29 Ağustos 2013 Perşembe

Büyük şairler, yeniden keşfedilmeyi bekler

"Büyük mütefekkirler kendi dönemlerinin tercümanlarıdır. Akif de bunlardan biridir. Hatta döneminin en büyüğüdür."
- Prof. Dr. İsmail Kara

İstiklâl Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un yaşamı üzerine ciddiyetli bir çalışma maalesef ki yapılmamıştı.

Sempozyumlar, makaleler, konferanslar ne kadar bolsa, içi o kadar koftu. Anma merasimlerinden öteye geçmiş, Mehmet Âkif'in milletimiz ve topraklarımız için neler ifade edebileceği üzerine kafa yorulmamıştı. İlginçtir ki eserleri üzerine de hâlâ ortada bir şey olduğu söylenemez. Eleştiriyi çok seven bir milletiz, her şeyi eleştiririz ama bir şeyleri tahlil veya izah etmekten de koşa koşa kaçarız. Oysa ki vatan şairimizi gayet iyi tanımamız, eserleriyle "şöyle böyle" değil "ciddi ciddi" ilgilenmemiz gerekiyor. Sadece Safahat'ı bilmek yerine, Süleymaniye Kürsüsünde, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım ve Gölgeler gibi çok önemli eserleri de bilmeli, okumalı ve idrak edebilmeliyiz. En azından buna gayret göstermeliyiz.

Elbette bunları yapanlar vardır, Prof. Dr. İsmail Kara ve öğrencisi Fulya İbanoğlu da muhtemelen öncelikle bu hassasiyetleri barındıranlar için harikulade bir çalışmaya imza atmışlar. Elemim Bir Yüreğin Kârı Değil / Mehmet Âkif Albümü; kapağını kaldırır kaldırmaz sizi içine hapsediyor. Çünkü orada bir dava yatıyor, bir mücadele barınıyor ve bir çile çekiliyor...

"Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım:
Ne yapıp ye'simi kahreyleyeyim bilmem ki?
Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!..
Ah! karşımda vatan nâmına bir kabristan
Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?
Şu mezarlar ki, uzanmış gidiyor, ey yolcu,
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu!
Bu ne hicrân-ı müebbed, bu ne hüsrân-ı mübîn...
Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!"

Mehmet Âkif'in "Gitme ey yolcu" adlı bu şiiri, bence vatan şairimizin hayatının özeti. Çocukluğu, aile hayatı, eğitimi, arkadaşlıkları, ahlâk anlayışı, milli iradesi, vatan sevgisi, her şey bu şiirde. Naçizane böyle düşünüyorum. Titizlikle hazırlanmış albümde, albüm denmesinin sebebi bu olsa gerek; bol miktarda fotoğraf içeriyor. Sanki bir belgesel izliyorsunuz okurken, metinler yormuyor. Metinde okuduğunuzu kafanızda canlandırma zahmetine girmenize bile gerek kalmıyor, çünkü hemen yanındaki fotoğrafta her şeyi görüyorsunuz.

12 Mart 1921'de kabul edildi İstiklâl Marşımız. Yani cumhuriyetin ilanından önce. Demek ki Türk milletinin tarihe damgasını yeniden vurmasına vesile olmuştur İstiklâl Marşı. Buradan yola çıkarak da Mehmet Âkif'i de anlamaya çabalayabiliriz. Bu minvalde İstiklâl Marşı Derneği Genel Başkanı şair İsmet Özel şöyle der: "Türk milleti tarihe damgasını İstiklâl Harbi ile vurdu. İstiklâl Harbi İstiklâl Marşı’nın temin ettiği mantık ve iradeyle kazanıldı. Millet hayatının sukut etmesi bu mantığın terk edilmesi, bu iradeye yabancı kalınmasından başka bir şey değildir. Kim millet hayatının yükselmesini istiyorsa, o kişi üzerine, şimdiye kadar ihmal edilmiş bir görev almış olur.". Demek ki görevimiz İstiklâl Marşı'nın da ötesinde. İşte vatan şairimizi anlamaya çabalarken kendimizden, kendi tarihimizden başlamamız gerektiğinin göstergesi. Bunun önemini ise daha fazla okudukça ve iştahla, daha fazla araştırarak elde edebiliriz.

Birçok çileye göğüs germiş, Cumhuriyet Türkiye'sinden monarşik idare ile yönetilen Mısır'a “Ben vatan haini miyim ki, peşime polis takıyorlar...” diye diye ve elemle giden fakat buna rağmen "Doğacaktır sana va'dettiği günler Hak'kın" dizesiyle bize büyük bir umut zerk eden büyük şairimizi daha yakından tanımak hepimizin üzerine vazifedir. Vazifeleri keyfimiz râzı geldiğinde değil, geç kalmadan gerçekleştirmeliyiz.

Timaş Yayınları'ndan haziran 2013'te yayımlanan ciltli ve şömizli 136 sayfalık bu kıymetli çalışma, Mehmet Âkif'i yeniden keşfetmek isteyenler için önem arz ediyor. Gelecekte Mehmet Âkif üzerine yapılacak ciddiyetli çalışmaların artmasına vesile olacaktır.

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder