"Şiir, bu milletin ve bu vatanın kurucu unsurlarından birisidir. Sadece Yunus Emre'ye bakmak bile bize çok şey söyleyecektir. İsmail Kara, "Yunus olmasıydı işimiz kötüydü" der. İsmet Özel, "Türk şiiri Yunus Emre'yle başladı ve Türkiye'de din, ilk hızını şiirle aldı" tespitinde bulunur. Bu da Süleyman Çobanoğlu'na ait: "Türkçe, Yunus Emre'nin huzurunda diz çökerek Müslüman olmuş bir dildir."
Bu güzide paragraf, İbrahim Tenekeci'nin "Herkes gider, şiir kalır" başlıklı yazısından. Yazıyı okuduktan hemen sonra kütüphanemde bekleyen "Yunus Emre Divanı"na yöneldim ve her gün tadımlık ölçeklerde okuyarak bitirdim. Şunu rahatlıkla anlayabiliyoruz ki Yunus Emre, şiire -okumaya ya da yazmaya- yeni başlayanlar için ilk ve en önemli ders. Dilimizin güzelliği, duruluğu ve akıcılığı onunla şekil buluyor zihnimizde. Tarihten, halktan ve tasavvuftan kıymeti tarifsiz hoşluklar iniyor kalbimize. Şiirle haşır neşir olmam 10 yıla dayanıyor, dolayısıyla daha çok yeni olduğumu söyleyebilirim. Ancak Yunus Emre için hiçbir vakit, geç değildir. Derhal okunması ve daima dönülmesi gerekir.
"Ben sevdiğimi demez isem, sevmek derdi boğar beni."
"Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil."
"Dervişlik baştadır, tacda değil. Kızdırmak oddadır, sacda değil."
Eylül 2007'de Profil Kitap'tan çıkan ve Demet Küçük tarafından hazırlanıp günümüz Türkçesine uyarlanan "Yunus Emre Divanı", çevrenizdeki samimiyetsizlikler karşısında yıldığınız her anda koruma kılavuzunuz, sığınağınız olacaktır.
"Bir gez gönül yıktın ise
Kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil."
Yunus Emre, şiirde, hem başlangıç hem de çıkış noktasıdır.
Yağız Gönüler
twitter.com/YagizGonuler