11 Kasım 2012 Pazar

Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız 3 şey ne olurdu?

Torsten Krol, hakkında hiçbir şey bilinmeyen bir yazar. Blog yazarınızın gizemli yazarlara karşı zaafı olduğunu artık az çok anlamışsınızdır diye tahmin ediyorum. Fısıltı gazetesi ise Torsten Krol’un hangi ünlü yazarın takma ismi olduğu yönündeki teorilerini geliştirmeye devam ederken kulağımıza en çok çalınan isim Stephen King’ten başkası değildir.

Yunus İnsanlar, modern dünyamıza karşı post modern bir anlatım örneğidir. Hem de çok güçlü bir örneğidir. Führer’in Yahudi katliamı sırasında Almanya’ya karşı savaş açılan ve Almanya’nın şehirlerine bomba yağdırılan bir dünyadayız. Annemiz Helga, çocukları da 16 yaşında Erich ile 12 yaşındaki Zeppi. Romanımızı bize anlatan ise kahraman Erich...

Erich’in babası Rusya’da savaşırken ölmüş. Amcası Klaus ise Führer’in kurduğu düzende Yahudileri imha eden ekipte yer alan bir doktor. Ancak sonra Venezuela’ya kaçan bir savaş suçlusu. Bir mektup yazarak büyük kardeşinin ailesine sahip çıkmak ve Helga’yla evlenmek istediğini belirtir. Helga da çocuklarını alarak Klaus’un yanına gider.

Sade bir törenle evlenirler, Klaus’un çalışacağı petrol bölgesine gidebilmek için Klaus bir sürpriz yapar ve bir kargo uçağıyla yola çıkarlar. Kitabın kapağında da görebileceğimiz gibi uçak ıssız bir adaya düşer.

Bu beklenmeyen olay karşısında sağ kurtulmayı başarırlar ve onları bir kabile bulur. Bütün olaylar onların bulunmasından sonra başlar. Götürüldükleri kabilede tam 11 yıldır onlarla yaşayan bir antropolog vardır; Gerhard. Gerhard onların hem arkadaşı hem işbirlikçisi hem de çevirmenleri olacaktır.

Modern dünyadan kopup gelmiş bu “yunus insanlar” ve en ilkel yöntemlerle, geleneklerle yaşayan Yayomi kabilesine uyum sağlamakta epey zorlanırlar. Gerhard’ın müthiş gözlemleri sayesinde ise yazarımız modern denilen dünyada aslında ne kadar iğreti olduğumuzu ve ilkel diye küçümsediğimiz insanlardan ne kadar daha ilkel olduğumuzu gözler önüne serer.

Asıl olayları anlatmamayı tercih ediyorum. Bu 355 sayfalık romanı tabir-i caizse bir solukta okuyacağınızı bildiğimden sürprizleri bozmak istemem. Kemal Tahir olsaydı bu roman karşısında “Ulan iyi! Ulan aferin!” derdi.

Krol’un en büyük başarısı ise bana göre “karakter yaratmak”taki ustalığı. Sayfalardan fırlayıp gerçek hayatta arkadaş olabileceğiniz karakterler bir okuru fazlasıyla heyecanlandırır.

Pınar Kür’ün yetkin çevirisiyle dilimize kazandırılan bu şahane kitabı sakın kaçırmayın. Verdiğiniz paranın her kuruşuna değiyor.

Tuna Bahar
twitter.com/tuna_bahar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder