Uzun zamandır bir Emile Ajar kitabı okumayı arzuluyordum. Bilindik üşengeçlik
nedenlerinden ötürü bu arzumu sürekli erteliyordum. En sonunda geçen hafta gerekli işlemi
yaptım ve bu büyük yazarın önemli eserlerinden biri olan Onca Yoksulluk Varken’in sayfaları
içinde birkaç gün yaşadım.
Yaşadım diyorum çünkü nedeni basit: Kitap o kadar gerçek ki, içinde yaşadığımız, an be
an nefes alıp verdiğimiz bu dünya yalan / sahte kalıyor yanında. Şatafattan uzak, sadelikten
merkezli, sözünü esirgemeden bağıran, gerektiğinde fısıldaşan cümleler, paragraflar...
Biraz yazardan bahsedelim. Romain Gary, asıl adıyla Roman Kacew olan yazardır. Fransa’da
yazarların sadece bir kez alabildikleri Goncourt Ödülü’nü iki kere kazanmıştır. Ödülü bir
kez kullandığı isim olan Romain Gary, bir kez de herkesten sakladığı Émile Ajar adıyla
kazanmıştır. Takma ismi olan E. Ajar’ı da, 1979’da karısının şüpheli ölümünden bir yıl sonra
kendisini tabancayla vurmadan yazdığı intihar mektubuyla açıklamıştır. Özellikle intihar
mektubunun son iki cümlesi Hakan Günday’ın da Piç kitabında geçmektedir. “Çok eğlendim,
teşekkür ederim. Hoşçakalın.”
Paris’te geçen roman Onca Yoksulluk Varken’in baş karakteri 10 yaşında, annesinin ve
babasının kim olduğunu bilmeyen Arap milletinden Momo’dur. Babası zamanında Momo’yu,
bir zamanlar çok iyi hayat kadınlığı yapan şimdilerde ise hayat kadınlarının çocuklarına bakan
Madam Rosa’ya bırakmış. Hikâye Momo’nun ağzından anlatılarak savaş dönemi tahribatını,
insan psikolojisinin karmakarışıklığını, Batı’nın dayattığı mutsuzlukları, ötekileştirilenleri,
ve hepsinden de önemlisi “ötekileştirilenleri yoksulluğu” üzerinden hayat yoksulluğunu
anlatıyor. Hayat yokulluğu; birlikte yaşadığımız insanlara ne kadar değer verdiğimizi, onları
bırakmak zorunda kalsak bile seçimimizi yapıp sorumluluğu üstlenmemizi ahşap bir kazıkla
kalbimize sokuyor! Yazarımız Momo’yu öyle güzel konuşturuyor ki, böyle cevaplar verebilen
biri olmayı dahi arzuluyorsunuz. O zaman Momo’nun ağzından bir paragrafla kitabın ne
kadar hassas bünyelere iyi gelebileceğini özetleyelim:
“Madam Rosa’nın sadece ay sonunda gelen bir havale için bana baktığını önceleri
bilmiyordum. Bunu öğrendiğim zaman artık altı ya da yedi yaşımı doldurmuştum, parayla
bakıldığımı bilmek beni iyice sarstı. Madam Rosa’nın beni bedavaya sevdiğini, birbirimiz için
bir anlam taşıdığımızı sanıyordum. Bütün bir gece ağladım; ilk büyük kederimdi bu.”
Tuna Bahar
Okuduğum en güzel romanlardandır bu. Kullandığınız kelime çok yerinde, okumak fiili yeterli olmuyor anlatmaya bu kitabı, çok fazla yaşam var çünkü. Kitabın Fransızca ismi: 'la vie devant soi'. İnsanın önündeki yaşam anlamına geliyormuş. : )
YanıtlaSilBu kitapla ilgili bir şeyler yazmayı istedim hep, fakat o kadar güzel ki ettiğim hiçbir laf yetmeyecek gibi geldi, eksik kalacak her şekilde.. Belki romanın kayıpla ilgili olmasından da kaynaklanıyordur bu, bilemiyorum. Sizin yazınızı görmek hoşuma gitti. Önüme gelene övüyorum Emile Ajar'ı, onlar da okusun, okuyup benim aldığım zevki tatsın diye. Elinize sağlık.. Bu arada yine Emile Ajar yaşamak istediğiniz bir gün olursa, 'Koca Tembel' çok iyidir.