87 yaşında, Alman asıllı olduğu halde Alman tarafını
reddetmiş ünlü bir profesör, 36 yaşında bir kadının hayatını değiştirebilir mi?
Bir aşk uğruna insan neler yapabilir? 60 sene süren bir aşk mümkün mü?
Zülfü Livaneli, Serenad kitabında bu soruların cevabını sunarken bir yandan da yakın Türkiye tarihinden çok da konuşulmayan gerçeklerle kavrıyor okuyucusunu. Hikâye Maya Duran tarafından bir uçak yolculuğu esnasında yazılıyor, başından geçenleri edebî kaygı duymadan olduğu gibi anlatan Maya’nın Profesör Maximilian’ın yaşamına dair söylediği her kelime sizi alıp o zamanların Pera Palas’ına, Beyoğlu sokaklarına, Max’ın umutsuzluğuna götürüyor. Livaneli, iç içe geçmiş hikâyelerle bezediği roman tekniğiyle okuyucuyu adeta kahramanlarının gezdiği sokaklarda yürütüyor.
Nazi Almanyasında tanınan bir profesörken evlendiği Yahudi
karısına duyduğu aşkla ülkeyi terk eden ve umutsuz bir yaşam sürmek zorunda
kalan Max’ın unuttuğu anılara ve acılara dönüş hikâyesi bu. İsimlerini bile
geride bırakmış insanların yaşayacak bir yer bulma hikâyesi. Bir kadının
monoton hayatından zorla çekilip çıkarılma hikâyesi. Yakın tarihte
topraklarımızda yaşanan ölümlerin, ayrılıkların ve değiştirilen yaşamların hikâyesi.
Serenad kitabını yalnızca okuyamazsınız, bir noktada
bir kelime sizi daha fazla araştırmaya, unutup gidilen gerçekleri yeniden
hatırlamaya yönlendirecektir. Sanırım kitabın en güzel tarafı da bu. İşin tarih
kısmıyla ilgilenmiyor olsanız bile Max’ın 60 yıl süren aşkı ve o aşk için her
şeyden vazgeçişine kapılmamanız imkânsız. Sözün kısası, uzun zamandır çok
etkileyici, sarsıcı bir kitap okumadım diyorsanız Serenad sizin için biçilmiş kaftan.
Ümran Kio
twitter.com/umrankio