"Yeryüzünde yalnız kalmış ölümlüler arasında şifası olmayan yegâne hastalık, hikâyeleri içinde saklayamamaktır."
Sinemacı ve ressam kimliğini, metinlerine de yansıtan Tayfun Pirselimoğlu, "Kayıp Şahıslar Albümü" isimli romanında içiçe geçmiş hikâyeler, birbirine teğet geçen hayatlar ve kaderleri birbirine bağlı ama bundan haberi olmayan insanları anlatıyor. Kitap ara öykülerle ilerlerken ana öykü de ayrıntılı ve ağır anlatımıyla ön plana çıkıyor. Bu arada sayfalar ilerledikçe ara öykülerin birbirleriyle zincirleme bir şekilde bağlantılı olduğu fark ediliyor. İsimler, şahıslar, olaylar arasındaki kesişmeler okuyucuyu "acaba kaçırdığım bir detay var mı?" hissiyatıyla ara ara önceki sayfalara geri dönmeye zorluyor.
"Meryem" adında bir kadına duyulan akıl ve mantıkla açıklanamayacak tutkulu bir aşk ve u aşkın peşinde kendini kaybeden şahıslar var her öyküde. O yüzden her öykü "Meryem"de birleşirken, ona aşık karakterler de öyküler arasında geçiş yapıyorlar. Bol ara cümleli, bol tesadüflü ve isimli bu öykülerde detaylar zaman zaman yorucu olabiliyor. Bazen kurgunun zorlamaya kaçtığını da düşündürebiliyor. Özellikle kitabın sonuna kadar merak duygusunu dalga dalga artırırken finalde beklenen patlamayı yapamıyor. Ama yine de bir sürü tesadüfi olayı en ince ayrıntısıyla kurguya adapte etmeyi başarmış Pirselimoğlu.
"Sonuçta hayat gereksiz gibi görünen ayrıntıların toplamından başka bir şey değil midir zaten?.."
Ahu Akkaya
twitter.com/diviniacomedia
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder