“Okuduğunuz romanda, olayların akışıyla ilgisiz bölümlerin bulunması ihtimali 2’de 1.”
- Dublörün Dilemması, syf. 149
Dublörün Dilemması; Nuh Tufan, İbrahim Kurban, Habip Hobo ve Ferruh Ferman isimli dört ana karakter üzerinden kurgulanmış bir Murat Menteş romanı. Karakterler arası geçiş sayesinde okuyucusunun olayları farklı açılardan görmesini sağlayan yazar okuyucusunu hem şaşırtıyor hem de kitap sonuna kadar ilginin diri kalmasını sağlıyor. Fakat Dublörün Dilemması’nın bu başarısı olaylara farklı karakterler tarafından farklı çözümlemeler getirilmesi ile değil “polisiye film aldatmacası” vari daha sonra aydınlatılmak üzere olayın bir bölümünün bilerek karanlıkta bırakılması ya da okuyucu algısının başka yöne çekilmesi sonucu elde edilmiş. Hülasa roman bu konudaki başarısını okuyucusunu aldatmasına borçlu.
Konusu itibari ile bilim-kurgu yahut ütopya dahi olsa romanın kıymeti yazarın zihninde canlandırdığı dünyayı okuyucusuna aktarabildiği bir bakıma okuyucuyu bu kurguya inandırabildiği kadardır. Bu inandırıcılığı sakat bırakacak iki şey ise klişe ve tesadüftür. “Canımın içi, böyle şeyler yalnızca romanlarda olur” alıntısıyla romana başlayan yazar romanındaki klişe ve tesadüf sarmalını mazur gösterme gayretinde gibi. Romanda ki Nuh Tufan karakteri hem yetim hem albino hem şizofren, İbrahim Kurban zengin, mutasavvıf ve mucit, Ferruh Ferman fabrikatör, kekeme, mafya kayınbiraderi tarafından öldürülmek istenen bir arkeolog, Habip Hobo kılık değiştirmekte mahir, ustasının kitabını tamamlamaya soyunmuş yazar-casus. Tüm bu “orijinallik” yetmezmiş bu karakterlerin birbirleri ile olan münasebetleri de sürekli tesadüfler üzerine oturtulmuş. Bir süre sonra bu kadar “renkli” karakterler ve bir o kadar “tesadüfî” ilişkiler okuyucunun romana inandırıcılığını kaybetmesine neden oluyor.
Yazın ürünü ortaya koyma yazarın o ona kadar biriktirdiklerini bir sentez mekanizmasından geçirme süreci ise Menteş bu sentez konusunda hiç zahmet etme gereği duymamış. Yazar bir daha kitap yazamayacağı zehabına kapılmış olmalı ki şimdiye kadar istif ettiği bütün müktesebatını bu kitaba doldurmuş. Çünkü kitap baştan sona film, yönetmen, şarkı müzisyen, aktris-aktör, filozof isimleri ve bunlardan yapılmış alıntılar ile dolu. Bu teker teker kıymeti tartışılmaz olan şeylerin bir araya getirilme gayretinden daha beter bir durum ise kitabın bir tür “oradan buradan bilgiler ansiklopedisine” çevrilmesi. Kurmaca mı gerçek mi olduğunu bile kestiremediğiniz birçok bilgiyi yazar adeta üzerinize boca ediyor. Nuh Tufan karakterinin Whitcomb Judson’un kim olduğunu tahmin etmesi için İbrahim Kurban’a sıraladığı alfabenin yirmi dokuz harfinden mürekkep şıklar, Çırağan sarayının hikâyesi, resim hakkında malumat, Turgut Özatay filmleri, Canetti’den Adorno’ya bir yığın filozof, Baudrillard hakkında bütün filozoflardan daha fazlası, savaşta kullanılmış hayvanlar, Colt marka silah hakkında katalog bilgisi, Hz. Âdem’den bu yana köpekler, pek zeki hayvan fareler, buzullardan çıkarılmış adam Otzi ve daha birçok şey. “Bu sene televizyonda görünme ihtimaliniz 119’da 1” veya “depresyona girme ihtimaliniz 9’da 1” gibi onlarca ihtimalde kitapta kendine yer bulmuş. Görüleceği gibi yazar birikimini bir senteze tabi tutmaktansa bunları kitabın orasına burasına doldurmayı daha uygun görmüş. Sentez yapmaya kalktığında ise durumun vahameti daha da ağırlaşıyor. Menteş’e göre uyuşturucu madde kullanma ile dine yönelmenin belirtileri aynı mesela. Dindarlık ve müptezelliği aynı kefeye koymakta beis görmeyen yazara göre her iki tipinde de aile ilişkileri azalır, okul başarıları düşer, daha fazla para harcarlar, gün içinde bazen neşeli bazen sakin bazen öfkeli veya saldırgan tutumlar gösterirler vesaire. Üzerinde düşünülmeden yapılmış bir benzetme ise yazarının yerine okuyucusunu utandıran cinsten, hayır bilinçli yapılmış ise heyhat ki Tanzimat’tan bu yana aydınımızın zihin dünyasında değişen hiçbir şey yok!
Taha Selçuk
twitter.com/ecztaha
Dublörün Dilemması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dublörün Dilemması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
10 Ocak 2018 Çarşamba
19 Nisan 2012 Perşembe
Kelimelerin gücü adına
"Canımın içi böyle şeyler yalnızca romanlarda olur."
Cüneyt Arkın, Sıkı Dur Geliyorum, 1964.
Çekici bir kapak, itici bir giriş sayfası, birbirinden acayip karakterler, kavgacı bir kurgu, sarsıcı aksiyon, iz bırakan cümleler. İsmi gibi bir o kadar tuhaf bir o kadar da muhteşem bir roman Dublörün Dilemması. Kitabı okumaya başladığınız anda, sanki cümlelerin peşinden atlı kovalıyormuş gibi hissedebilirsiniz. 2005 yılında İletişim Yayınları tarafından basılan bu Murat Menteş romanı, satışa çıktığı ilk günlerden itibaren büyük ilgi görmüştü. Zira okuyucuların kendilerinden birşeyler bulabileceği cümlelerden çok, altını çizip bir kenara not alabilecekleri belki yüzlerce cümle ve hatta paragraf var bu romanda. Birkaçını peşpeşe paylaşmakta fayda görüyorum.
"Araba, kafası kesik bir kuğu gibi akarak sessizce durdu."
"İnananlar için her çağda bir Nuh'un Gemisi vardır."
"Hayatının geri kalanını birisiyle birlikte geçirmek istediğini anladığın zaman, hayatının geri kalanının bir an önce başlamasını istersin."
"Zira ilk an ne kadar kalıcıysa, masumiyet de o kadar kalıcıdır."
"Allah'ın razı olduğu kişiye tufan bile sığınaktır."
Romandaki karakter isimlerine bakmakta da fayda var: Nuh Tufan, İbrahim Kurban, Rıza Silahlıpoda, Umur Samaz, Su Samaz, Habip Hobo, Ferruh Ferman, Dilara Dilemma... Çayırda çimende, otobüs durağında, dersin ortasında "sesli gülmek" için her türlü donanıma sahip bir roman. Ruh sağlığınıza epey iyi gelecek.
"Orhan Gencebay çalarken arabadan inilmez kaptan."
"- Kaç yaşındasınız?
- On sekiz.
- Hmmm. On sekiz... Dilimizdeki en güzel kelime.
- İnsanlarla hep böyle mi konuşursunuz?
- Evet. Biri Shakespeare'le aynı gezegende yaşadığımızı hatırlamalı."
Hepimizin kahkahaya ve bol miktarda şaşırmaya ihtiyacı olduğu dönemler vardır. İşte bu dönemde, "kelimelerin gücü adına!" diye bağıra bağıra, gülmekten sancılanarak ve yolda yürürken bile okunmak istenen bir roman Dublörün Dilemması. Türkçe, dublajsız ve olağanüstü.
Yağız Gönüler
Cüneyt Arkın, Sıkı Dur Geliyorum, 1964.
Çekici bir kapak, itici bir giriş sayfası, birbirinden acayip karakterler, kavgacı bir kurgu, sarsıcı aksiyon, iz bırakan cümleler. İsmi gibi bir o kadar tuhaf bir o kadar da muhteşem bir roman Dublörün Dilemması. Kitabı okumaya başladığınız anda, sanki cümlelerin peşinden atlı kovalıyormuş gibi hissedebilirsiniz. 2005 yılında İletişim Yayınları tarafından basılan bu Murat Menteş romanı, satışa çıktığı ilk günlerden itibaren büyük ilgi görmüştü. Zira okuyucuların kendilerinden birşeyler bulabileceği cümlelerden çok, altını çizip bir kenara not alabilecekleri belki yüzlerce cümle ve hatta paragraf var bu romanda. Birkaçını peşpeşe paylaşmakta fayda görüyorum.
"Araba, kafası kesik bir kuğu gibi akarak sessizce durdu."
"İnananlar için her çağda bir Nuh'un Gemisi vardır."
"Hayatının geri kalanını birisiyle birlikte geçirmek istediğini anladığın zaman, hayatının geri kalanının bir an önce başlamasını istersin."
"Zira ilk an ne kadar kalıcıysa, masumiyet de o kadar kalıcıdır."
"Allah'ın razı olduğu kişiye tufan bile sığınaktır."
Romandaki karakter isimlerine bakmakta da fayda var: Nuh Tufan, İbrahim Kurban, Rıza Silahlıpoda, Umur Samaz, Su Samaz, Habip Hobo, Ferruh Ferman, Dilara Dilemma... Çayırda çimende, otobüs durağında, dersin ortasında "sesli gülmek" için her türlü donanıma sahip bir roman. Ruh sağlığınıza epey iyi gelecek.
"Orhan Gencebay çalarken arabadan inilmez kaptan."
"- Kaç yaşındasınız?
- On sekiz.
- Hmmm. On sekiz... Dilimizdeki en güzel kelime.
- İnsanlarla hep böyle mi konuşursunuz?
- Evet. Biri Shakespeare'le aynı gezegende yaşadığımızı hatırlamalı."
Hepimizin kahkahaya ve bol miktarda şaşırmaya ihtiyacı olduğu dönemler vardır. İşte bu dönemde, "kelimelerin gücü adına!" diye bağıra bağıra, gülmekten sancılanarak ve yolda yürürken bile okunmak istenen bir roman Dublörün Dilemması. Türkçe, dublajsız ve olağanüstü.
Yağız Gönüler
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)