Cadı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cadı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Eylül 2023 Pazartesi

Hayal ile hakikat arasında trajikomik bir roman

17 Ağustos 1864’te İstanbul’da doğan Hüseyin Rahmi Gürpınar, yazarlık yaşamına 1883’te Tercüman-ı Hakikat gazetesinde başlar. 1896’da İkdam gazetesinde roman ve öyküleri tefrika edilirken üne kavuşur. Dönemin en çok okunan yazarı olur. Cadı ise “Garaib Faturası Külliyatı”nın ikinci romanıdır. Bu yıl Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından günümüz Türkçesine uyarlanarak okuyucuya takdim edilmiştir.

Eserde ruh ve ispirtizma konuları işlenmiştir. Ayrıca ölüm felsefî olarak ele alınmış ve tartışılmıştır. Diyalogların çoğunda metafizik olayları inkar edenler olduğu gibi bunun gerçek olduğunu da savunanlar vardır. Öyle ki romanın bir kısmında ruh çağırma toplantısı yapılırken Şükriye Hanım’ın babası, İsprit Reisiyle uzun uzun konuşur. Fakat bu konuşma bir vakitten sonra tartışmaya döner. Olaylar farklı bir akışa doğru ilerler...

Kitabın başlangıcı ise Fikriye adındaki genç bir hanımla olur. Fikriye dayısının evinde tek çocuğuyla yaşayan dul bir kadındır. Ancak onu evde istemeyen bir yengesi vardır. Amacı bir an önce Fikriye’yi evlendirmek ve evinden gitmesini sağlamaktır. Bir gün kılavuz kadınla görüşerek Naşit Nefi Efendi adında bir bey bulurlar. Bu beyi Fikriye’ye de söylerler fakat Fikriye bu duruma sıcak bakmaz. Evliliği istemediğini söyler ki, kitabın bu kısımlarında toplumun özellikle kadınların eş seçme hakkındaki özgürlükleri tartışılır. Zira Emine Hanım, daha gelenekselci bir portre çizerken, Fikriye dönemine göre daha modern bir kadın portresi çizer.

Gelgelim bir gün Fikriye’nin annesinin arkadaşı olan yaşlı bir kadın çıkagelir. Naşit Nefi Efendi’nin ilk karısının ölüp hortladığını, bu beyle nikahlanan kadınları da öldürmeye çalıştığını anlatır. Duyduklarından şaşkına dönen Fikriye, yengesine çok öfkelenir. Fakat ne var ki yengesi bu tür şeylere inanmadığını söyler. Bunun üzerine Naşit Nefi Efendi’nin eski eşi olan Şükriye Hanım’ın evine giderler. Tüm olan biteni bir de ondan dinlemek isterler.

Başlarda Şükriye Hanım, çok serzenişlerde bulunur. Fakat sonrasında yaşadıklarını kaleme aldığını söyleyerek, ortaya bir kitap çıkarır. Ve başından geçenleri anlatmaya başlar...

Nitekim evliliğinin ilk günleri normal geçerken bir gün çocuklara sürekli yemiş gelmesi onun dikkatini çeker ve bu yemişlerin kimin getirdiğini araştırır. Bu araştırmaların sonucunda da cadı anneyi yani Binnaz Hanım’ı öğrenmiş olur. Fakat bu bilgi giderek canını sıkmaya başlar. Zira hâlini eşine de açar ama o da konu hakkında bir şey söylemez. Tabii hâl böyle olunca Şükriye Hanım’ın içini giderek büyük bir kuşku kaplar.

Günler geçince de evde garip şeyler olmaya başlar. Nitekim Naşit Nefi Efendiyle birlikte Binnaz Hanım’ın yazdığı mektubu bulurlar. Bunun nasıl gerçek olduğunu şaşkınlıkla ve korkuyla anlamaya çalışırlarken bu olayın ardından daha ilginç olaylar yaşanmaya başlar. Şükriye Hanım’ın her günü kabusa döner ve bunun böyle gitmeyeceğini söyleyerek babasıyla birlikte plan yapar. Birkaç gün içinde de planı başarılı olarak gerçekleştirirler. Ancak nöbet tuttukları bir gecede kahve pişirirlerken ağır haşhaş kokusu onları baygınlaştırır. O sırada Şükriye Hanım, Binnaz Hanım’ı görür. Aceleyle babasını uyandırır. Adam ise tabancasıyla ateş etmeye başlar fakat silah boştur. Üstelik bu duruma Binnaz Hanım, kahkaha ile karşılık vererek üzerlerine saldırır. Bu maceranın üzerinden Şükriye Hanım ve babası sağ salim kurtulur. Fakat Şükriye Hanım bir daha eşi Naşit Nefi Efendiye geri dönmez.

Hikayenin sonunda da Emine Hanım anlatılanlara ikna olur. Fikriye’yi evlendirmekten vazgeçer. Naşit Nefi Efendi ise bir daha evlenmez. Ancak günün birinde komşu yalısında oturan Kadir Bey’den mektup alır. Mektupta yazılanlar onu adeta şaşkına uğratır. Zira kendisine kötülük yapan kişiyi yani Aramdi Hanım’ı öğrenir.

Bunun üzerine mektupta yazılanları gazete aracılığıyla herkese duyurur fakat ne var ki kadınlar ona inanmak yerine cadı hikayesine inanmaya devam eder...

Kitaptan sevdiğim birkaç alıntı:

"Ölüm yaşla, sırayla değildir. Gençliğine güvenme."

"Yoksa hakikat adını verdiğimiz her şey hayalden ibaret midir?"

"Dünya fani, ahiret baki..."

Fatma Saldıran
twitter.com/Fatmasldrn_