"Ne zaman ki biz Itrî'yi gerçek manada tanırız, içselleştiririz, temellük ederiz, ciddi manada yani, Itrî'yle düşüp kalkmaya başlarız, o zaman Yahya Kemal'i anlayacağız. Ve bunu yapmadan da biz bir yere varamayacağız."
- Sadettin Ökten, Türk Düşüncesi: 1, 2012
Doğup büyüdüğüm semtten mütevellit Yahya Kemal ile ilk tanışıklığım Koca Mustâpaşa şiirini okuduğum yıllara dayanır ki takriben ilkokulun son sınıfına rast gelmesi lâzım. Akabinde lise yıllarıyla birlikte pederim vesilesiyle temas kurduğum Türk sanat mûsıkîsi ve bilhassa Münir Nurettin Selçuk besteleri, şüphe yok ki Yahya Kemal isminin gönlüme iyice yerleşmesine imkân sağladı. Fakat bu ismin fikrî dünyasının kavrama çabalarımda, şiirlerine daha fazla hassasiyetle yaklaşmamda Sadettin Ökten hocanın yerini (bkz: Yahya Kemal'in Rüzgarıyla Düşünceler ve Duyuşlar, Ötüken Neşriyat) ayrıca zikretmem gerekiyor. Bundan bahtiyarım zira İstanbul sevgimin, 'eski' şiirimize olan merakımın temelinde Yahya Kemal etkisi yatar. Onun rüzgârıyla İstanbul daha güzel okunur, daha anlamlı yaşanır gibi geliyor bana her zaman. Günümüzde hâlâ eserlerinin vazgeçilmez oluşu, fikirleri üzerindeki düşünme gayreti dahi bu ince ruhlu, nevi şahsına münhasır şairimizi tanımaya kafi gelmemiştir. Hâlâ onun geçmişinde sır gibi kalmış meseleler, yaşayışlar olduğunu düşünüyorum.
Büyüyenay Yayınları tarafından neşredilen ve Yusuf Turan Günaydın'ın hazırladığı "Yakın Dostları Yahya Kemal'i Anlatıyor" adlı eser, şairimizi daha yakından tanımaya vesile oluyor. 1 Kasım 1958'deki vefatından hemen sonra gazeteci Şemsi Kuseyri, şairin yakın dostlarıyla görüşmüş ve bunu bir dizi hâlinde Yeni Sabah gazetesinde tefrikâ etmiş. Yusuf Turan Günaydın, hazırladığı bu kitapla, gazetedeki diziyi derlemiş oluyor. Peki Şemsi Kuseyri kimlerle görüşmüş? Bu isimler şöyle: Melel Celâl Hanım, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Abdülkadir Karahan, İhsan Şükrü Aksel, Münir Nurettin Selçuk, Fahrettin Kerim Gökay, Fahriye Ali Sami Yen, Prof. Dr. Nihat Reşat Belger, Ord. Prof. Sadi Irmak ve Fatma İzzet Melih Devrim (Fahrünnisa Zeyd).
Kitap evvela Yusuf Turan Günaydın'ın "Bir ölümün hemen ardından" yazısıyla başlıyor. Akabinde Şemsi Kuseyri'nin üç alt başlıklı sunuşu var: Büyük şair, Paris'te geçen seneler ve Büyükelçi Yahya Kemal. Kuseyri'nin merakı da tıpkı bizler gibi, bu karmaşık ruh sahibini daha yakından keşfetmek üzerine. "Yahya Kemal'in her şiirinde ayrı aşk terennüm ettiğin iddia edenlerin yanında, hiç kimseyi sevmediğini söyleyenler, şiirlerinin çok hissiî olduğunu iddia edenler yanında onları çok aklî bulanlar, onun çok toleranslı, çok yumuşak olduğuna inananlar karşısında çok kıskanç ve çok alıngan olduğunu iddia edenler... elbette bulunacak. Ve belki de herkes kendi zannında kendince haklı olacak. Çünkü her büyük adamda olduğu gibi herkes onda biraz kendini, kendi gerçeklerini görecek. Aslında Yahya Kemal, bütün bu çeşitli ruh hâllerinin örüldüğü, bünyeleştiği bir terkipti..." diyor Kuseyri ve dizisinin gayesini de şu sözleriyle açıklıyor sanki: "Pek çok dostu vardı ama en iyi, en yakın, en hakikî dostu kimdi? Dostlarına kendinden, kendi hakikatinden ne kadarını ve nasıl vermişti?"
Melek Celâl Hanım, Yahya Kemal'in çok kibar, âşıklara karşı hürmetkâr olduğunu belirtmiş. "Vuslat"isimli şiirini büyük aşkı Celile Hanım için yazdığını, en büyük aşkını ona beslediğini anlatmış. Birçok kez âşık olmuş ama hiçbiri Celile Hanım'ın yerini tutmamış. Üstelik şairimiz, aşkına karşı oldukça da kıskançmış. Yine Melek Hanım, şairin bir eve hasret olduğunu, "Bir evim olmalıydı. Koltuklarına kurulup İstanbul'u seyretmeliydim" dediğini söylüyor. Moda'nın baharına doyamadığını, her fırsatta Üsküdar'a gittiğini, bir büstünün yapılmasını çok istediğini de bu bilgiler vesilesiyle öğreniyoruz. Sanat anlayışını Melek Hanım kısaca şöyle izah ediyor: "Kemal Bey sanatkârın tabiat karşısında bir şeyler duyup onları ifade eden insan olduğunu söylerdi. Şiirler ise onun tabiriyle, ağacın üstünde duran kuş gibidir. Öter, ötmesini bilirse şairdir."
50 yıllık dostu Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mustafa Kemal Paşa'yla Yahya Kemal'i buluşturan, aralarındaki dargınlık bulutlarını sıyıran isim. "Sevenleri çok olmakla beraber yalnızdı, bir aile kuramadı" diyerek uzun uzun anlatmış eski dostunu. Zarif anlatımı şöyle bitiyor: "Zaman mesafesi zayıfları küçültüyor, eziyor ve siliyor; mekân mesafesi dağı ufuktan indiriyor ve yavaş yavaş, sindire sindire göze görünmez bir hâle getiriyor. Zaman manevî kuvvetlerin farkındadır; küçültmüyor, büyütüyor. Yahya Kemal gelecek nesiller için, bizim için olduğundan daha aziz, daha kıymetli görünürse kim şaşabilir? Biz 50 sene onun mütemadî büyüdüğü seyrettik. 100 sene, 150 sene sonra, 200 sene sonra elbet şimdi bildiğimizden daha büyük olacaktır."
Doç. Dr. Abdülkadir Karahan, Yahya Kemal'in kendisinin en büyük şair olduğuna inandığını, şiirlerinin bilhassa gençler tarafından eleştirilmesine hiç gelemediğini anlatıyor. Bunlar edebiyat tarihimiz açısından da müstesna bilgiler. Bilhassa Mehmed Âkif ile bir mukayese var, okuyalım: "Bir gün Mehmed Âkif hakkında bir ihtifal yapılmıştı. Bana defalarca bu ihtifali anlattırdı. Kendisiyle Mehmed Âkif'i mukayese etmemi istedi. Ben her ikisinin de Türk şiirinde ayrı ayrı ölçülerde büyük sanatkâr olduklarını, dindar ve milliyetçi şiiri ayrı iki zaviyeden terennüm etmekle beraber hedefte birleşmiş göründüklerini, ancak söyleyiş tarzı ve üslup güzelliği bakımından kendisinin daha kuvvetli olmakla beraber Âkif'in de eserlerinin sayısı cephesinde fâikiyeti olduğunu belirttim. Biraz alındı. "Aman canım!" dedi. "Âkif Avrupa ölçülerini kavramış ve saf şiiri terennüm etmiş değil ki!"
Tüm isimlerin neler anlattığını buraya sığdırmak hem mümkün değil hem de okuyucunun heyecanını kaçırabilir. Bu yüzden daha nice teferruatlı bilgiler için kitaba başvurulmasını salık veririm.
İçinde daha önce görülmemiş Yahya Kemal fotoğraflarının da yer aldığı kitap 176 sayfadan oluşuyor. Dostlarının anlatımından sonra "Bilgilik" başlığıyla görüşülen isimlerin kısa biyografileri var. Peşinden kitabı hazırlayanın yayın kaynakları, yazı dizisinin kaynakçası ve gayet geniş bir dizin de bulunuyor. Titizlikle, özenle hazırlanmış bir kitap olduğu her yerinden belli. Büyüyenay Yayınları'nı ve Yusuf Turan Günaydın'ı tebrik ediyorum.
Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf