20 Ağustos 2013 Salı

Hayattan netice alabilmek için yürümeyi tercih etmek

"Hey hey, yürü dilber yürü ömrümün varı,
Eridi kalmadı dağların karı vay vay."
- Hicâz türkü, Ankara koşması

"Yürüyüşçü, yürüyüş sırasında dünyaya bakışını derinleştirir, bedenini yeni koşulların içine sokar."
- Henry David Thoreau, Sivil İtaatsizlik - Yürümek

Toprakla aramıza giren teknoloji, başımıza ve ayaklarımıza da çokça işler açmıştır. Teknoloji bize türlü türlü yollar sunmuştur. Tali yol, paralı yol, yan yol. Otomobil, minibüs, kamyon, biiip. Peki yürümek vardı ne oldu ona? "Yürüyelim arkadaşlar" diye bağırıyorduk mesela yüce Avrupa'nın en büyük futbol organizasyonu olan Şampiyonlar Ligi maçlarında. Modernizmin her şeyine inat: Toparlanın, yürüyoruz.

Ocak 2004'te Sel Yayıncılık etiketiyle raflarda yerini alan "Yürümeye Övgü", büyük kitap dervişi Ali Çolak sayesinde keşfettiğim bir kitaptır. "Yürüyüş dünyaya açılmadır!" cümlesiyle başlayan bu David Le Breton kitabı, okuyucuyu yürüşe teşvik etmekten çok yürüyüşün derinliklerine dalıyor. Yürüyerek neleri elde edebileceğimizi ve yürümeyerek neleri kaybedebileceğimizi izah ediyor. Okurken oturmak serbest, ama kitap bittikten sonra lütfen yürüyünüz. Merdiven de çıkıp inebilirsiniz. Yürüyen merdiven ve asansörlerle de aranıza mesafe koyun, onlar birer ömür tüketicileridir.

"Günümüzde yürüyüşçü kişisel bir tinselliğin hacısıdır, yürürken derin düşüncelere dalar, alçakgönüllü, sabırlı olmayı öğrenir, yürüme bir tür gezici ibadet biçimidir, gezilen dolaşılan yerlerde hiçbir kısıtlama söz konusu değildir yürüyüşçü için, yürüyüşçünün çevresinde muazzam bir dünya vardır."

Yürüyerek yorulmak diye bir şey vardır ki keyfi anlatılamaz. Yürüdükten sonra yemek yiyen, kitap okuyan, müzik dinleyen, arkadaşlarıyla sohbet eden yahut uyumaya çekilen birinin yaşadığı tadı hiçbir şey anlatamaz. Yürümek keyfî bir şey olduğu kadar sıhhîdir de. Her ikisini de sağladığını düşünürsek yürümek, insan olmaktır. İnsan olduğumuzu hissetmek ve insan kalabilmek adına yürümeliyiz. Bu yürüyüşler bol dedikodulu ve çekirdekli bir akşam gezintisinden çok, bir keşif yürüyüşü olmalı. Kendimizi keşfe çıkmalıyız yürüyüşle.

"Yürümek keyiflidir, çünkü öncelikle insanı gündelik yaşamın zorlamalarından geçici olarak da olsa kurtarır. Yürümek stresi, aceleyi, üretme zorunluluğunu yok eder. Yürümek, asılnda yaşamın o kendine özgü zamanını yeniden bulmaktır. Yürürken yorulduğumuzda çimenlere oturmak, bir ağacın gölgesinde uyumak, bir ırmakta yüzmek yaşamın tadına varmamızı sağlar."

Kitapta altı çizilecek aforizmalar bulabilirsiniz ama bu sizi yine yürümekten alıkoymasın. Çizin ve yürüyün. Yürümeye başlayın. Çünkü yazarın dediği gibi "Yaşamımızda yapmayı düşündüğümüz değişikliklerle ilgili en önemli kararları yürürken ve dinlenirken veririz" hepimiz. Sevdiğimize kızdığımız zaman soluğu yürüyüşte alır derin derin düşünürüz. Sevmediğimiz bir şey bizi üzdüğünde de sokağa atarız kendimizi, stres atmak için yürümek imdadımıza yetişir.

İzci Marşı'nda "Yollar uzun dikenli olsa da / bastığın yer üzüntülerle dolsa da / sel çığ ateş önünde her ne olsa da / izci gülerek yürür" diye bağırılır. Yürümek, güldürür.

Bu kitap en çok yazarı David Le Breton, Jean-Jacques RousseauRobert Louis Stevenson ve Henry David Thoreau gibi yalnız yürümekten yana olanların kitabı aslında. Yürümek yalın bir şeydir. Yani ne kadar gösterişsiz, süssüz ve sade olursa o kadar netice verecektir. Hayattan bir netice alabilmek için yürüyün.

Yağız Gönüler
twitter.com/YagizGonuler

1 yorum:

  1. Yürümekten ve yanındakini de yürütmekten asla vazgeçmeyecek biri olarak kesinlikle okuyacağım bir kitap. Tavsiyeniz için teşekkürler

    YanıtlaSil