"Ben ki hayattan düştüm, kime çektimse böyle
Gelmeseydim dünyaya o kadar kırılmazdım
Bu yüzden seviyorum her şeyi ölesiye."
- Yaşamak Ölesiye, Yan Tesir, sf. 13
Her şairin, her şiir okuyucusunda ayrı bir yeri vardır, olmalıdır. Bu bir ululama değil, aksine kadir kıymet bilmektir. İsmet Özel'in dizelerindeki "Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar / ben yaşarken koptu tufan / ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat / her şeyi gördüm içim rahat" hakikatini söyleyebilmek için; sanatçılara yaşarken değer vermelidir has bir okuyucu. Bu hususta Orhan Veli'yi haklı çıkarmamalı: "Ölürüz diye mi üzülüyoruz? / ne ettik, ne gördük şu fani dünyada / kötülükten gayri?"...
Hüseyin Akın, her şiir kitabını birer ders niyetine okuduğum, günümüz Türk şiirinin nadide bahçelerinden biri. Kanaatim odur ki, birçok has şiir takipçisi yahut sevdalısı için de öyle. En azından öyle olmalıdır. Bir öğretmen olarak ne şanslıdır onun öğrencileri. Birkaçıyla tanıştım, bu şansın farkında olanlar da vardı olmayanlar da. Hayat zaten kimi affedip kimi affetmeyeceğini böyle seçer: Farkında olanlar yahut olmayanlar.
Ay Tanığım Olsun, Ömrümün Kısa Günü, Kumaştan Çalan Terzi, Çöl Vaazları ile toplu şiirlerini barındıran Sevmek Karanfil ve Kiraz adlı kitaplarından sonra Yan Tesir'in beşinci şiir kitabı olduğunu söyleyebiliriz şair için. Şule Yayınları etiketiyle Mayıs 2017'de neşrolunan kitap, iki bölümden oluşuyor: Hüseyni Şiirler ve Türkçe Sözlü Hafif Şiir. Toplam 38 şiir var Yan Tesir'de. Kitabın ismi, bölüm isimleri ve şiirlerine verilen isimler, tıpkı deneme kitaplarında olduğu gibi Hüseyin Akın'ın bir "isim seçme erbabı" olduğunu gösteriyor. Hem titiz, hem de dahice. Birkaç misal vereyim: Yaşamak Ölesiye, Diş Bileyciler Çarşısı, Ölürsem Ölürüm, Süper(sin)ﺱ, Sinop/sis, Allah'ın Pastasından Bir Dilim, Annemden Duyduğum Kadarıyla Hayat, Gece Nöbetinde Bir Oğulun Babasına Söylediğidir, Kayıp Kızlar İlahisi, Son/Uç İlahisi, Söylenmemiş Yalana Bir Şey Gerekmez, Yağmura Kısa Film...
Hüseyin Akın'ın bir diğer Allah vergisi özelliği, maşallah ki hafızasıdır. Ayrıca bugüne kadar birlikte yer aldığımız söyleşi yahut panellerde gördüm ki kendi şiirlerinden çok İsmet Özel şiiri okur, ama ezberden okur. "Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevir" diye başlar, mûsıkî biler bir ritimle sonuna kadar belirgin bir âhenkle okur. Bu âhenk anlayışı, hiç şüphe yok ki tüm şiirlerinde görünebilir. Bir müzik albümü dinlenirken nasıl ki ruhta sakinlik ve sükûnet tebarüz ediyorsa, Akın'ın şiirleri de aynı etkiyi yaratır. Yalnız bazen insan oturduğu yerden kalkmak, yumruğunu havaya kaldırmak ister. Bazen de benim gibi "bu dizeyi ben yazmak isterdim ama yazmış kadar oldum" der. Özellikle şu son söylediğimi en çok yaşadığım şair Hüseyin Akın'dır. Çok istediğim bir şeyi yapacağım şimdi, şiirlerinden kıtalar değil mısralar paylaşacağım:
- Heceden geçmeseydim ben ona bahçe derdim
- Abartsaydım seni ben gökyüzünü öperdim
- Google'dan mezun çocuklar bunu bilirler
- Bağışlar her şeyi bir keman sesi
- İnsan bir şeyler söylemek için hayata dair yaklaşır çiçekçilere
- Yok, bulamadım dünya gibisini, dolaştım bütün oyuncakçıları
- Herkes tarih okur, ben pencereden bakarım
- Herkes yerli yerinde, yerinde değil tabir
- Niye geldik dünyaya? Damatlık beğenmeye
- İnsanın gündemi: kendinden geçmek
- Susulan her sözcük kopabilir
Topraktan uzak göğe yakın ama gökyüzüne değil. Böyle yaşıyoruz. Şair bu yaşayışta "Evin yolu bu kadar, ekmek yoksa savaş var / avuca tüneyen kuş "gök nerde?" diye sordu" dizeleriyle nöbet tutuyor. Tüm uykusuzlukları hakkında konuşurken, "onu ben bir poğaça kâğıdına sarmıştım" diyor. Bunca uyanık arasında kendince bir uyku türküsü tutturuyor: "Bırak gözü açıklar hayatı sobelesin / yumalım gözümüzü, kanatlansın şarkımız."
Deneme yazmak, herkesin deneyebileceği bir şey gibi gözükse de kendince bir tavır, karakter ve duruş gerektirir. Şiir biraz da Allah vergisidir ama deneme olunca Allah, kulunu "buyur kağıt ve kalem, göster hünerini" der gibi bırakır. Bu bırakılışla birlikte deneyici, eğer şairse, kelimeleri bir saz semaisi gibi diziverir. Ortaya içten, dürüst ve gerçek metinler çıkar. Bu minvalde, son yıllarda Hû Dönüşü, Kaybolmak İçin Nereye Gitmeli? ve Yalan Dünyanın Yanlış İşleri gibi çok önemli kitaplara imza atan Hüseyin Akın'ın yeni bir deneme kitabı daha görücüye çıkıyor: Tespitçi Dükkânı. Bu haberi vermeden bu yazıyı bitirseydim içim rahat etmezdi. İçimin tam manasıyla rahat etmesi için kitaptan bir paragraf aktarmam da lâzım: "İnanmakla sevmek arasında sanki dağlar varmış gibi birinden diğerine giden yolları önyargılarımız ve peşin fikirlerimizle tıkıyoruz. Saatlerce oturup kalkıyoruz ama birbirimizin gözlerinin içine bakmadan ve yüreğine hiç dokunmadan..."
Bu yazının başlığını Hüseyin Akın'ın son köşe yazısından devşirdim. Bir görev bilinciyle ve samimiyetle devşirdim. Çünkü şair Hüseyin Akın'ı da öyle bilirim. Popüler olandan, piyasa edebiyatından, performans şenliklerinden uzak; hatır için değil hakkaniyet için söyleyen bir şair olarak bilirim. Hakiki şairlerin koruyucusu Allah, daima gönlünü genişletsin...
Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf