3 Mart 2021 Çarşamba

Ruhun kayıplarını otel adalarında aramak

İnsan neden bir otel odasına sığınmak ister? Neyden kaçıyor yahut neleri bulmayı umuyordur? Nihan Eren, Şubat 2020’de yayımladığı uzun öyküsü Hayal Otel’de, okurları ruhlar aleminin ortasına çekiyor. Okurla buluşması küresel pandemi günlerine denk gelen öykü, insan ruhunun labirentlerine kapı aralıyor. Hayal Otel, birbiriyle bağlı 14 öyküden teşekkül edip kasabada kadın olmak üzerine kurgulanıyor.

12 bölümden oluşan uzun öykü Hayal Otel’de; öyküler içinde büyük resmi tamamlama görevi okuyucuya düşüyor. Her bölüm, başka bir gizemi ortaya koyduğu küçük öykülerden oluşuyor diyebiliriz.

Öyküler, geçmişiyle hesaplaşma içinde olan insanların benliklerinden kaçmak için çıktıkları yeni yolda, yaşadıkları dilemmalarla çıkmaza girdikleri anları sunar. Sorularla dolu zihinlerinin, umuda dört elle tutunmaları ise şiddetli ve kudretli bir fırtınayı aynı çatı altında -Hayal Otel’de- birlikte atlatmalarıyla temsil edilir.

Hayal Otel, Feryal ve İsmet isimli karı kocanın, İstanbul’u kaçarcasına terk edip geldikleri bir sahil kasabasında açmak için çabaladıkları, tadilatı süregelen bir otel. 12 odadan oluşan bu otelde her odaya farklı bir bitkinin ismi verilir. Otele konuk olan bireyler, hayattaki seçimleri ya da içinde bulundukları psikolojilerine göre farklı bir odada farklı bir bitkinin özellikleriyle bağı kurularak tanıtılır. Hikayenin zamanı mart ayıdır. Tesadüf olmadığı belli olan bu seçimde mart ayının hesap edilemeyen sürprizleri, kışı ve baharı aynı zaman zarfında yaşatmaya kapı aralayan bir ay olması etkilidir. Fırtınanın eksilmediği, doğanın sersemlemiş bir halde yaz aylarına evrilmeye çalışması, bu ayın melankolik ve kararsız bir ruha sahip olduğunun detaylarını verir. Öyküdeki şahıslar da mart ayı gibidir, belirsizliği ruhlarında taşır.

Kitapta bölümlere verilen isimler, kişilerin iç dünyalarıyla doğrudan paralellik gösterir. Hepsi yol ayrımında olan ve aykırı tercihlerde bulunan bu insanlar tek tek mercek altına alınsa da bütün bölümler, esas kişi Feryal’i tanımamızı sağlar. Yazar, bütün kişileri endişelerinden sıyrılmış, hayatın dinginliği içinde korkularına alışmış bir sona uğurlarken Feryal’i geçmişin gölgesine mahkum eder. Bölümlere yakından bakacak olursak;

● İsmet ve Feryal’in kim olduklarına dair bilgi veren bölümün adı ‘Kaktüs’tür. İsmet ve Feryal’in müşterek mazilerinin kaktüs odasında anlatılması, karı-koca ilişkisinin kaktüs ile özdeşleşmesi, bilinçaltının en tenha yerine itmeye çalıştıkları yaşanmışlığın vicdanlarına diken olup batmasına göndermedir. İlişkilerinde hep bir tedirginlik, huzursuzluk vardır. Otel odalarına verilen çiçek/ağaç isimleri arasında anlaşmazlık yaşanan oda, kaktüs odadır. Feryal, odaya bu ismin verilmesini istemez ancak İsmet inat ederek bu adı, odaya verir. Feryal’in unutmak istediği, yüzleşmekten çekindiği bir mesele olduğunu bu bölümde sezeriz. Ortaklarının balık avı sırasında çıkan fırtınada boğulup kendileri kurtulmayı başarırken onun çırpınmasına seyirci kalmalarını hatırlamanın verdiği huzursuzluk, bölüm boyunca hissedilir.

● Ardıç adlı ikinci bölümde, eşi Gülnur’la ilişkisi neredeyse bitme noktasına gelmiş, eşinin ebeveyn olma isteğinden kaçan ve dahası evlilikte beklediğini bulamayan, eşinin tüm çabası ve fedakarlığını kendi kimliğini başkalaşıma zorlama olarak algılayan, eşine zarar veren Doruk’un hikayesi anlatılır. Ardıç ağacının rakımı yüksek alanlarda yetişmesi, karaktere verilen isim, Doruk’un kendisini yazar olarak tanıtması; kibir göstergesi olarak okunmaya müsaittir.

● Üçüncü bölüm Begonvil’de, Feryal’in kişiliğindeki değişimi hem eşi İsmet’in hem de kendi gözünden okuruz. Feryal’in İsmet’e duyduğu öfkeyle ona ihanet etmeye giden süreç, begonvillerin rüzgarda açmasıyla benzerlik içinde verilir.

● Kızılağaç bölümünde, üniversitede öğretim üyesi görevinden ihraç edilen ve vatandaşlıktan atılan Ahmet ve Meryem’in, kendilerini evli olarak tanıtıp, isimlerini değiştirerek iş bulmak amacıyla otele başvurmaları anlatılır. Bölüm sonunda haberlerde işine son verilen ve arabası yanmış halde bulunan Deniz Yılmaz isimli birinden bahsedildiğinde, Ahmet’in gerçek kimliğini öğrenmiş oluruz.

● Beşinci bölüm Şimşir’de Leyla ve Deniz isimli iki kadın öyküye dahil olur. Leyla bir anne ve eşini terk etmiş, hemcinsi Deniz’le yaşadığı ilişki konusunda kararlılık göstermiştir. Bu kararlılığı karşısında ise çocuğundan ayrı düşme bedelini öder. Ahmet’in bahçıvan olarak bahçedeki şimşirleri derinden budaması, Leyla ve Deniz gibi aşklarını cesurca yaşamak isteyen, yaşadıkları ilişki, cinsel yönelimleri sebebiyle yargılanan insanların toplum tarafından bastırılmasına göndermedir.

● Lavanta adını alan beşinci bölümde Meryem’ in Ahmet’e bağlılığı, kimliğini saklama çabasıyla yaşadığı tutukluk ve Feryal’in Meryem’in tedirginliğinden bir sırra sahip olduğunu fark etmesi anlatılır. Hayatın olağan akışı içinde başa gelen şeylere karşı kimi insanlar güçlü dururken kimilerinin zayıf kalması, bitkiler içinde de lavantanın hassas oluşu Meryem’le benzerliği kurularak verilir.

● Menekşe bölümü, Nilüfer isimli kadının beraberinde getirdiği oğlanla olan bağ anlatır. Yetim ve öksüz bir çocuğun ilgiye olan muhtaçlığı, korunmasız oluşu, Nilüfer’in menekşe gibi hassas olan bu çocuğa şefkatli yaklaşımının anlatıldığı bölümdür.

● Sekizinci bölüm Funda’da, zayıf ama tüm zorluklara bir şekilde karşı koymaya hazır, başkalarından güç alarak hayata tutunan insanlar, Hayal Otel’deki müşterilerin fundayla bağı kurularak anlatılır. Fundalar zayıf ama sık aralıklarla yetiştiğinden fırtına karşısında toprağa tutunmaları kolaylaşır.

● Çınar bölümü üzerinden otel sakinlerinin köksüzlüğüne vurgu yapılır. Güçlü köklere sahip çınar ağacı öyküdeki köklerinden kopmuş ve kök salmaktan korkarak yaşayan insanların sahip olmak istediği gücü simgeler. Fırtına sırasında güven duygusuyla birbirine yaklaşan insanların güç almak için yakınlaşmaları biz insanların kök salma isteği içinde olduğunu gösterir.

● Limon’da Nilüfer’in geçmişi ve sahiplendiği çocukla bağı açığa çıkar. Nilüfer, sevdiği adamla evlenemese de beraberliğini sürdürmeye devam etmiş; Sevdiği bu adamdan geriye kalan tek değerli şeyi, oğlunu, yaşayamadığı annelik duygusuyla sarıp sarmalamıştır.

● Okaliptüs’te Feryal, Nilüfer ve Leyla üzerinde durulur. Üç kadın da farklı bir aldatma hikayesinin kahramanıdır. Bunun ötesinde Feryal’in İsmet’le arasına giren geçmiş, ilişkilerini çıkmaza sokar. Bu geçmiş Feryal için bir bataklıktır. Okaliptüslerin bataklıkları kuruttuğu göz önüne alınırsa, Feyal’in derinlerinde yatan kaygının onu nasıl günden güne kuruttuğu ve yaşam enerjisini sömürdüğü göze çarpar.

● Son bölüm Papatya, baharın gelişini müjdelemesi gibi oteldeki herkesin değişiminin müjdelendiği bölümdür. Nasıl ki kış bitip yerine bahar geliyorsa kaygı ve korku yerini serinlik ve güven duygusuna bırakmıştır. Bir tek Feryal bunu başaramaz. Geçmişe dair rahatsızlık hissetmeye devam eder ve otelden ayrılmaya koyulur.

Hayal Otel, bilinçaltındaki yitik mazisini arayanların mekanıdır. Yitirilmişlik hissiyle kahramanlar kendilerini, ıssız ve tamamlanmamış bu otele getirirler. Otelin henüz tamamlanmamış oluşu da bir rastlantı değildir. Zira kahramanların tümünde geçmişi tamir etmeye yönelik girişim başlamış ancak bu çaba henüz sonuca ulaşamamıştır. Hayal Otel’in tabelasının asıldığı gün kahramanların, geçmiş ve geleceklerine dair hesaplaşmalarının son bulması da bunu destekler niteliktedir.

Nihan Eren, düşsel kurgusu, bilinçaltı yansıtmadaki gerçekçiliği, ikilemliği ve tezatlığı tek bir temaya yedirmesiyle oldukça usta bir kurgusal düzlem oluşturmuştur. Varoluşsal sancılar çeken karakterlerin edebiyat dünyasını esir aldığı bugünlerde sır perdesini öyküye yedirerek okur üzerinde merak güdüsünün diri kalmasını sağlamayı başarmıştır.

Merve Kambur
twitter.com/MerveKambur2
*Bu yazı daha evvel Söğüt dergisinin 7. sayısında neşredilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder