Nisyan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nisyan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mart 2013 Çarşamba

Ölümü bile unutur insan

Şiir mi, roman mı, hikâye mi olduğunu sonuna kadar anlamadığımız bir kitap Nisyan. Murat Gülsoy’un son kitabı. Peki ne demek nisyan? Unutmak, kasten terk etmek demek. Özellikle, kitabın sonuna kadar kelimenin kökenine bakmadım. “Unutmak” anlamını biliyordum. Sadece bu anlamla düşününce “neden bu ismi vermiş kitaba?” diye sorgulamadım değil. Ama “kasten terk etmek” anlamını öğrenince her şey netleşmişti.

Ölmek üzere olan bir adamın ağzından dinliyoruz hikâyeyi. Bilinci gidip geldiği için standart bir kurgusu yok kitabın. Aslında hepimiz biliyoruz hayat denen karanlık denizin bir sonu olduğunu ve daha karanlık olana ait olduğumuzu. Ama ana rahmini terk ettiğimiz günden itibaren bu gerçeği unutmak üzere kuruyoruz denklemlerimizi. Kasten terk ediyoruz bu gerçeği. Ta ki ölüm bizi sayıklama anına kadar sürükleyene dek. Ölmemek için kelimelere sığınana dek. Ya da anlatıcı gibi zamanında kelimeler üzerinde güç sahibiyken gün geçtikçe onların kölesi olana dek. Ama buna ihtiyacımız var. Her adımda ölüme yaklaştığımızı unutmazsak her şey içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Arapça bir deyim varmış: nimet il nisyan diye. Anlamı da “unutmak nimettir.” Deyimlere inanırım.

Bazen insan adını bile hatırlamayabilir. Hatırlanmak için çırpınıp dursa da geceleri ortaya çıkan böceklerden başkası duymaz sesini. O zaman da edebiyata sığınır. Tıpkı roman yazmaya çalışan bu anlatıcı gibi. Ama cümle kuramaz. Sayıklar, sayıklar… Gülsoy, bu sayıklamalardan yola çıkarak metaforlar dizisi sunuyor okura. İtiraf edeyim, kitabı ilk okumaya başladığımda her sayfada tek bir paragraf ve o kadar boşluğun bulunması rahatsız etmişti beni. İlerledikçe fark ettim ki, bu kitabın o boşluklara ihtiyacı var. Durup düşünmek için, bir öncekini sindirmek için hepimizin hayatta o boşluklara ihtiyacı var. Bu yüzden kitabı okunacaklar listenizin yanında “düşünülecekler” listenize de eklemeyi unutmayın.

Bu da kitaptan tadımlık bir bölüm:

"Benim de bir zamanlar öldüren bakışlarım yok muydu? Her temasta zehirlemedim mi? Zamanın içinde kaybolmak günahlarından azat edilmek demek. Belki de. Kahve fincanını açıyorum. Geçmişi söyle bana. Kadın gülümsüyor bilmeden. Kalabalık çok insan. Bir de kuş geliyor uzaklardan. İyi bir kuş. Merakımı yenemiyorum. Heyecanlanıyorum. Geçmişten haber var mı?" (s. 59)

İyi okumalar...

Ümran Kio
twitter.com/umrankio