27 Nisan 2017 Perşembe

Şairin dilinden tüm muhtevasıyla diriliş

Sezai Karakoç’un "Düşünce Serisi" kitaplarından biri olan Diriliş Neslinin Amentüsü kitabı “Kendimin bir diriliş eri olduğuma inanıyorum” cümlesi ile başlıyor. Dirilişin ne olduğunu tam olarak anlatmasa da yani kelime manası olarak vermese de bize dirilişin ruhundan bahsediyor. Tam da ihtiyacımız oluğu gibi.

Zıtlıklar dünyasında bir iyi bir kötü muhakkak olmalıdır. Ki asıl o zaman kazanan ve kaybeden belli olsun. İşte Sezai Karakoç da kendini diriliş cephesinde görüyor. Cephe de olan birinin cephanesi nedir? Sizleri bilmem ama Sezai Karakoç’un cephanesinde ruh var. Zira dirilişi ruh ile bağdaştıran yazar “Ruh, sürekli olarak Allah’ı bilme, Allah’ın huzurunda olma savaşı içindedir” diyor.

Diriliş erinde bulunması gereken evvela iman ardından da Son Peygamberin Sancağı altında olmaktır. Amacımız İslam sancağının yere düşmemesidir. Bu sancağı yere düşürmeyecek olanlar ise Allah’a inanan kimselerdir. Yazarımız bütün bunları yaparken de karşılaşılan zorluklara karşı sabrı devam ettirmenin, ümidini yitirmemenin kitapta altını defalarca çizdiriyor. O hiç umudunu yitirmediğinin bir göstergesi olarak da şöyle diyor: "Birgün gelecek, yine İslam Milleti, bilinçlenecektir. Nerelerden nerelere geldiğini öğrenecek ve bu onu uyandıracaktır. Buna en büyük inançla inanıyorum.

Diriliş erlerinde bulunması gereken temel vasıflara bakacak olursak:
- Mücerret hakikati daima araştırmak,
- Tarihin sırlarını kurcalamak,
- Peşin hükümler vermekten kaçınmak,
- Sözlerin ve olayların dış anlam ve yorumlarına takılıp kalmamak ve
- İslam’ın Orta Yol olduğunu bilemekten geçiyor.

İşte diriliş erinin asıl amacı hakikatin peşinden koşmaktır ve günün adamı olma değil “dem”in adamı olma yolunda ilerlemektir.

Kitabın ilerleyen kısımlarında bu Dirilişin gerçekleşmesi için cem halinde olmak gerektiğini söyleyen Karakoç, kapitalizmin yıkıcılığından uzak olmalıdır Diriliş insanı diye belirtiyor. Çünkü kapitalizm de yıkım varken Dirilişte yeniden doğuşun varlığını kabul ediyor. İlla bir devlet olacaksa bu medine’t-ül fazıla yani bir erdem devletinin varlığının olması gerektiğini vurguluyor. Nitekim İslam’ın devlet ideasında, insanları ezme ve sömürmeyi hedef almış Batı ideasının insanlığı makineleştirme sistemi haline getirmekten uzak bunların tam tersi eleştirmeye açık, insanların her türlü politik, ekonomik, sosyal gelişmelerine ve kuruluş tertiplemelerine açık bir erdem düzeninden bahseder. Bunları gerçekleştirmeye çalışırken önceliğimizin Allah rızası olması gerektiğini ifade eden yazarımız “Her şey Allah içindir” fikrinden bir an için ayrılmamak gerektiğinin altını çiziyor.

Kitabın sonuç bölümüne gelindiğinde ise yeni bir neslin gelmekte olduğunu ifade ediyor. Hiç şüphesiz bu nesil Diriliş Neslidir. Düşüş günümüzden bugüne kadar kana ve tere batarak yapılan çalışmalar bunun içindir. Bu sözler, bunun bir denemesidir. Ezberlenmek için değil, üzerinde düşünülmek ve ruha mal edilmek için. Yani teorikten pratiğe geçiş için olması gerektiğini ifade ediyor.

"Ey Diriliş Eri!
Yeniden doğacaksın. Kıyametini yaşayıp yeniden dirileceksin.
Dünyaya, eşyaya yeniden anlamını getireceksin.
O zaman Allah da sana, senin kendi öz anlamını bağışlayacaktır.
Hiç kuşkun olmasın."

Rumeysa Açıkkar
rumeysa_acikkar01@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder