Ters köşeler, sürprizler, konyak şişeleri, yalan söyleyen insanlar, yalan söylemeyen insanlar, toplanan bavullar, unutulan paketler, çıkılan yolculuklar, terk edilen evler... Keskin gözlem gücü ve kıvrak kalemiyle karşınızda J. Mario Simmel’in medar-ı ifhitarı "Güneşten de Sıcak".
"Güneşten de Sıcak" kapkara, tekinsiz bir sokakta başınıza bir şey geleceğini düşündüğünüz bir anda ana caddedeki kalabalığa karışıp olayı sorunsuz atlatmanıza; aynı zamanda da başınıza hiçbir şey gelmeyeceğinden emin olduğunuz çok güvenli bir yerde yumruğu suratınıza yemenize benziyor. Zıtlıklardan doğan hayret duygusuna bu romanda teslim olacaksınız.
Simmel, ’80 darbesi sonrasında kitaplarının Türkiye’de yayımlanmasına izin vermemiş,
2008’de bu yasağı Everest Yayınları aracılığıyla kaldırmış. Everest de Simmel’in külliyatını 2008’den beri yayımlıyor. “Güneşten de Sıcak”ın çevirisini ise emin ellere emanet etmişler. Size bilmem; ama Almanca çeviri dendi mi benim aklıma; Kâmuran Şipal, Ahmet Cemal ve Ahmet Arpad gelir. Bu kitabın çevirmenleri olan Cemal ve Arpad’a saygılarımızı buradan iletmiş olalım.
Bu kitabı okuyan birisiyle ya da birileriyle sabaha kadar konuşabilirim. Kitapta insan hayatına dair çok fazla detay var. Simmel, hatasız yazmış bu kitabı. Bazı yerlerde tıbbi terimler ve eğitim üzerine konuşmalar geçiyor. Yazarımız ödevine çok iyi çalışmış. Öğrendiği terimleri olayların müstesna yerlerine çok iyi bir şekilde yerleştirmiş.
Peki “Güneşten de Sıcak” neyin romanı?, diye sorarsanız bana, size cevap olarak; “Güneşten de Sıcak yaşamak, sevmek ve ölmek üzerine bir romandır” derim. Yazarımız da bize bunu soruyor: “Hepsi sıcak ve yakıcı. Ama hangisi güneşten de sıcak?” Kitabın tek paragraflık ana düşüncesinin ise 345. sayfaki 19. bölümde olduğuna inanıyorum.
“Güneşten de Sıcak” gerilimli ruhlara zaten iyi gelecektir de, şahsi kanaatim kitap olan her evde mutlaka bulundurulması yönündedir. Başyapıt!
Tuna Bahar
twitter.com/tuna_bahar