barbar
1. Gürültücü, patırtıcı (kimse). 2. Palavracı.
3. Sert, haşin (kimse).
4. Atak: Barbar bir çocuk.
5. Yabancı.
6. Bir kimsenin aleyhinde bulunan, kötülük yapan.
7. Gelişigüzel, saygısızca konuşan.
- TDK sözlüğü
Sema Kaygusuz tarafından kaleme alınmış olan Barbarın Kahkahası 2015 yılında Metis Yayınları'ndan çıkarak 2016 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü’nü de almaya hak kazanmış bir roman. Kitabı incelemeye başlamadan önce epigrafta “barbar” kelimesinin anlamı üzerinde özellikle durmak istedim çünkü “barbarın kahkahası” kullanımı kitapta tek bir bölümde geçiyor olsa dahi, tüm kitap boyunca peşinde olduğumuz bir tanım. Üstelik barbar diye adlandırabileceğimiz kimseler kısmen ya da tamamen bu yedi anlamı tümüyle üzerlerine cuk oturmuş bir gömlek gibi giyiniyorlar. Kitapta yer alan isimler birbirine karşı kendilerince haklı olarak “gürültülü” olabilmenin verdiği rahatlıkla, birbirleri hakkında ve hatta birbirlerine karşı da “saygısızca konuşabiliyor”, bir yandan “sert” görünürken, bu görünümün ardında “kötücül bir görme” eyleminin faili olabiliyor. Bunları yaparken de arkasına saklandıkları başka bir barbar tanımını yüklüyorlar bir ötekine: “yabancı”.
Kitap, Mavi Kumru Moteli’ne yaz tatili için gitmiş olan bir grup insanı konu ediniyor. Anlatıcı, bir suçla açılış yapıyor kitaba ki ilerleyen sayfalarda suç diye nitelendirilen bu davranışın sadece kahraman tarafından psikolojik bir rahatlama mekanizmasıyla eylem haline dönüştüğü görülüyor. Ancak fitili ateşlemek için sanki hazırda bekleyen otel müşterilerine bu davranış yetiyor da artıyor bile. “Suç” diye tanımlanan konu kitabın kahramanlarından olan Turgay’ın denize işemesi. Ardından otelin havlularına, çarşaflarına, minderlerine, müşterilerin eşyalarına karşı adeta bir başkaldırı niteliğinde bu çiş konusunun devam etmesi.
Çiş, aslında bir taraftan konuyu güçlendiren, bir taraftan da olayın tüm şüphelilerini, yani tüm karakterleri birbirine muhatap kılan bir metafordan ibaret, verdiği mesaj açık: Bu işi aslında kimin yaptığı belli değil, dolayısıyla hepimiz bir anlamda suçlu ve kirliyiz. Aramızdan birini bu iş için kurban seçemeyeceğimize göre, bizden olmayanı, alt sınıftan olanı, bize hizmet edeni ilk tahlilde suçlamak en akıllıcası. Ancak o da gidince ve biz aynı sınıftaki insanlar bir başımıza kalınca kimi suçlayacağız? Bizden olanı değil elbette, böyle çirkin bir şeyi yapsa yapsa öteki yapar. Ötekinin kim olduğuysa bizim kendimizi nasıl tanımladığımıza göre değişir. Kitap, biraz da bu sorunun peşinde giden bir polisiyeyi andırıyor ancak klasik polisiyelerdeki gibi bir çözüm bölümü beklemeyin. Çünkü anlatıcı bu unsuru sadece anlatmak istediğini anlatabilmek, vermek istediği mesajı ortaya koyabilmek adına adeta bir dekor gibi kullanıyor. Öyle ki anlatı aslında düz seyrinde ilerleyen bir kurmaca bile değil. Önemli olan olay örgüsü değil, özellikle diyalogların güçlendirdiği ve okuyucunun da tanık olduğu birtakım anlar.
Belirgin bir çizgisel kurgusu olmamakla beraber öne çıkan bir ana kahraman da yok Barbarın Kahkası’nda. Yaşanan anlara konuk olurken aslında mercek altına alınmış olan karakterlere de değiniyor anlatıcı. Tıp tarihçisi ve deontolog olarak çizilen Simin karakterinin diğerleri ile ilgili yazdığı notlarda psikoanalitik bir değerlendirme yapılırken, karakterler arası diyaloglarda kişilerin o gün nasıl öyle olduklarının kaynaklarına ulaşılabiliyor. Bu diyaloglar, yazlık motellerde iki üç insanın bir araya geldiğinde yaptığı çaylı muhabbetlere hiç benzemiyor. Bilakis her birinden acı bir feryat yükseliyor. Kiminden bir tecavüz vakası, kiminden oldurulamamış bir eşcinsel ilişki, kiminden bir katliam, kiminden bir kadın baskısı sızıyor. Birçoğu da gidip bir erk söylemine takılıveriyor. Anlatıda bu söylemi destekleyen en güçlü temsil ise ergenlik çağında olan Ozan’a ait. Elinde zıpkınla her seferinde motele ölü bir hayvan getirerek yetişkinlerin dünyasına ancak güçle, iktidarla dahil olabileceğini gözler önüne seriyor. Her ne kadar tüm tatilciler Ozan’ın davranışlarını tuhaf bulsalar da içten içe hepsi farklı şekillerde bu erke hizmet ediyorlar. Aynı çiş gündeminde olduğu gibi, ölü hayvanları görünce de ikiyüzlülükleri ortaya seriliyor. Sanki sahiden temizlermiş gibi, kirli olduğunu düşündükleri bir şeye tepki gösteriyorlar.
Öte yandan karakterlerin ikili konuşmaları her ne kadar o ana ve o kişilere özel gibi görünse de bu diyalogların bütünü kapsayan anlamlar barındırdığı söylenebilir. “Sen benden ne istiyorsun Melih? Neden her fırsatta beni tespit edip duruyorsun? Büyüteçten böceğe bakar gibi gözetliyorsun? Her fırsatta ağzıma sıçıyorsun. Resmen suratıma karşı dedikodumu yapıyorsun lan!” diyen İsmail her ne kadar bunu Melih’e söylüyor gibi görünse de aynı cümleyi kitapta yer alan diğer ilişkilere uyarlamak çok da zor değil örneğin. Ya da “Ben meğerse, inancımın karşısına babamı dikmişim inzibat gibi. Dinimin sahibiymiş babam. Ona bir şey olunca bana da oldu.” diyen Alikar bu tespiti sadece kendisi için yapıyor olmasa gerek.
Tüm bu kapsayıcı diyaloglara Simin’in defterine yazdığı notlardaki birkaç satır nokta koyar gibi: “Büyümüş de küçülmüş olanın kan dökerek yarattığı ürküntü ile küçülmüş de büyümüş olanın yarattığı çiş kargaşası arasında müphem bir bağlantı var bence. Evcil hayatlarımıza sızmış biri çocuk, diğeri yetişkin iki barbar, hicveden bir kahkahayı, karşılıklı atışan aşıklar gibi tamamlıyorlar.”
Barbarın Kahkahası, her bir karakteri, her bir diyalogu ile oldukça güçlü anlar sahneleyen sinematografik bir görsel şölen gibi. Öte yandan, beklenmeyen, şaşırtıcı, merak ettiren unsurlar barındırdığını söylemek güç. Karakterlerin temsilleri başarılı ancak her ne kadar örtülü bir metin izlenimi yaratsa da aslında tahmin edilmesi zor değil. Kim bilir, belki yazarın da amacı zaten bu değildir, dert edindiği birtakım konuları roman zeminine taşımak istemiştir ve doğrusu bunu çok başarılı gerçekleştirdiği aşikar.
Barbarın Kahkahası, sadece Türkiye için değil dünyanın birçok yerinde nefes alan bu insanların, gerçekleşmiş olayların, var olan muktedirin ve ötekinin sayfalarda izini sürerken polisiye, psikoanalitik kuram gibi yardımcı ögelerden destek alıyor ve “hepimiz en az bir diğerimiz kadar kirliyiz” özeleştirisi ile gücünü gösteriyor.
Feyza Gönüler
twitter.com/FeyzaGonuler