“Ne kızgın güneşten kork artık,
Ne de azgın kışın hışmından.”
“Mrs. Dalloway”de bir günün 10-12 saatlik zaman diliminin geri dönüşlerle anlatılışına şahit oluruz. Bu kısa zaman diliminde karakterin bütün geçmişini, iç hesaplaşmasını ve koskoca bir tarihi verir Woolf. Bir nevi yazarın da kendiyle iç hesaplaşmasıdır. Ve bütün roman kişilerinin yaşamlarında bir dönüm noktasıdır. Bilinçakışı tekniğinin en başarılı örneğidir.
Romanda iki farklı karakter (Septimus ve Dalloway) aynı düşüncede birleşir ve bütünleşir. Algıları bozulmuş karakterlerdir. Bu kadar aynı oldukları için bir türlü bir araya gelemeyen karakterlerdir. Clarissa akşam vereceği partinin hazırlıkları için düşünceleriyle başbaşa Londra sokaklarında dolaşırken Septimus da ondan habersiz yine aynı sokaklarda farklı bir hedefe doğru yol alır. Dalloway aşktan yoksun olarak evlendiği kocası Richard’a hayatta kalabilmek için tutunurken, Septimus da aynı sebeple Lucrezia ile birliktedir.
Romanda zaman algısı deniz dalgalarının hareketiyle özdeştir. Zihin ve duygular da bir sarkaç gibidir. Yaşam ve ölüm iç içedir. Karakterler arası geçişte sinemasal teknikler dikkat çeker. Toplumsal eleştiri vardır.
Virginia Woolf’ta 20. yüzyıl aydınının bütün özlem ve tedirginliği görülebilir. İnsanı yalnızca madde yoluyla algılamaz. Bir arama içindedir o yüzden. Söz diliminin en küçük öğelerine indirilmiş dolaysız cümleler kullanır. Bütün İngiliz toplumunu yansıtır. Gerçekliğin imgesini Proustvari bir şekilde kavrar.
“Bir gün bile yaşamak çok tehlikeliydi onca.”
Ahu Akkaya
twitter.com/diviniacomedia