Özel mülkiyet, yönetim, evlilik kurumu ve insan yaşamına müdahale… Toplumların en büyük sorunlarına ve insanı insan yapan birçok önemli değere batıl inançlar çerçevesinden bakmayı hiç denediniz mi? Ünlü antropolog George James Frazer’ın, "Psişik İşler: Batıl İnançlar Kurumlarımızın Gelişimini Nasıl Etkiledi?", adlı çalışmasında batılın etkisinin hiç de ummadığımız boyutlarda karşımıza çıktığına tanık oluyoruz. Ülkeleri elleri altında tutan ve yönetimlerini başka bir güce, partiye ya da kişiye devretmeyen baskıcı otoriter ve faşist iktidarların, kralların bu güce ulaşabilmelerini sağlayan nedenlerin ve halkın böylesi bir zulme nasıl alkış tuttuğunu, ilkellerin batıl inançlarında arayabileceğimiz bir kapı aralıyor Frazer.
Melanezya yerlilerin şeflerinin otoritelerini sağlamlaştırmalarının ve kabilelerini kendilerine bağlamalarının en önemli yolu, halklarını birtakım sihirli güçlere sahip olduklarına inandırmaktan geçiyor. Örneğin, bir şef hayaletlerle görüşme yeteneğine sahip olduğunu dillendirdiğinde tüm kabile o şefe tanrı gözüyle bakmaya başlıyor. Britanya’nın Doğu Afrikası kabilelerinden Nandi’nin şefi aynı zamanda mistik güçler sayesinde hastaları iyileştiren bir şifacıdır. Yöneticilerine kayıtsız bir şekilde bağlanan halklar, yöneticilerinin de kendileri gibi insanlar olduklarını bilselerdi böylesine bir itaat göstermezlerdi. Özellikle monarşik yapıların iktidarları ellerinde tutmalarının tılsımı halka yaydıkları gizemli korkularda ve doğaüstü güçlerde yatmaktadır.
Özel mülkiyetin bu denli içselleştirilmesi ve ortak mal kavramının yok sayılmasının da önemli bir nedeni ilkellerdeki hırsızlık, özel mülke tecavüz vb. gibi istenmeyen durumların sonucunda karşılaştıkları korkunç büyülerde aranmalıdır. Örneğin; Samoalıların mülk konusundaki tabuları bugün de kimi yasalara ruh vermektedir. Başkasının bahçesinden herhangi bir meyveyi alıp yiyen birisinin başına gelecek felaketler de insanı başkasına ait bir mala bakmaktan dahi alıkoyar. Tabular o denli güçlüdür ki kişi yanlışlıkla bile olsa mülk konusunda yapılmaması gereken bir davranışı gerçekleştirse ölümlerden ölüm beğenmeye başlar. Hatta bu suçun cezası o suçlunun köyünün toptan yok edilmesi, yakılması olabilmektedir. Bu sayede lanet ortadan kaldırılacaktır.
Evlilik kurumuna duyulan sonsuz iman ve evliliğin İlahi dinlerdeki konumu da gücünü ve büyüsünü çok daha eskilerden almaktadır. Burma Karenleri, zina yapan kişinin mutlaka bir domuz kanı akıtmasını şart koşar. Halkı etkileyen büyük bir salgının, doğal felaketin nedeni de toplumun öngörmediği bir evliliğe ya da ensest ilişkiye bağlanmaktadır.
Hayaletlere dair inançların insanları katil olmaktan uzak tuttuğunu savunan Frazer, bu noktada kimi batıl inançların insanlığın gelişimini sağladığını ifade etmektedir. İnsan sürekli evrim geçiren ve yanlış bile olsa kimi özelliklerinin üzerine daha gelişmiş bir özelliğini ekleyen bir varlık olarak düşünülür. Frazer; insanlığın bugününün ve modern devletlerin ilkel görüş ve yaşantılara çok şey borçlu olduğunu amansız bir dille savunur. Batıl inançların siyah ve beyaz tarafları arasındaki farklar ile benzerlikler çalışmada girift durumdadır. Gelişim sürekli düz bir çizgide mi gerçekçekleşmiştir; yoksa Bu konuda John Milton şunları kaydeder: “Bu dünyada iyi ve kötü birbirinden neredeyse ayrılmaz biçimde birlikte gelişir; iyi bilgisi, kötü bilgisiyle öyle kaynaşmış ki ve bunlar fark etmesi o kadar zor ve yanıltıcı benzerlikler gösterirler ki psişenin ayıklamak ve ayırt etmek için aralıksız çaba gösterdiği bu birbirine karışmış tohumlar bundan daha fazla iç içe geçemezdi.”
Coğrafyamızın ve dünyanın son dönemlerde yaşadığı sıkıntıları, savaşları, kıyımları ve baskıcı otoriter devletlerin sayılarındaki artışı düşündüğümüzde Frazer’ın çalışması; bize bugünü kavrama konusunda, onun savunduğundan çok daha farklı bir bakış açısı kazandırmaktadır. Kitap, insanın zihinsel evrimine karşın ruhsal manada çöküntüye uğradığı ve toplumların kendi bünyelerinden günbegün cellat çıkarttığı, batılın yerini yasaların; büyünün yerini ise cezaların aldığı modern dünyanın hangi topraklarda yeşerdiğini ve daha nelere gebe olduğunu görmemiz açısından önemli. Frazer, her ne kadar önsözünde batıl görüşlere bağlı kurumlar yıkılmalıdır tezini savunduğunu ifade etse de insanı ve dünyayı tekil bir bakış açısıyla gözlemleyerek yorumlamıştır. Aykırı bir fikir savunduğunu bilen Frazer’ın, kitabın kapanışını yaparken sarf ettiği sözler ise oldukça etkileyici ve okunası. Suçlunun celladı değil de avukatı olduğunu ifade eden antropolog, Atina’da cinayet davaları gece görülürdü ve bende gecenin gücünden yararlandım diyerek şafak sökmeden evvel müvekkiliyle beraber ortadan kaybolur. Onu, yaptığı büyünün etkisinden çıkarmak ve saklandığı yeri bulmak için Psişik İşler kitabı siz ilgili okuyucularını bekliyor…
Ömer Ünal
omerunalturkce87@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder