Tıpçı ve felsefeci İbn-i Sina, türlü esrarlara vakıf bir sima olarak bilinir tüm dünyada. Bilinmeyen birçok başka yönü de vardır. Halk tarafından efsaneleştirilmiş biri olarak dilden dile aktarıldığı görülür ele geçen nüshalarda. Hayatı birçok hikâyeye konu olmuştur. Bunların en yetkini Seyyid Ziyaeddin Yahya’nın Ebû Ali Sînâ’sıdır. Eser, Hasan bin Abdullah İbn-i Sînâ yani halk arasında bilinen adıyla Ebû Ali Sinâ ile kardeşi Ebû’l-Hâris’in (ikiz kardeşler olduğu varsayılıyor) başından geçenleri konu alır; “besmele” ile başlar, birbirinden kıymetli dizelerle nihayete erer. “Başkasına değil ey gönül, sen Allah’a bak, eğer yorulacaksan Allah için olsun bırak. Nihayet mükâfatını Allah’tan umarız, bu kadar çekilen boşa gitmesin” diyerek doğru yola çağrılan insanın hikâyesidir anlatılan.
Kâğıtları aharlı, adî halk neshi ile yazılan hikâyenin tek el yazma nüshası İstanbul’da Topkapı Sarayı müzesinde Revan Köşkü Kütüphanesi’nde bulunduğu bilinmektedir. İsmi “Gencîne-i Hikmet” olarak anılır. Yüzyıllardır halk anlatısı olarak çok sevildiğinden farklı dillerde tercümelere, nüshalara da rastlamak mümkün. 10. yüzyıldan bu yana Mısır, İstanbul, Kazan’da defalarca basılır.
Günümüze ulaşan Ali Sîna Hikâyesi uzmanlara göre, edebiyat tarihi açısından fazla bir önem arz etmiyor. Fakat halk tarafından çok sevilmiş, gönüllerde taht kurmuş bir hikâye olduğuna dair herkes hem fikir. Fantastik ve etkileyici olaylar birbiri ardına sıralanır kitapta. İçeriği, hayli hareketli ve eğlencelidir: “İbn-î Sinâ, fakirlere kötü muamele edenleri, haksız hüküm veren kadıları, rüşvet alan mahkeme memurlarını, zorbalık yapan inzibat memurlarını gülünç hallere sokar ve şiddetle cezalandırır.”
Akılları hayrete düşüren türlü işler olur bu kitapta. Nasihatler dizeler halinde sıralanır…
“Simya ilmi bir şey ki sihir gibi, dikkatle incelesen hep boş gibi. Anlamsız sanki alışverişi bile, ip oyunu, hayal ve gölge.”
Ölüyü diriltmeye kalkışma, görünmez olma, Sultan’ın kızını helvacının oğluna kavuşturma sahneleri, göz boyama gibi haller bol bol yer almış bu hikâyede: “Ey âşık gönül, bu ancak bir düş evidir, son noktası ancak yerin dibidir.”
Büyüyenay Yayınları arasında çıkan bu çeviri eser, ilgili makaleler taranarak, iki yıl süren titiz bir çalışma sonucu okuyucuyla buluşmuş. Meraklısı için, not düşelim: Bilgilendirme amacıyla yer verilen eser hakkındaki önemli iki makaleyi, önsözde bulabilirsiniz. Ayrıca ilgilisi için, kitabın son kısmında Osmanlıca nüshaların eklendiği bir özel bölüm de yer almakta.
Meral Afacan Bayrak
twitter.com/tarcnckmaz