarettir. Oysa seni anlıyorum lafı, giderek plastikleşiyor, önemini yitiriyor, hakikatini kaybediyor. Çağlar önce bu dünyadan göçmüş kimseler, bizlere “seni anlıyorum” demeden, nasıl anlaşılabileceğini gösteriyor. Şu çıldırasıya yaşanan günlerde, kaygan zeminlerde, kendimize "nasılsın?” diye sormaktan neredeyse utandığımız bir çağda, anlaştığımız yazarlara sımsıkı tutunmamız gerekiyor.

Edebiyat araştırmacısı Adolf Musch yolda giderken benzinciye uğruyor. Görevli, Hermann Hesse'nin bir kitabına dalmış vaziyette, neredeyse Musch’ü görmüyor bile. Musch dayanamıyor ve biraz da mesleki merakı sebebiyle "Neden o yazarı okuyorsun?" diye soruyor. Benzin istasyonundaki görevlinin cevabı hem çok sıradan hem de oldukça büyüleyici. Onun ve çoğumuzun okumaktan başka bir muradı yok zira. Şöyle diyor görevli: "Çünkü Hesse beni seviyor."

Ben de böyle hissetmişimdir hep. Hermann Hesse’nin Siddharta, Demian, Bozkırkurdu, Boncuk Oyunu romanları hayatımda hep birer köşe taşı olmuştur. Öldürmeyeceksin kitabı bambaşka kapılar açmıştır. Jung ile dostlukları hep ilgimi çekmiştir. Profil Kitap tarafından yakın zamanda yepyeni bir Hesse çevirisi neşredildi. Kendini Keşfet isimli kitap, bir şahsiyetin nasıl inşa edileceğinin de formüllerini fısıldıyor. Kendi yolunu inşa edip bu yolda yürüyenlere kuvvet verecek cinsten metinler içeriyor. İnsan bu tür metinlerin, hele ki Hesse gibi bir kalemden çıkıyorsa, çok daha uzun olmasını istiyor çünkü doymak pek mümkün olmuyor.

"Her insanın yaşamı, onu kendine götüren bir yoldur, bir yol denemesi, bir yol taslağıdır. Her birimiz kendi amacımıza varmak için çabalarız. Birbirimizi anlayabiliriz ama kendimizi ancak kendimiz açıklayıp yorumlayabiliriz." diyor Hesse. Dik başlı olmayı övüyor. Onun dik başlılık düşüncesinin temelini erdemler oluşturuyor. Bir insan erdemlerine ömrü boyunca ne kadar dikkat eder de onları geliştirebilirse, kendi iç yasasını ne derece ciddi oluşturursa, o kadar anlamlı bir hayat yaşayabilir. Bunun için de en yakınımızdan en uzağımıza kadar insanların bizden bekledikleriyle ilgilenmememiz gerekiyor. Biz; ailemize, toplumumuza ve insanlığa ne verebiliriz, onunla ilgilenmeliyiz. Dolayısıyla içsesimiz, iç çocuğumuz ve hayat karşısında tutunduğumuz dertlerimiz, meşgalelerimiz hayati birer boyut kazanıyor.

Bir düzine yaşamı değil de, kendi biricik yaşamınızı sürmek için doğduysanız, sizi kendi kişiliğinize ve kendi yaşamınıza götürecek yolu her ne kadar çetin de olsa bulacaksınız. Bunun için kararlı değilseniz, gücünüz yetmiyorsa, bu durumda er ya da geç vazgeçmek zorunda kalacak ve toplumun ahlakı, zevkleri ve törelerine bağlanacaksınız.

Kendimizi keşfetme noktasında meşgalelerimiz yol göstericidir. Elbette bunun için insanın kendi zevklerini de iyi bilmesi gerekiyor. Elimize geçen ya da imkan bulduğumuz her şeyi bir meşgale olarak kabul edemeyiz. Meşgalenin, ruhumuzu ayağa kaldıran ve hayatı anlamlandıran bir yanı vardır. Hatta bu yanı, onu vazgeçilmez yapar. Alışkanlık ya da tutku değildir meşgale, ikisinden de başkadır. Kendine mahsus bir zamanı vardır, kendine ait bir mekanı vardır, ruh hali vardır. Her durumda yürümez, her durumda şifa vermez. Hermann Hesse de hayatı boyunca meşgalelerine eğilmiş, pek çok romanında anlattığı kimselerin işleri dışındaki hayatlarını da önümüze sermiştir. Tam burada aklıma bir hatıra geliyor. Süheyl Ünver hoca bir gün kızı Gülbün Mesara'ya “İçinde gizli bir yer olsun, oraya hiç üzüntü, sıkıntı sokma. Orası sana ait olsun!” demiş. Orası meşgalenin merkezi. Dünyaya tutunduğumuz, gönlümüzü zenginleştirdiğimiz, insanlara hizmet ettiğimiz yer. Orası kadarız belki de.

Kendi hâlinde, kendi bildiğince, hiç kimsenin dediğine ve ettiğine bakmadan yolunda yürüyebilmek büyük nimettir. Bu yolun derdi tasası hiç bitmez ama şikayet etmeyip şükredene her an tecelli eder derman. Tattığım ve yaşadığım için yazıyorum, âcizane ama hâlisâne. El âlem ne der diye yaşamanın faturası acımasızdır. Bu acı faturayla geç yaşlarda karşılaşmamak için Hesse’nin yazdıkları önemini giderek artırıyor. Zira: “Bir karaktere dönüşmek herkese kısmet olmaz, insanların çoğu suretler olarak kalır.

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder