Mark Johnson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mark Johnson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Eylül 2016 Perşembe

Hayat, anlam ve dilden sızan dünya

Metafor” kavramını “Bir şey söylerken, başka bir şeyi ima etmektir.” diye tanımlayan ünlü şair Neruda’ya bilmem katılır mısınız? Peki ya, “Deniz bir metafor, gökyüzü bir metafor, o zaman tüm dünya, başka bir şeyin metaforu…” diyen Mario haksız sayılabilir mi sizce? “Metafor” deyince nedense aklıma İl Postino (Postacı) filmindeki -Postacı Mario ile Şair Pablo Neruda arasında geçen- o diyalog gelir hep.

Okuduğum kitap, bu kavram üzerinde tekrar düşünmeme vesile oldu. “Konuşan daima dildir ve dilin dili, metafordur. Dilin dilinin metafor olduğunu, ‘metafor’ kelimesinin kendine bakarak anlayabiliriz. Grekçe metaphoradan gelen ‘metafor’ kelimesi, meta: öte ve phrein: taşımak kelimelerinden mürekkeptir ve ‘bir yerden başka bir yere götürmek’ anlamına gelir.

Metaforlar/ Hayat, Anlam ve Dil”… Üzerinde uzun uzun düşünmeye değer bir kavramı anlatmış George Lakoff ve Mark Johnson’ın 1980 tarihli bu kitabı. Alanındaki kıymetli çalışmalardan biri. Konuyu anlaşılır bir dille açıklayan Lakoff ve Johnson, “Öne sürdüğümüz en önemli iddia, metaforun sadece bir dil sorunu, yani yalnızca bir kelime sorunu olmadığıdır. Biz tam tersine, insanın düşünme sürecinin büyük ölçüde metaforik olduğunu ileri süreceğiz.” diyorlar.

Dilimize ilk kez 2005’te kazandırılan kitap, İthaki Yayınları tarafından yeniden gözden geçirilerek basıldı. Çeviri, Gökhan Yavuz Demir’e ait… Elinize aldığınız kitaba ilk baktığınızda -anlattığı konudan dolayı- gözünüz korkuyor, fakat daha sonra kendi dilinizde yazılmış bir kitabı okuyormuş hissine kapılıyorsanız bu, çevirmenin başarısıdır.

Otuz bölümden oluşan kitaptaki bölüm başlıklarından bazıları şunlar: “Beraber Yaşadığımız Kavramlar, Metaforik Kavramların Sistematikliği, Metaforik Sistematiklik: Vurgulamak ve Gizlemek, Yönelim Metaforları, Metafor ve Kültürel Tutarlılık, Ontolojik Metaforlar, Kişileştirme, Metonimi, Metafor, Doğru ve Eylem, Doğru, Objektivizm ve Subjektivizm Mitleri, Batı Felsefesi ve Linguistiğinde Objektivizm Miti, Metafor, Objektivizm Mitinin Kusurlarını Nasıl İfşa Eder?, Subjektivizm Mitinin Bazı Yetersizlikleri, Tecrübeci Alternatif: Eski Mitlere Yeni Anlamlar Vermek, Anlama…

Çevirenin Önsözü, Monroe Beardsley’in bir sözüyle başlıyor: “Metafor minyatür şiirdir.”. Çeviriyi yapan Demir, girişte uzun uzun anlatmış -sanılanın aksine- “metafor”un Türkçe karşılığının “istiare” yahut “eğretileme” olmadığını. Sebebini ise şöyle açıklamış: “İstiarede şu üç nitelik bulunmalıdır: kelimenin gerçek anlamının dışında herhangi bir kavrama yahut nesneye ad olması; karîne-i mâni’a (engelleyici ipucu) bulunması, yani kelimenin kendi anlamında kullanılmasının mümkün olmaması; benzetme amacının bulunması. İstiare, ‘benzetme’nin temel iki ögesinin, yani benzetilen ile benzeyenin birinden birinin söylenmemesi ile yapılır.

Metaforlar/ Hayat, Anlam ve Dil”, özellikle ‘dil’ alanında çalışanlara yönelik bir eser olmakla birlikte, aslında konuyla ilgilenen herkese yönelik bir eser.

Lakoff ve Johnson, metaforların gündelik hayatımız içinde ne kadar büyük bir yer kapladığını gösterdikleri eserlerinde, çeşitli örneklere de yer veriyorlar: “Kendimizin ve etrafı­mızdakilerin ZAMAN PARADIR, AŞK BİR YOLCULUKTUR ve PROBLEMLER YAPBOZDUR gibi metaforlarla yaşadığını fark ettiğimizde yine de hayrete düşeriz.

Kendimizi ve ‘öteki’ni anlamanın yolu da kalınca çizilmiş kitapta: “İnsan, içinde yaşadığı gerçekliği ancak metaforlar vasıtasıyla ve metaforik olarak inşa edebilir. Metaforlar hayatı, kendimizi ve ‘öteki’ni anlamanın yegâne yoludur. Metaforlar, dünya diye adlandırdığımız şeyi, onu açığa çıkararak ve gizleyerek bize sunar.

“Metaforlar” kitabı, ‘hayatı ve dili mucizevî kılanın metaforlar olduğunu fısıldıyor bize. Kitapta ayrıca, metafor vasıtasıyla tecrübeyi kavrama yeteneğimizin, dünyayı biricik algılama ve tecrübe etme tarzlarını sağlayan metaforlarla birlikte, görme yahut dokunma veyahut işitme benzeri bir duyu gibi olduğuna da değinilmiş. Bu yüzden metafor, faaliyetlerimizin dokunma kadar önemli ve vazgeçilemez unsurlarından biridir.

Kitapta baştan sona anlatılmaya çalışan ‘ana fikir’ belki de şu: “Metaforlar, dilin aslî varlığıdır. Çünkü dil sadece bir ‘göstergeler imparatorluğu’ değil, aynı zamanda bir ‘metaforlar imparatorluğu’dur da.

Metaforlar, taşıdıkları/aktardıkları anlamı bazen saklar bazen de çok daha görünür kılar. Hatta J. L. Borges, metaforun da bir metafor olduğunu söyler. (Bilmem siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?)

Kitabın yazarları, gündelik dilde metaforik ifadelerin kullanım tarzı hakkında fikir edinmenin, bize gündelik faaliyetlerimizi yapıya kavuşturan kavramların metaforik doğasına dair bir kavrayış sağlayabileceğini ileri sürüyorlar. “Felsefe ve linguistikte zihinlerimizde önemli yer tutan şeylerin kendi­lerinin de metaforlar ve metaforların bize gündelik tecrübe­lerimizde verdikleri kavrayışlar olduklarını, bütün sonuçları değerlendirdikten sonra düşünebildik.” diyorlar.

“Metaforlar” kitabı onlarca alt başlık, son derece yalın bir dil ve çarpıcı örneklerle anlatmış anlatacağını. Okurken, metaforun bir gerçeği dile getirmek amacıyla kullanıldığını ve pek çok metaforik ifadenin dilde kalıcı olduğunu görebiliyoruz.

Önsöz’de de belirtildiği gibi, “Sosyal ve kültürel gerçeklikler, hatta bilimin kendisi linguistik ve metaforik inşalardır. Novalis ‘bütün dönüşler yuvayadır’ der. Yuva metaforlardır ve bütün dönüşler metaforadır. Metaforlar yuvamızdır.

Dünyaya bakış açınızı biraz da olsa değiştirecek bir kitap “Metaforlar/ Hayat, Anlam ve Dil”… En azından yeni bir pencere açacak, ufkunuzu genişletecek, dilinizi zenginleştirecek… Az şey mi!

Merve Koçak Kurt
twitter.com/mervekocakkurt