Sadece ülkemizde değil, dünyada da Osmanlı tarihi denince akla gelen en önemli isimlerinden biri Halil İnalcık’tır. Bugün dahi akademisyeninden öğrencisine, araştırmacısından kendi hâlinde bir meraklıya kadar Osmanlı tarihiyle ilgilenen herkes, İnalcık eserlerine başvurmakta, kendine yeni yollar bulup yeni eşikler aşındırmaktadır. İnalcık hoca 25 Temmuz 2016’da 100 yaşında vefat etmişti. Vefatının ardından pek çok çalışması Kronik Kitap tarafından tarih severlere sunulmaya devam ediyor. Böylece, tıpkı hayattayken olduğu gibi vefatının ardından da hocanın çalışmaları ışık saçmayı, yeni çalışmalar için cesaret ve ilham vermeyi sürdürüyor.
Kronik Kitap, 2018 yılının nisan ayında Osmanlı İmparatorluğu adıyla İnalcık’ın iki önemli eserini şık bir kutu içinde yayınlamıştı. Bu ciltlerin ilkinde “Toplum ve Ekonomi” üzerine makaleler yer almıştı: Sipahiler ve köylüler, İslâm arazi ve vergi sistemi, Fatih devrinden önceki tımar sistemi, Osmanlı’nın kuruluş ve inkişaf devrinden 15. yüzyıla kadar Türk topraklarındaki iktisadî vaziyet… “Sultan ve Siyaset” ise ikinci cildin başlığı olarak seçilmişti. Bu ciltte Osmanlı tarihini dönemlendirme meselesi, Âşıkpaşazâde tarihinin nasıl okunması gerektiği, Osman Gazi’nin İznik Kuşatması ve Bafeus Savaşı, Fatih Sultan Mehmed devri, Osmanlıların karar alma mekanizmaları, kadılık kurumu, Osmanlı hukukunun İslâmlaşması, vergi toplama gibi oldukça kritik konular yer almıştı.
Kronik Kitap, Şubat 2024 itibariyle Halil İnalcık’ın Osmanlı İmparatorluğu serisine yeni iki cilt daha kazandırdı. Bu ciltlerden ilki, “Fetih ve Teşkilat” adını taşıyor. Osmanlı fetih yöntemleri, Bizans ve Osmanlı vergilendirme sistemleri arasındaki ilişki, Edirne’nin Fethi (1361), Türk tarihinde toprak meseleleri, Modern Avrupa’nın gelişmesinde Türk etkisi, II. Mehmed’in İstanbul’un Rum nüfusuna ve şehrin Bizans yapılarına yönelik politikası, Kanûnî Sultan Süleyman döneminde Osmanlı hukuku, Kıbrıs’ta Osmanlı siyaseti ve yönetimi, Osmanlı belgelerinde İnebahtı, Osmanlı iktisadî zihniyeti ile sermaye oluşumu, Osmanlı gerilemesinin reaya üzerindeki etkisi, Osmanlı toplum yapısının evrimi, Tanzimat’ın uygulanması ve sosyal tepkileri, bu cildin başlıklarını oluşturuyor. Halil İnalcık özellikle bu ciltteki makalelerinde on dördüncü ve on beşinci yüzyıllarda Doğu Akdeniz’de genişleyen Avrupa’ya karşı İslam’ın tepkisinden doğan bir Osmanlı İmparatorluğu çerçevesi çizerek, bu çerçeveyi Batı-dışı herhangi bir kültürün Avrupa’ya karşı nasıl böylesine başarılı ve kuvvetli bir mücadele verdiğini gözler önüne seriyor. Elbette bu mücadelenin ana damarı fetih yöntemleri. İnalcık, sistematik olarak uygulanan iki fetih yöntemine dikkatleri çekiyor. İlki, komşu devletler üzerinde bir çeşit himayeyle birlikte yerel hanedanların tasfiyesi ve böylece doğrudan egemenlik kurma. İkincisi ve Osmanlı tarihi boyunca batının da doğunun da en çok ilgisini çeken sistem: fethedilen ülkenin nüfusun ve ekonomik kaynaklarının defterlere kaydedilmesi üzerine kurulu olan tımar sistemi. Osmanlı tarihinin henüz başından itibaren bu iki fetih yönteminin başarıyla uygulandığını hatırlatan İnalcık, kitap boyunca küçük bir uç beyliğinin yeniçağın en güçlü imparatorluğu hâline nasıl dönüştüğünü kademe kademe izah ediyor.
İkinci ciltteki makaleler “Devlet ve İdare” başlığı altında toplanıyor. Okuyucular bu ciltte Osmanlı Devleti’nin doğuşu meselesinden yayılma stratejilerine, han ve kabile aristokrasisinden Annales Okulu’nın Osmanlı araştırmalarına etkisine, Osmanlı İmparatorluğu’nda askeri ve mali dönüşümden çeltikçilik ve köle emeğine, büyük çiftliklerin ortaya çıkışından İstanbul’un incisi olan bedestenlere kadar uzanan geniş bir alanda imparatorluk tarihini gözlemleme imkânı yakalıyor. Cildin son konusu, bilhassa Osmanlı sosyo-ekonomik tarihi araştırmalarında güvenilir sonuçlara ulaşmak için mutlaka bilinmesi gereken Osmanlı metrolojisini içeriyor.
Halil İnalcık, modern tarih yazıcılığında hâlâ büyük bir mesele olarak ortada duran kuruluş dönemini Herbert Adam Gibbons, M. Fuad Köprülü, Paul Wittek, Freidrich Giese gibi alanında uzmanlaşmış diğer isimlerin yorumlarını da süzerek okuyucuya açıyor. Bunun bir okuma ve anlama kolaylığı getirdiğine şüphe yok. Osman Gazi’nin ortaya çıkış süreci bir tarih meraklısı için hem heyecan verici hem de yeni kaynaklara yönelme noktasında ufuk açıcı. Diğer yandan İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun kökeni meselesini de masaya yatırıyor. Bu anlamda Selçuklu Devleti’nin batıdaki uç bölgelerinde yer alan Türkmenlerin gazi beyliklerine dikkat çekerken, uçlardaki ahlakî hayatın eski Türk geleneklerine bağlı oluşuna da işaret ediyor. İmparatorluğun gerçek kurucusunun Fatih Sultan Mehmed olduğunu da belirten Halil İnalcık, bunu bilhassa ekonomik ve kültürel gelişmeler nezdinde açıklıyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nu dünya tarihine taşıyan nasıl ki fetih ve yayılma stratejileriyse, Osmanlı tarihini dünyaya tanıtan da Halil İnalcık’ın kalemidir. Bu yüzden hocanın her çalışması, daimî bir rehber niteliğindedir.
Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf