"Burada olan benim biyografim değil içsel olaylarımın gerçek akışıdır."
- Giovanni Papini
Hayat çok hızlı ve değişerek geçiyor. Geleceğe dair planlar yapıyor, hayaller kuruyoruz. Bazen kendimizin ortadan kaldırdığı planlarımız çoğu zaman hayatın akışı tarafından yıkılırken, hayallerimiz en başta hayatın akışından dolayı hiç oluşmadan yok oluyor. Bu hengâmeden en fazla nasibini alan özelikle çocukluğumuza dair hayallerimiz olsa gerek. Daha saf, daha temiz, daha katışıksız, daha gerçek -ya da gerçeküstü- bir düş dünyası ile inşa ettiğimiz hayallerimiz bizler büyüdükçe hayatın gerçekliğine çarparak paramparça oluyor. Hiç gerçekleş(e)meyecek olmasına rağmen zihnimizin bir yerinde saklı kalan hayallerimiz hatırımıza geldikçe kalbimizde buruk bir heyecan dalgası bırakabiliyor. Bu durumu salt ümide tevil edemeyiz belki ama biliyoruz ki aslında ‘bitse de bitmiyor’.
Monokl Yayınları tarafından neşredilen Bitik Adam adlı kitap İtalyan yazar Giovanni Papini (1881-1956) tarafından kaleme alınmış. Eserin çevirisi Sinem Carnabuci’ye ait. Yazar, çocukluğundan başlayarak otuzlu yaşlarına kadar geçen sürecin ‘mücadeleci’ hikâyesiyle buluşturuyor okuru. Sıkıntı içinde geçen bir hayatın içsel yansımalarını şahit oluyoruz. Bu yanıyla kitapta on dokuzuncu yüzyılın sonları ve yirminci yüzyılın başlarının İtalya’sını içeren gerçek bir kesit söz konusu. Eserde tek düze bir anlatım yok. Kitaptan edebiyata, sanattan dine, felsefeden toplumsal yaşama kadar kapsamlı ve birbiriyle etkileşimli bir anlatımın olması okumayı tetikleyen bir etken oluyor.
Eserde yazarın henüz çocukken hayata geçirmek için planladığı bir şeyin büyüdükçe hayale dönüşümünü, bir anlamda gerçek olamayışını adım adım izliyorsunuz. Bilgiye ve kitaba hastalık derecesinde düşkün bir çocuğun var olan kitapların yetersizliğinden dem vurmasıyla başlıyor hikâye. Bir sandıktan oluşan kısıtlı bir ev kitaplığına sığamayan çocuk gördüğü/okuduğu kitaplardaki eksik bırakılan noktaların sıkıntısını çekiyor. Kendince yöntemler geliştirerek konuları yeniden yazmaya girişiyor. Notlar alıyor, çizimler yapıyor, yeni yeni kitaplarla tanışıyor. Ailesinin maddi zorluklar içinde olması daha fazla kitapla buluşmasına engel oluyor. Kitap elde etmek için yalan dâhil çeşitli yollara başvuruyor ama istediği kitapların çoğunu elde edemiyor. Kitapçılar ile ilgili iyi duygular beslememeye başlasa da kitap için atan kalbi onu kitapçıların karşısına çıkarmaktan geri durmuyor. Kütüphaneleri mesken tutuyor. Okudukça, öğrendikçe, bilgiye açlığını giderdikçe yaptığı planları revize ediyor. Öğrendiği her yeni bilgi yaptığı planın yeterli olmadığını, yazdıklarının düşündüğü gibi her şeyi kapsamadığını anlamasına sebep oluyor. Revize edilerek yeniden yeniden yapılan planlar her şeyi içerecek olan kapsamlı bir ansiklopedi yazma girişimine dönüşüyor. Daha çok okuyor, daha çok öğreniyor, daha çok yazıyor ve ne kadar çok öğrenirse çaresizliğinin o kadar arttığını görüyor. Bütün bu yaşadıkları onun sadece akranlarından ayrışmasına değil çevresindeki insanlardan da uzaklaşmasına neden oluyor.
Geçen yıllarla birlikte yazarın önceki planları gibi kapsamlı bir ansiklopedi yazma planı da hayale dönüşüyor. Oldukça asi, hırçın ve hırslı bir çocuklukla başlayan ideal, bir o kadar da inatla devam etse de belirli bir aşamadan sonra imkân denilen kavrama takılıp kalıyor. Bu durum onun okuma ve öğrenme isteğine ket vurmuyor ama planını gerçekleştirme yolunda yavaşlatıyor. Artık dünyayı ve insanları farklı bir pencereden görmeye başlıyor lakin bu değişim hiçbir zaman planından vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Kendisi gibi insanlarla tanışıyor, okuyor, düşünüyor, tartışıyor, dergi çıkarıyor, kitap yazıyor. Çabasının kendisini yaptığı plana yaklaştırması gerektiğini düşünürken her geçen gün uzaklaştığını gözlemliyor. Yaşadıkları ve elde ettiği sonuç insanlar için bitmek anlamına gelse de yazar bitmediğini, bitmeyeceğini haykırıyor. Öyle ki bu haykırışı “bitti dediğiniz adam yaptıklarıyla burada, siz neredesiniz” diyerek bir meydan okumaya dönüştürebiliyor.
Okur kitabın her sayfasında hem kitabı okuma hem de yazarın okuma serüvenine şahit olma bağlamında okuma eyleminin çift katmanlı keyfini sürerken yazarın şahsında insanın imkânının sınırlarını keşfediyor. Giovanni Papini’nin, yaşadıklarının iç dünyasındaki yansımalarını ustaca yazıya dökerek aslında kendisiyle birlikte kitapların da hikâyesini yazmış olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Bitik Adam her kitapseverin kendinden bir şeyler bulabileceği muhteşem bir eser olarak karşımıza çıkıyor.
Mevlüt Altıntop
twitter.com/mvlt_ltntp