"Harita, rehber ve kahve, işte bu yirmi üç günün araçlarıdır. Gezileri her zaman yalnız yapmak iyidir; daha çok öğrenirsiniz. Yanımda kötü bir fotoğraf makinesi de vardı. Pini di Roma (Roma çamları), Roma'nın merdivenleri (Le scalinate di Roma), Batı edebiyatını, müziğini ve resmini niye etkilemişti, anlamıştım."
- İlber Ortaylı, Gel Dünyayı Keşfedelim, "Roma"
Dost sohbetinde ölçüp biçme olmaz, her şey olduğu gibi serilir masaya. Uzun bir süredir, belki de salgından bu yana en çok konuşulan şeylerin başında ekonomi geliyor. Kimileri için yeni bir ev ya da araba alamamak dert, kimilerininse en büyük sitem kaynağı memleketi keyfince gezip görememek. Abartıya yer yok; bir gerçek var ki kendi memleketimizi gönlümüzce değerlendiremiyoruz. Yılın belli zamanlarında kavuştuğumuz bayramlar ve tatillerse palas pandıras geçiyor. Kimileri ziyaretle kimileri pineklemekle gün geçiriyor, zamanı tüketiyor. İlber Ortaylı'nın hem dile getirdiği bir şey var; zaman kaybolmaz. Yani muhakkak bedel ödetir. Ya israf ederiz zamanı ya da sarf ederiz, yani değerlendiririz. Günümüz için konuşmak gerekirse zamanın içinden kendimize ödüller çıkarabileceğimiz en güzel eylem planı; memleketi gezmek. Sadece Türkiye sınırlarını değil, memleketin civarını da. Evet buralara yeni gelmedik, epeydir emanetçisiyiz, ama etrafımızda nasıl yaşamlar kurulduğundan bihaberiz. Gezip görme fırsatı bulanlar da daha çok turistik faaliyetlere katılıyorlar. Belki haklılar, zaman da para da kısıtlı. Olabildiğince verim almak için hızlı davranmak, en popüler yerleri mutlaka görmek gerekiyor.
Bir gerçek var ki ülke halklarının tarihini, folklorunu, yaşam biçimlerini esaslı biçimde görebilmek için gezmek kafi gelmiyor, birkaç gözlüğe birden ihtiyaç var. Bu gözlük edebiyattan da sosyolojiden de psikolojiden de anlamalı. Kültüre ve sanata mutlaka temas etmeli. Müziği bilmeli, mimarinin en azından ne olduğunun farkında olmalı. Tüm bunların makul bir seviyeye gelmesi, kişiye şüphesiz bir yaşam görgüsü kazandıracaktır. İlber Ortaylı bu yaşam görgüsünü tecrübe etmiş, imkan buldukça da gençlere aktarmakla fevkalade değerli bir vazife yüklenmiş bir hocamız. Tarih kitapları kadar gezi kitaplarının da yoğun ilgi görmesi, hepimiz için mutluluk ve umut verici. İstanbul'dan Sayfalar, İlber Ortaylı Seyahatnamesi, Eski Dünya Seyahatnamesi okuması pek lezzetli kitaplardı. 2024'ün mayıs ayıyla birlikte, yani yazı karşılarken, hocanın Kronik Kitap tarafından bir gezi kitabı daha neşredildi: Gel Dünyayı Keşfedelim.
Özbekistan, Azerbaycan, Kazakistan, Tataristan, Moğolistan ve Güney Kore'den oluşan Asya; Kırım, Abhazya, İspanya, Yunanistan, Kıbrıs, Avusturya, Finlandiya, Belçika, İskoçya, İngiltere, İtalya ve Almanya'dan oluşan Avrupa; Karadağ ve Bulgaristan'dan oluşan Balkanlar; Irak, Suriye, Filistin, İran, Lübnan, Cezayir, Ürdün, Mısır'dan oluşan Orta Doğu bölümleri kitabın büyük bir bölümünü oluşturuyor. Bir okur olarak beni en çok heyecanlandıran düşüncelerden biri de İlber hocanın bir İran kitabı yazması. Eminim ki sadece notları bir araya gelse bize zengin bir İran fotoğrafı çıkacaktır. Geçmişten bu yana neler geldi, neler gelmedi, biz ne kadar ilgilendik, neleri önemseyip aldık, neleri görmezden geldik gibi. Bakalım, bekleme hakkını kullanıyoruz şimdilik... Kitabın son bölümü Türkiye topraklarındaki gezi notlarından oluşuyor. Böyle bitmesi çok ince düşünülmüş zira dünyayı ne kadar süreyle olursa olsun gezip görürüz ama mutlaka evimize geri döneriz, dönmek isteriz. Döneceğimiz ve kalacağımız, hiç gitmeyeceğimiz yer bellidir. Oraya sahip çıkmak ise bambaşka bir mesele. Hoca da bu manada Türkiye gezi rotalarını, her mevsimde gezilecek yerleri, Anadolu'da geçirdiği bir haftayı bizlere pay etmiş. "Para ve rahat her şey değildir. Doğduğunuz memleketin havası, kültürel zenginliği sizi cezbedebilir. İtalyanlar İtalya'dan göç etseler bile kolay kopmazlar. Türkiye'nin güzel tabiatını, zengin kültürel yapısını, adım başındaki ilginçliklerini tanıyan ve seven bir gençliğin buradan kopması pek mümkün değildir. Hatta göçün kendisi bile bu yüzden geçici olabilir. Bu bakımdan size bazı tavsiyelerim var. Bayram tatillerimizi belirli bir bölgede yapalım ve sadece denize girmenin dışında etrafı gezinmeyi iş edinelim." diyor hoca ve bayram tatili üzerinden bir bölge örneğiyle hatırlatma yapıyor: "Çeşme ve Alaçatı bayram ziyaretlerinde uğranmaması gereken yerler. Ama Seferihisar'ın kıyıları Ege Bölgesi'nin zenginliklerini, bitki örtüsünü hâlâ görebileceğimiz yerler."
Müzekart'ın yeterince kullanılmayan büyük bir imkân olduğunu söylüyor hoca. Mesela bu kartın günümüzde ücretsiz olduğunu, artık Milli Sarayları ve bazı özel müzeleri de içerdiğini kaç kişi biliyor? İstanbul'un zenginliğini keşfetmek için İstanbullu da pek fedakârca davranmıyor. Hocanın Suriçi rotası dikkatle okunup not edilmeli ve havaların insaflı olduğu bir zamanda mutlaka uygulanmalı diye düşünüyorum. Peki İlber hoca için bir şehir nasıl gezilir? Buyurun:
- Bir şehri ilk defa görüyorsanız, bir dakika bile dinlenmeyeceksiniz.
- Yürüyeceksiniz. Gençseniz ve bir şehirde gönlünüzce yürümüyorsanız orayı gezdiğinizi söyleyemezsiniz.
- Bir şehre ilk defa gidiyorsanız çok yoğun bir program yapacaksınız, illaki yorulacaksınız.
- O şehir hakkında her fırsatta okuyacaksınız, hatta şehri gezerken bile okuyacaksınız. Yirmi saat geziyorsanız mesela, iki saat okuyacaksınız. Gezi sırasında okuyacaksınız. Rehber de bulduysanız, programınızda olmasa da üşenmeden gidip bakın.
- Harita bakacaksınız, fotoğraf çekeceksiniz, not tutacaksınız.
- Müzeleri gezeceksiniz ama mutlaka çarşıya-pazara da karışacaksınız. Bunları görmeden o çevreyi tanıayamazsınız.
- Güvenliği hesaba katarak şehri gece de gezin. Gece, bir şehrin güzelliğidir.
Kitabın Türkiye bölümünde İzmir, Ayvalık, Eskişehir, Kars, Aksaray, Safranbolu, Kapadokya, Rize, Zonguldak, Likya Yolu, Aydın ve Manisa yer alıyor. Daha önce bu şehirleri gezip görenlerin, yeniden görme heyecanına kapılacağı kesin. Kendime not: Eskişehir, Safranbolu, Rize ve Kars yeniden görülmeli. Üstelik buralar yaz mevsiminde gece-gündüz rahatlıkla gezilecek yerler.
Gel Dünyayı Keşfedelim, hem oturduğumuz yerden -mümkün olduğunca oturmayalım- dünyanın ve ülkemizin nice diyarını keşfetmek hem de yeni bakış açılarına, yaşam(a) yorumlarına kavuşmak için okuması son derece zevkli bir kitap. İlber Ortaylı hocanın seyyahlığına ve tükenmeyen merak duygusuna tanık olacağımız daha pek çok gezi kitabı yazmasını temenni ediyoruz...
Yağız Gönüler
x.com/ekmekvemushaf