23 yaşında bir üniversite öğrencisi. Bir sabah, okuduğu okulun kapısına geldiğinde bir an için durur. Fakültenin giriş kapısından içeri giren diğer öğrencilere bıkkınlıkta bakar. Canı sıkılıyordur. Hatta canı çok sıkılıyordur. Hepimizin durduk yere bir çılgınlık yapmayı düşündüğü bazı zamanlar olmuştur. Onun çılgınlığı ise en yakın kırtasiyeden sekiz ortalı bir defter alıp fakültenin yakınındaki bir kahvehaneye girip, aldığı defterin ilk satırına ilk cümleyi yazmak olur:
“Asansör dördüncü katta durdu.”
Genç yazar, kitabını yazmaya başladığında şu hayattaki temel iddiası olan “Hiçbir şey yok”u destekleyen olaylar anlatır, diyaloglar yaratır. Kitabının sonuna geldiğindeyse hayatla ilgili bazı görüşlerinde değişiklikler olur, son cümleyi “Her şey var” olarak kaydeder.
Yazarımız, kendi zihninden defalarca kez kaçmıştır. Ailesinin evinde Hakan adında bir et yığınını bırakıp gitmeyi kaç kez arzulamıştır! Kimi zaman bunu başarmıştır ya da başardığına inanmıştır. Neticenin değişmediğini görünce, başarılı olup olmamayı da umursamamaya başlamıştır.
Dışarıya karşı açık bir genç insan olup, başkalarıyla çok fazla ortak noktada buluşacağına maalesef herkes gibi bir zamanlar o da inanmıştır. Müzik bilgisi muazzamdır. Edebiyata neden inansın ki, yazılmış sanatsal eserler onun için tuvalette okunmak için yazılmıştır. Hayatında çoğu şeyi zorunluluktan veya meraktan yapmıştır. Üniversitede okumak gibi örneğin… Üniversitede okumak onun için beyhude bir çabadır. Yine de gidip bakmakta fayda vardır. Bu yüzden Ankara’da Fransızca eğitimine başlamış, yarıda bırakarak Brüksel’e gitmiş, sonra geri dönerek bir Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin zeminine botlarının izini bırakmıştır.
Romanını tamamladıktan sonra bir kitabevine girip eline rastgele kitaplar alıp, içindeki yayınevi bilgilerini not etmiştir. Yedi tane yayınevi adresini yazınca bu kadarın yeteceğini düşünmüş, sıkıcı kitap raflarını terk ederek yazdığı romanın yedi tane çıktısını almıştır. Bu yedi yayınevinin üçü çalışmayı reddetmiştir, üçü cevap bile vermemiştir, bir tanesi ise “gel basalım” demiştir.
23 yaşındayken yazdığı romanı 24 yaşındayken elinde tutan bu delikanlı, Türkçede daha önce yan yana gelmemiş kelimeleri bir araya getirdiğinin farkındadır. Kelimelerin ve harflerin kavuşmasına, sınırları aşmasına daha o zamanlar kafa yormaya başlamıştır; ancak o zamanlar bilmediği şey, ilk romanının çıkmasından tam 11 sene sonra alfabenin ilk ve son harfini bir araya getirip “AZ” romanını yazacak olmasıdır.
Kalıcılık gibi bir derdimiz vardır.
Bu dert’e hemdert olacak çareler bulma arayışındayızdır. Bizim bu genç yazarımız da bir düşünceyi, bir yaşayışı kendisinden önce yazanlara rağmen, hâlâ orijinal bir şekilde kendince ifade etmekteyse, yedi yıl sonra yazacağı “Azil” de “Her şey söylenmiş olabilir, ama ben daha söylemedim. Ve eğer ben söylememişsem, henüz her şey söylenmemiştir” görüşünde olduğu içindir.
Hayatın acımasız olduğunu bilmeyen var mı aramızda? Hayat, sandığımızın aksine “şanslı” diye damgaladığımız insanlara da acımasızlığını yapar. Hayat bu, güven olmaz; yapacağını herkese, her yerde ve her şekilde yapar. Pekiyi hayat, bu genç yazarımıza ne yapacaktır?
Genç yazarımız şu günlerde 37. yaşında doğru dörtnala ilerlemektedir. Ürkek bakışlarla girdiği kahvehaneyi, 23 yaşında bir gencin kuyruklu yalanlı hayalleriyle bilmektedir. Biz karakterlere takılmadan şunu söyleyelim, Kin’in Yas’ının Portresi hep genç kalacaktır. Dorian Gray gibi. Ve elbette Kinyas ve Kayra da…
Kayra, zihnini ölüme terk ettiği o evde; Kinyas, ailesinin yanında, yaratıldıkları yaşta ebediyen yaşayacaklardır. Nerede mi yaşayacaklardır? Tabii ki bizim henüz ölmeyen zihinlerimizde!..
Hakan Günday kitapları seni de yaraladı, biliyorum. Ancak hâlâ hayattasın öyle değil mi? Henüz ölmeyeceğini söyleyebilirim şimdilik sana. Ne de olsa Kinyas ve Kayra’nın mottosunu artık hepimiz biliyoruz. O yüzden Hakan Günday son kitabını yazana kadar hayattayız!
“Omnes Vulnerant Ultima Necat!”
-Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür!–
Tuna Bahar
twitter.com/tuna_bahar
Kütüphanemde duruyor, en kısa zamanda okunacak :)
YanıtlaSil"Hepsi yaralar sonuncusu öldürür",
YanıtlaSilbunu hiç bu açıdan düşünmemiştim:
"Hakan Günday son kitabını yazana kadar hayattayız"
kinyas ve kayra kimileri gibi benim de 'hayatımın roman'
kalemine, klavyene sağlık..
Yakında alacağım kitap. Toza Sor'a benzer bir üslubu var.
YanıtlaSil