“Nevi şahsına münhasır” nitelemesini bir iltifat olarak zaman zaman kullanırız. Bu söz kimilerine dar gelir kimilerine bol. Halbuki öyle bir şairimiz var ki nevi şahsına münhasır ifadesi daha önce mevcut olmasaydı onu ifade etmek için bulmak zorunda kalacaktık. Sözü çok uzattığımın farkındayım ancak nasılsa söz konusu şairin Asaf Hâlet Çelebi olduğunu söylemek de malumu ilamdan öteye geçmediği için kimse beni merakta bırakmakla suçlayamaz.
Her ne kadar Asaf Halet Çelebi hakkında Mustafa Miyasoğlu’nun ve Mehmet Can Doğan’ın kitapları olsa da, Hakan Sazyek de düzyazılarını bir araya getirse de, Hece Yayınları da güzel bir Asaf Halet Çelebi kitabı yayınlasa da Asaf Halet Çelebi hakkında kapsamlı bir biyografi eksikliği vardı. Beşir Ayvazoğlu, işte tam bu noktada imdada yetişti.
Beşir Ayvazoğlu her biyografisinde olduğu gibi titiz bir çalışmayla dönemin gazete ve dergilerini sayfa sayfa okuyarak ilerlemiş. Asaf Halet Çelebi’nin hemen her yazdığı dergiye, hakkında çıkan her yazıya, karikatüre ulaşarak kaleme aldığı bu biyografide Ayvazoğlu gerek Çelebi’nin yazdıklarını gerekse de hakkında çıkan yazılar yayınladığı zamanın, kaleme alan kişinin ve yayınlandığı yayının bütünlüğü içinde değerlendirerek titizliğini ve hassasiyetini bir kez daha kanıtlıyor. Kurulan her cümlenin, bildirilen her kanaatin zamandan ve mekandan azade olmadığını dikkate almadan aşırı yorumlar yapanların Beşir Ayvazoğlu’ndan öğrenmesi gereken çok şey var.
Kitap Asaf Halet Çelebi’nin ölüm haberiyle başlıyor. Bu önemli çünkü yaşadığı dönemde Asaf Halet’in nasıl algılandığını devrin gazetelerinde çıkan haber ve yorumlardan öğreniyoruz. Vefatı hakkında hüzünlü yazılar kaleme alan bazı yazarların Çelebi hayattayken onu hafife alan hatta onunla alay eden metinlere imza attığını öğrenmek ise bizim için ibret verici oluyor.
Ayvazoğlu’nun Çelebi’nin şiirleriyle hayatını iç içe anlatmayı tercih etmiş olması ise kitabın bir başka güzelliği. Sonuçta sanatçının eseri, onun biyografisine indirgenemezse de kaleme aldığı metinle hayat hikayesi birbirinden tamamen bağımsız değildir. Şairin Mevlana ile Budizm ile bağları onun şiirinin ve hayat görüşünün kültürel kodlarını okuma şansı veriyor. Yazdığı dergiler ise içinde bulunduğu entelektüel muhiti ve muhitteki konumunu okumamızı sağlıyor. Kitapta yer alan el yazıları, fotoğraflar, desenler, resimler, şiirlerinin ve yazılarının yer aldığı dergi sayfaları ise sadece Asaf Halet Çelebi’nin değil onun dönemi hakkında da bilgi sahibi olmamızı sağlıyor.
Asaf Halet Çelebi’nin memuriyeti esnasında yaşadıkları ise onun kişisel gailesinde yaşadıklarının bir panoraması niteliğinde. Kaç defa görev yerini değiştirmek zorunda kalan, amirleri tarafından sürekli şikayet konusu olan Asaf Halet Çelebi’nin hayat hikayesi bir gün sinemaya uyarlanacaksa bu bölümden çokça istifade edilebileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Tabii devrin devlet anlayışı ve bürokrasisiyle ilgili okumalar yapmak isteyenlere de bu bölüm farklı ufuklar açabilir. Tıpkı şiirinde birkaç dolaylı istisna haricinde sosyal temalara hiç yer vermeyen Çelebi’nin bağımsız milletvekili adayı olmasıyla ilgili bölümün devrin politik atmosferi hakkında ufuk açıcı olması gibi. Asaf Halet Çelebi’nin bağımsız bir namzet olarak yaptığı konuşmanın tam metnini uzun uzun tahlil etmek mümkün ve gerekli. Elbette bu konuşma ayrı bir yazının konusu.
Ancak bu noktada hem size hem de kendime ihtar etmem gereken bir durum var. Bundan önce Beşir Ayvazoğlu’nun kitaplarında üç boyut olduğuna işaret eden bir yazı kaleme almıştım. “Beşir Ayvazoğlu’nun kitapları kültürü üç boyutuyla ele alır. İnsan, zaman ve mekân. Portreleri, biyografileri ve monografileri kültürün “insan” boyutunun bir tezahürüdür. Tanrı Dağından Hira Dağına, Aşk Estetiği, İslam Estetiği ve İnsan, Geleneğin Direnişi gibi kitapları zamanın ruhunun değişimini farklı boyutlarda işler. Şehir odaklı kitapları ise “mekân” odaklı kültür okumalarının bir neticesidir. Beşir Ayvazoğlu’nun zahiren birbiriyle “dolaylı” bağları varmış gibi görünen kitaplarına bu açıdan bakıldığında ağır ağır büyük bir tabloyu yahut yapbozu tamamlar gibi çalıştığını görmek mümkün.” diyordum. Ancak bu boyutlarda insanı biyografi, mekânı şehir zamanı ise monografilerden ibaret görmemek gerektiğini vurgulamamış ve üç boyutun ortak paydaları olabileceğini göz ardı etmişim. Mesela her ne kadar bir biyografi çalışması olsa da He’nin İki Gözü İki Çeşme’yi söz konusu üç boyuttan birine indirgemek haksızlık etmek olur. Ayvazoğlu’nun bir kitabı hangi türden olursa olsun bu üç boyutundan soyutlanamaz zira. Asaf Halet çelebi hakkında kaleme aldığı kitap da Çelebi’nin bulunduğu mekanları, tanıştığı yahut polemik yaptığı insanları, onu anlamayanları yanlış anlayanları veya hafife alanları da anlatıyor.
Beşir Ayvazoğlu, kitabın giriş bölümünde Asaf Halet Çelebi’nin kendi kişisel hayatındaki karşılığını ve hikayesini anlatıyor. Bu önemli zira Çelebi, bir ağabeyin tavsiye edebileceği bir şair değil. Daha çok bir şekilde denk düşülüp tanınacak ve karizmasıyla kendini tanıtacak şairlerden. Zira dava adamı değil, bir politik görüşe angaje değil, bir akımın öncüsü veya takipçisi sayılmaz. Tamamen bireysel bir şair Çelebi. Bu tercihi de insanların onun şiiriyle karşılaşma ihtimalini azaltıyor. Kendi hesabıma rahmetli Mustafa Miyasoğlu’nun kitabının Asaf Halet Çelebi ile tanışmamda çok büyük payı olduğunu söylemem gerek. Bir Necip Fazıl ile Mehmet Akif ile yahut Nazım Hikmet ile tanışmaya benzemiyor Asaf Halet Çelebi ile tanışmak.
Beşir Ayvazoğlu, He’nin İki Gözü İki Çeşme adlı kitabıyla Asaf Halet Çelebi hakkındaki yayınlarda çıtayı yukarı taşıdı. Umulur ki onun belirlediği çıtayı aşmaya ve daha yukarı taşımaya da talip olunur. Asaf Halet Çelebi, bence daha pek çok kitap için ilham kaynağı olmaya devam edecektir.
Son bir not daha… Beşir Ayvazoğlu’nun pek çok kitabı arasında gizli kapılar var esasen. Kitaplarının satır aralarından birbirine geçmek ve okumaya diğer kitaptan devam etmek mümkün. Beşir Ayvazoğlu’nun farklı kitaplarını birbiriyle bağımlı bir külliyeye benzetiyorum bu yüzden. Bu külliye hangi kitabından başlanırsa diğerlerine de göz atma isteği duyacağınız türden.
He’nin İki Gözü İki Çeşme, bu külliyenin özel kitaplarından biri olmaya aday…
Suavi Kemal Yazgıç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder